16 Aralık 2014 Salı

DEMOKRASİ KÂĞIT ÜZERİNDE KALDI

Önümüzdeki Haziran ayında seçimler var. Bir genel seçimi daha gerçekleştireceğiz ve sonra da halkın dediği oldu, ülkemizde demokrasi var diye sevineceğiz. Demokrasiler, “halkın oluşturduğu, halk tarafından yönetilen,  halk için var olan devlet”  siyasi modeli olarak kabul edilir. Bizim ülkemizde de demokrasi olduğu söyleniyor. Peki, devlet halk için, halk tarafından mı yönetiliyor?  Maalesef cevabımız hayırdır.  Dolayısı ile demokrasinin tam anlamı ile varlığından söz etmek mümkün değildir.

Ülkemizde demokrasinin işlemesine engel olan 4 husus var: Kuvvetler ayrılığının olmaması, Gelir dağılımındaki bozukluk, halkın doğru haber alma ve bilgilenme özgürlüğündeki kısıtlanmalar, küreselleşme ve aşırı borçlanma.

Türkiye’de kuvvetler ayrılığı kâğıt üstünde kalmıştır. TBMM ve yürütme tek kişinin kontrolüne girmiştir. Yasalar o kişinin arzusu doğrultusunda, icabında bir gecede çıkarılmaktadır. Yargı bağımsızlığı yok olmuştur. Yürütme ve dolayısıyla tek adam yargıyı da kontrole edebilmektedir. Danıştay kararları uygulanmamakta, Sayıştay dosyaları TBMM’ne kabul edilmemektedir.

Gelir dağılımı ileri derecede bozuktur. En üstteki % 1’lik kesimdekiler siyasi sitemi istedikleri gibi şekillendirmek için büyük harcamalar yapmaktadır. Bu harcamalar aslında bir yatırımdır;  karşılığında büyük gelirler elde etmektedirler.  Siyasi partiler bu zengin kesimin kontrolündedir. Bir kişi bir oy prensibi geçerlidir ama Koç’un bir oyunun siyasi ağırlığı filan köydeki bir garipten veya asgari ücretle geçinmeye çalışan bir işçiden çok daha ağırdır.

Gelir dağılımındaki aşırı dengesizlik gerçek demokrasi ile bağdaşmaz.  Siyasal sistemimiz büyük sermaye tarafında çarpıtılmakta ve bu azınlık daha da zenginleşmektedir.

Halkın seçimini doğru ve kendi çıkarları doğrultusunda yapması onun doğru haber almasına bağlıdır. Türkiye’de toplumu bilgilendirmesi gereken televizyon ve gazeteleri 3 gurupta toplamak mümkündür:  İktidar medyası veya başka bir deyiş ile havuz medyası;  % 1’,n sahibi olduğu medya ve cemaat medyası. Bunların dışında da elbette halk için çalışan gazete ve televizyonlar var ama bunların etkisi sınırlı kalmaktadır.  Bu 3 gurup medya halkı yanlış bilgilendirmekte, algı operasyonları uygulayarak halk yanlış seçimlere zorlanmaktadır. Demokrasinin önündeki en büyük engellerden birisi budur.

Türkiye, özellikle son yıllarda serbest küreselleşme cereyanına kapıldı. Ekonomisini dış güçlerin etkisine terk etti. Devlet ve özel sektör aşırı borçlandı. Bir ülkede aynı anda hem demokrasi, hem bağımsızlık hem de serbest küreselleşme olmaz. Küreselleşmeyi kabul ettiğiniz zaman siyasi ve iktisadi sistemleri yabancı güçler yönetir. Hele bir de borçlandıysanız finans piyasalarının emrine girmişsiniz demektir. Finans piyasalarının istediğini yapmazsanız, kredi derecelendirmelerinizi düşürmekle, paralarını geri çekmekle, borç faizlerini artırmakla tehdit ederler. Halkın sözü değil bu finans çevrelerin söz geçerli olur.

Ülkenin gerçek demokrasiye ihtiyacı vardır. Halk iktidarının önündeki bu engeller kaldırılmalıdır. Aksi takdirde iktidar seçim ile oluşsa bile bu halkın iktidarı olamaz.



Hiç yorum yok: