13 Ağustos 2015 Perşembe

ERDOĞAN DİRENMEYE DEVAM EDİYOR

AKP-CHP koalisyonun olmayacağı kesinleşti. Öyle anlaşılıyor ki, Erdoğan, AKP içindeki etkinliğini kullanarak bu koalisyona engel oldu.

Kılıçdaroğlu'nun beyanatından anladığımız kadarı ile AKP zaten CHP'ye koalisyon kurmayı teklif etmemiş. Kuracakları azınlık hükumetine CHP'nin dışarıdan destek olmasını istemiş.  Demek  ki, günlerdir tartışılan bu azınlık hükumeti imiş.

CHP yetkililerinin ısrarla görüşmeleri devam ettirmeleri onların hükumete ortak olmak istemelerinden kaynaklanıyor. Azınlık hükumeti olmasın,  kendilerinin de içinde olacağı bir hükumet kurulsun diye çırpınmışlar. Kılıçdaroğlu'nun tarihi fırsat kaçtı demesi de koalisyona ortak olamamasının verdiği üzüntüden  kaynaklanıyor.

AKP ile koalisyon kurmaya ne de meraklıymış bu Kılıçdaroğlu.

Erdoğan, AKP-CHP koalisyonunu kurdurmayarak sisteme karşı direnmeye devam ettiğini gösterdi. Sistem, seçim öncesinden başlayarak bu koalisyonun oluşması için büyük çaba harcadı. AKP tek başına iktidar olmasın diye HDP gibi bir terör uzantısı meclise sokuldu.  Sistemim has adamları  Abdullah Gül ve Kemal Derviş İstanbul'da nöbet tutmaya başladı. Aydın Doğan medyası, Halk TV, Sözcü gazetesi bu koalisyon için kamu oyu oluşturmaya çalıştı ama olmadı çünkü Erdoğan çoktan beri sisteme karşı hareket ediyordu.

Abdullah Gül ve Fethullah Gülen ile arasının açılması, F tipi örgütün üzerinde gitmesi, Balyoz ve Ergenekon gibi TSK'ni tasfiye etmeye ve aydınları susturmayı amaç edinen davaları  yargıda değişiklikler yaparak bozması, Bu davaların savcılarını ve hakimlerini daha önce överken suçlamaya başlaması  hep bu direnmenin işaretleridir.

Sisteme karşı  yaptığı en büyük eylem ise, çözüm sürecini bitirip, PKK'nın üzerine şiddetle gitmesidir. Dolmabahçe mutabakatını tanımadığını ifade ettiğinde  bu değişikliğin olduğunu anlamak gerekirdi. TSK ve diğer güvenlik birimleri  düne kadar kışlalarda ve karakollarda bekletilirken bu dönüşüm ile birlikte PKK'nın belini kırmak üzere harekete sevk edildi.

ABD'den habersiz veya çok geç haber vererek ve mutabakatlarını almadan Kandil'in defalarca bombalanması da Erdoğan'daki değişikliğin bir kanıtıdır.

Erdoğan'ın ABD'ye karşı tutumundaki değişikliğin önemli izlerini Çin'de de gördük. Erdoğan, Çin seyahatinde çok önemli beyanatlar verdi. Daha önce NATO'nun muhalefetine rağmen Çin'den 3 milyar 400 milyon dolar değerinde füze almaya karar verilmişti.  bu seyahatte ise, Erdoğan karşılıklı ticaretin "milli paralar" ile yapılmasını ve 3. nükleer santralin Çinlilerin yapmasını önerdi. Doğu Türkistan'daki terör faaliyetlerini kınıyorum dedi ve Doğu Türkistan İslami Hareketi'nin ABD güdümünde olduğunu söyledi. Bunlar ABD'nin hiç de hoşuna gitmeyeceği beyanatlardır.

ABD yanlılarının kurulmasını şiddetle istediği AKP-CHP koalisyonunun kurulmasını engellemesi de Erdoğan'ın bu dönüşümünün eseridir. Ne oldu da düne kadar ABD güdümünde hareket eden Erdoğan bu şekilde değişti bilemiyoruz. Tahmin ederiz ki, bu değişiklikte milli güçlerin rolü  olmuştur.

Erdoğan cumhurbaşkanlığını devam ettirebilmek için tutum değişikliğini yapmaya mecbur kalmıştır. Önümüzdeki dönemde AKP-MHP koalisyonu kurulması ihtimali artmıştır. İyi mi olur, kötü mü olur karar vermek zor.  Böyle bir koalisyon kurulursa ABD'nin isteklerine göre değil, Türk Milletinin çıkarlarına göre icraat yapmasını dileriz. Yapmazlarsa, milletimiz gerekeni yapmasını bilir.

Hiç yorum yok: