15 Aralık 2014 Pazartesi

TARTIŞILANLAR VE TARTIŞILMAYANLAR

Toplumun % 99’u Müslüman, büyük çoğunluğu da dindar ya, sürekli dini konular konuşuluyor, tartışılıyor. Başörtüsü, türban tartışılıyor,  Osmanlıca (din ile ne ilgisi varsa) tartışılıyor,  Camileri kimin ahır yaptığı tartışılıyor, Türkçe ezan tartışılıyor, din eğitimi tartışılıyor, neyin orucu bozduğu tartışılıyor ve bunun gibi konular gündemi işgal ediyor.

Peki, İslamiyet’te eşitlik, kardeşlik, adalet, hak, hukuk, yetim hakkı gibi kavramlar yok mu? Bunlar tartışılmıyor. Toplumun perişan hali, yoksulluk, sefalet, zengin-fakir farkı, kul hakkı tartışılmıyor.

Yanlış ekonomik politikalar ve sömürü düzenin devem etmesi sonucu para belirli ellerde toplanıyor. Zengin giderek daha da zenginleşirken, fakir daha fakir oluyor. Orta sınıf kaybolma noktasına doğru ilerliyor.  Eşitlik giderek yok oluyor. Müslüman Müslüman’ın kardeşi ama zengin kardeşler fakir kardeşlere acımıyor, yoksulun parasını daha fazla nasıl emerim hesabı içinde hareket ediyor.

Para kazanma ve zengin olma tüm yöntemleri meşru kılmış durumda.  Zengin olma ve olduktan sonra da daha da zengin olma hırsı ahlaki yozlaşmaya yol açmış durumda. Erdem kaybolmuş, Allah korkusu kaybolmuş. İnsanların ahlaki pusulaları şaşmış. Kimse de çıkıp demiyor ki, arkadaş bu senin yaptığın İslam ile bağdaşmaz. Başkalarının hakkını yiyerek zengin olamazsın. Ve hiç kimse de İslamiyet’in bu yönünü gündeme getirmiyor ve tartışmıyor.

İslamiyet’te kula kul olmak yoktur ama iktisadi ve siyasi sistem insanları zenginlere kul etmektedir. Demokrasi diyoruz ama siyasi partiler zenginlerin politikalarını yürütüyor. Seçimlerde halk bilinçli olarak oy kullanamıyor. Kamuoyu oluşturan gazeteler, televizyonlar zenginlerin elinde. Verilen her oy zengini zengin, fakiri fakir kılıyor. İnsanlar “efendilerinin” dağıttığı makarnaları, kömürleri nohutları alıp mutlu oluyor. Kula kul olmamak için ne yapılması gerekir, tartışılmıyor.

Siyasi kurumlar iktisadi hayatımızı geniş halk kütlelerinden çok dayandıkları zengin çevrelerin çıkarlarına göre biçimlendiriyor.  Devletin kaynakları, ülkenin taşı, toprağı, madenleri, yer altı zenginlikleri, ormanları yandaşlara peşkeş çekiliyor. Hiç kimse de çıkıp, ne yapıyorsunuz, , bu ülke hepimizi malıdır,  sizin bu yaptığını kul hakkı yemektir, bu yaptığınız affı olmayan en büyük günahlardan birisidir demiyor.

Tartışılması gereken konular halktan gizleniyor. Eşitsizlik, hukuksuzluk, adaletsizlik, kulun kula efendiliği, sömürü, fakirlik, tartışılmıyor.

Tartışılması gereken hususlar iktisadi ve siyasi sistemlerdir. Bu iki sistem de bozuktur. Halk kaderini belirleyememektedir. Kendi çıkarları için değil, yaratılan algıların etkisi ile oy vermektedir. Para alt ve orta kesimlerden yukarı doğru pompalanmaktadır. Halk bunun farkında değildir. Üstelik bu uygulamalar İslam’ın özüne de aykırıdır ama insanlar Allah ile aldatıldıklarından dolayı tepki de verememektedirler. Din adına tartışılanların da Müslümanlara bir faydası yoktur.


İyi Müslüman,  kardeşlerinin ve tüm insanlığın refahı için, sağlığı için, mutluluğu için ve adalet için çalışan;  dünya düzeninin de bunu sağlayacak şekilde kurulmasına gayret eden insandır. Bunun yolu da bilgiden, bilinçten, erdemden ve çalışmaktan geçer…

Hiç yorum yok: