EŞİTSİZLİK BÜYÜK SORUN OLARAK DEVAM EDİYOR
1700’lü yıllarda Fransa’da halk yoksulluk ve sefalet içinde
iken saraylarda yaşayan aristokratlar müreffeh bir hayat yaşıyordu ve halkın durumundan
haberleri yoktu. 1789 Fransız İhtilali’nin sebeplerinden birisi de buydu. İhtilal
sonucunda yayınlanan “İnsan ve Vatandaş
Hakları Bildirgesi” insanlık tarihinde çok önemlidir. Bu bildirgeye göre
İnsanlar özgür ve eşit haklara sahip doğarlar ve öyle kalırlar.
O yıllardan bugüne çok büyük gelişmeler, isyanlar, ihtilallar
oldu ama eşitsizlik sorunu hale devam ediyor. Özellikle liberal ekonomilerin uygulanması
ile dünya nüfusunun yüzde biri tüm dünyayı kontrol altına aldı. Bu yüzde birlik
kitle ile geri kalan yüzde doksan dokuz arasında eşitsizlik artıkça arttı.
Ülkemizde de özellikle 1980 İhtilali’nden sonra neoliberal
politikaların uygulanması gelir, servet ve fırsat eşitsizliğini artırdı.
Ekonomiye hâkim olan yüzde 1’lik kesim devlet yönetimine de hâkim oldu.
Savundukları serbest piyasa ideolojisi söylenenlerin aksine verimsizliği
artırdı. Sermaye çevreleri ranta dayalı
zenginleşmenin yolunu açmak için finans piyasalarındaki düzenlemeleri
değiştirdiler. Para ve maliye kurum ve politikalarını kontrol etmeye
başladılar. Sermaye, devleti ve siyasi partileri, medyayı ele geçirdi. Gelir
eşitsizliği giderek arttı, artmaya da devam ediyor.
Rantçılığa dayan bu ekonominin verimsizlik ve eşitsizlik
yetmezmiş gibi birçok kurum ve şirket de yabancı sermayenin eline geçti.
Şirketler yüzde 1’in çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterdi ve gösteriyor.
Bütün bunların sonucu olarak orta sınıf zayıfladı, yoksulluk ve işsizlik arttı.
Türkiye de milyonlarca insan yoksulluk hatta açlık sınırı altında yaşıyor. İşsizlik oranı % 10’nun üzerine çıkmış
durumda. Bu oran gençlerde % 20’leri de aşıyor.
Artan işsizlik ve yoksulluk demokratik sistemin de
yozlaşmasına yol açıyor. % 1’in
yürüttüğü algı operasyonları ile halk, sermayenin çıkarını savunan ve koruyan;
yoksulluğu ve eşitsizliği daha da artıran politikaları bilinçsizce destekliyor.
Medya % 1’in borazanı olmuş, halkı
kandırmak ve oyalamakla meşgul. Ülkede etnik, dini inanç ve mezhepler üzerinde
politikalar yürütülerek halkın birlik olmasının önüne geçiliyor. Halk % 1’le
uğraşacağına birbirleri ile uğraşıyor. Halkın kutsal duyguları sömürülerek
iktidarın devamlılığı korunuyor. Eğitim
politikaları ile oynanarak, sorgulayan, araştıran, şüphelenen, düşünen bir
gençlik yerine, % 1’in yalanlarına sorgusuz sualsiz inanacak nesiller yetiştirilmeye
çalışılıyor. İnsanlar yapay gündemlerle oyalanıyor.
Seçim sonucu ne olursa olsun kazanan hep % 1 oluyor. Bu % 1’in
gerçek yüzünü anlatmak isteyenler farklı biçimlerde susturuluyor çünkü sömürünün
devam etmesi isteniyor. Çıkış yolunu gösterenlerin sesi kısılıyor. Örnek vermek gerekirse, herhangi birisi çıksa da “Karl Marx
kapitalizmin iç mantık ve dinamikleri sonucunda sermayenin giderek
yoğunlaşacağını, emeğin ise giderek yoksullaşacağını savunmuştu, gelinen tablo
Marx’ı haklı çıkarmıştır” dese, kıyamet
kopar. Diyenin ne komünistliği kalır, ne dinsizliği; böylece halkın gözünden
düşürülmeye çalışılır ki % 1’in yalan makinelerinin sözü dinlenir olsun.
Maalesef Türkiye’deki durum budur. Zengin daha zengin,
yoksul daha zengin olmaya devam ediyor. Paralar zenginlere gidiyor, halk da din
iman ile yetiniyor. Eşitsizlik de giderek artıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder