13 Aralık 2014 Cumartesi

EŞİTSİZLİK BÜYÜK SORUN OLARAK DEVAM EDİYOR

1700’lü yıllarda Fransa’da halk yoksulluk ve sefalet içinde iken saraylarda yaşayan aristokratlar müreffeh bir hayat yaşıyordu ve halkın durumundan haberleri yoktu. 1789 Fransız İhtilali’nin sebeplerinden birisi de buydu. İhtilal sonucunda yayınlanan “İnsan ve Vatandaş  Hakları Bildirgesi” insanlık tarihinde çok önemlidir. Bu bildirgeye göre İnsanlar özgür ve eşit haklara sahip doğarlar ve öyle kalırlar.

O yıllardan bugüne çok büyük gelişmeler, isyanlar, ihtilallar oldu ama eşitsizlik sorunu hale devam ediyor. Özellikle liberal ekonomilerin uygulanması ile dünya nüfusunun yüzde biri tüm dünyayı kontrol altına aldı. Bu yüzde birlik kitle ile geri kalan yüzde doksan dokuz arasında eşitsizlik artıkça arttı.

Ülkemizde de özellikle 1980 İhtilali’nden sonra neoliberal politikaların uygulanması gelir, servet ve fırsat eşitsizliğini artırdı. Ekonomiye hâkim olan yüzde 1’lik kesim devlet yönetimine de hâkim oldu. Savundukları serbest piyasa ideolojisi söylenenlerin aksine verimsizliği artırdı. Sermaye çevreleri ranta dayalı zenginleşmenin yolunu açmak için finans piyasalarındaki düzenlemeleri değiştirdiler. Para ve maliye kurum ve politikalarını kontrol etmeye başladılar. Sermaye, devleti ve siyasi partileri, medyayı ele geçirdi. Gelir eşitsizliği giderek arttı, artmaya da devam ediyor.

Rantçılığa dayan bu ekonominin verimsizlik ve eşitsizlik yetmezmiş gibi  birçok kurum ve şirket de yabancı sermayenin eline geçti. Şirketler yüzde 1’in çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterdi ve gösteriyor. Bütün bunların sonucu olarak orta sınıf zayıfladı, yoksulluk ve işsizlik arttı. Türkiye de milyonlarca insan yoksulluk hatta açlık sınırı altında yaşıyor.  İşsizlik oranı % 10’nun üzerine çıkmış durumda. Bu oran gençlerde % 20’leri de aşıyor.

Artan işsizlik ve yoksulluk demokratik sistemin de yozlaşmasına yol açıyor.  % 1’in yürüttüğü algı operasyonları ile halk, sermayenin çıkarını savunan ve koruyan; yoksulluğu ve eşitsizliği daha da artıran politikaları bilinçsizce destekliyor. Medya % 1’in borazanı olmuş,  halkı kandırmak ve oyalamakla meşgul. Ülkede etnik, dini inanç ve mezhepler üzerinde politikalar yürütülerek halkın birlik olmasının önüne geçiliyor. Halk % 1’le uğraşacağına birbirleri ile uğraşıyor. Halkın kutsal duyguları sömürülerek iktidarın devamlılığı korunuyor.  Eğitim politikaları ile oynanarak, sorgulayan, araştıran, şüphelenen, düşünen bir gençlik yerine, % 1’in yalanlarına sorgusuz sualsiz inanacak nesiller yetiştirilmeye çalışılıyor. İnsanlar yapay gündemlerle oyalanıyor.

Seçim sonucu ne olursa olsun kazanan hep % 1 oluyor. Bu % 1’in gerçek yüzünü anlatmak isteyenler farklı biçimlerde susturuluyor çünkü sömürünün devam etmesi isteniyor. Çıkış yolunu gösterenlerin sesi kısılıyor.  Örnek vermek gerekirse,  herhangi birisi çıksa da “Karl Marx kapitalizmin iç mantık ve dinamikleri sonucunda sermayenin giderek yoğunlaşacağını, emeğin ise giderek yoksullaşacağını savunmuştu, gelinen tablo Marx’ı haklı çıkarmıştır” dese,  kıyamet kopar. Diyenin ne komünistliği kalır, ne dinsizliği; böylece halkın gözünden düşürülmeye çalışılır ki % 1’in yalan makinelerinin sözü dinlenir olsun.

Maalesef Türkiye’deki durum budur. Zengin daha zengin, yoksul daha zengin olmaya devam ediyor. Paralar zenginlere gidiyor, halk da din iman ile yetiniyor. Eşitsizlik de giderek artıyor.


Hiç yorum yok: