DEMOKRASİ KÂĞIT ÜZERİNDE KALDI
Önümüzdeki Haziran ayında seçimler var. Bir genel seçimi
daha gerçekleştireceğiz ve sonra da halkın dediği oldu, ülkemizde demokrasi var
diye sevineceğiz. Demokrasiler, “halkın oluşturduğu, halk tarafından yönetilen, halk için var olan devlet” siyasi modeli olarak kabul edilir. Bizim
ülkemizde de demokrasi olduğu söyleniyor. Peki, devlet halk için, halk tarafından
mı yönetiliyor? Maalesef cevabımız
hayırdır. Dolayısı ile demokrasinin tam
anlamı ile varlığından söz etmek mümkün değildir.
Ülkemizde demokrasinin işlemesine engel olan 4 husus var:
Kuvvetler ayrılığının olmaması, Gelir dağılımındaki bozukluk, halkın doğru
haber alma ve bilgilenme özgürlüğündeki kısıtlanmalar, küreselleşme ve aşırı
borçlanma.
Türkiye’de kuvvetler ayrılığı kâğıt üstünde kalmıştır. TBMM
ve yürütme tek kişinin kontrolüne girmiştir. Yasalar o kişinin arzusu
doğrultusunda, icabında bir gecede çıkarılmaktadır. Yargı bağımsızlığı yok
olmuştur. Yürütme ve dolayısıyla tek adam yargıyı da kontrole edebilmektedir. Danıştay
kararları uygulanmamakta, Sayıştay dosyaları TBMM’ne kabul edilmemektedir.
Gelir dağılımı ileri derecede bozuktur. En üstteki % 1’lik
kesimdekiler siyasi sitemi istedikleri gibi şekillendirmek için büyük
harcamalar yapmaktadır. Bu harcamalar aslında bir yatırımdır; karşılığında büyük gelirler elde etmektedirler. Siyasi partiler bu zengin kesimin
kontrolündedir. Bir kişi bir oy prensibi geçerlidir ama Koç’un bir oyunun
siyasi ağırlığı filan köydeki bir garipten veya asgari ücretle geçinmeye
çalışan bir işçiden çok daha ağırdır.
Gelir dağılımındaki aşırı dengesizlik gerçek demokrasi ile
bağdaşmaz. Siyasal sistemimiz büyük
sermaye tarafında çarpıtılmakta ve bu azınlık daha da zenginleşmektedir.
Halkın seçimini doğru ve kendi çıkarları doğrultusunda
yapması onun doğru haber almasına bağlıdır. Türkiye’de toplumu bilgilendirmesi
gereken televizyon ve gazeteleri 3 gurupta toplamak mümkündür: İktidar medyası veya başka bir deyiş ile havuz
medyası; % 1’,n sahibi olduğu medya ve
cemaat medyası. Bunların dışında da elbette halk için çalışan gazete ve televizyonlar
var ama bunların etkisi sınırlı kalmaktadır. Bu 3 gurup medya halkı yanlış
bilgilendirmekte, algı operasyonları uygulayarak halk yanlış seçimlere
zorlanmaktadır. Demokrasinin önündeki en büyük engellerden birisi budur.
Türkiye, özellikle son yıllarda serbest küreselleşme
cereyanına kapıldı. Ekonomisini dış güçlerin etkisine terk etti. Devlet ve özel
sektör aşırı borçlandı. Bir ülkede aynı anda hem demokrasi, hem bağımsızlık hem
de serbest küreselleşme olmaz. Küreselleşmeyi kabul ettiğiniz zaman siyasi ve
iktisadi sistemleri yabancı güçler yönetir. Hele bir de borçlandıysanız finans
piyasalarının emrine girmişsiniz demektir. Finans piyasalarının istediğini yapmazsanız,
kredi derecelendirmelerinizi düşürmekle, paralarını geri çekmekle, borç
faizlerini artırmakla tehdit ederler. Halkın sözü değil bu finans çevrelerin
söz geçerli olur.
Ülkenin gerçek demokrasiye ihtiyacı vardır. Halk iktidarının
önündeki bu engeller kaldırılmalıdır. Aksi takdirde iktidar seçim ile oluşsa
bile bu halkın iktidarı olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder