19 Ağustos 2014 Salı

SALDIRI İÇ CEPHEYE

Atatürk, Büyük Nutku’nun sonunda Türk gençliğinin birinci vazifesinin Türk Cumhuriyetini korumak ve kollamak olduğunu söylüyor. Bir başka konuşmasında da Cumhuriyetin bekçilerine şu uyarıda bulunuyor:

’’ Asıl olan iç cephedir. Bu cephe, bütün memleketin ve bütün milletin vücuda getirdiği cephedir. Zahiri (görünen) cephe ise; doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silah cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, yenilebilir. Fakat bu hal hiçbir vakit bir memleketi mahvedemez. Mühim olan, memleketi temelinden yıkan ve milletimizi esir ettiren, iç cephenin düşmesidir. Bu hakikati bizden iyi bilen düşmanlar, bu (iç) cephemizi yıkmak için asırlarca çalışmış ve çalışmaktadırlar.”   

İleri görüşlülüğü kıyas kabul etmez büyüklükte olan Ata’mızın bu ön görüsü de ne yazık ki özellikle son yıllarda, gerçekleşmiş ve hız kazanmış durumda. Bir yandan dış cephe yani TSK’nin savaş gücü ve azmi yapılan operasyonlar ve kurulan kumpaslarla sarsılırken bir yandan da iç cephe “etki ajanları” vasıtası ile çökertilmeye çalışılıyor.

Bu etki ajanları karşımıza gazeteci, yazar, program yapıcısı, akademisyen, hoca, imam, diplomat, bürokrat, siyasetçi olarak çıkıyorlar.  Bunların temel özelliği ulusal çıkarlar yerine hizmet ettikleri dış güçlerin çıkarlarını gizli açık savunmalarıdır. Televizyonlar, gazeteler bu yalancı aydınlara doldu. Hangi kanalı açsak bunlar;  hangi gazeteyi alsak bunlar karşımıza çıkıyor. Halkımızı sürekli  yanlış yönlendiriyorlar;  ulusal değerlerimizi, Cumhuriyet’imizin temellerini savunamaz duruma getirmek için beyin yıkayıp duruyorlar.

Bunların benzerlerine mütareke döneminde de çok rastlanırdı. Bunların büyük kısmı İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi idiler. Bu cemiyetin üyelerini hatırlatmakta fayda var:  Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nâzırı olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali Beyler ile Sait Molla, Mustafa Sabri Efendi. Derneğin başkanı da Rahip Frew idi. Mustafa Kemal bu dernek için nutkunda şunları söylüyor:

“Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı. Biri açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi. Öteki de gizli yönüydü. Asıl faaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi. Sait Molla'nın derneğin açıktan yaptığı çalışmalarında olduğu gibi gizli çalışmalarında da ondan daha çok rol oynadığı görülecektir. Bu dernek hakkında söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgelerle daha kolay anlaşılacaktır.”
O zamanki iç cephe düşmanları bir dernek altında toplandıkları için tanımak ve değerlendirmek kolay oluyor. Şimdiki ABD ve AB muhiplerini halkımız tanımakta zorluk çekiyor. Televizyonlar, gazeteler, STK’lar bunların yuvası olmuş. Türk Ulusu’nın çıkarlarını savunması gereken medyanın büyük kısmı bunların kontrollerine girmiş. İktidar partisi bunların en büyük destekçisi… Yetmezmiş gibi, muhalif partilerden de destek almaktalar.
 Cumhuriyeti ve onun kazanımlarını, ulusal birliği, özgürlüğü, kardeşliği, ulusal kültürü ve çıkarları gerçek anlamı ile savunanlar iktidarın hışmına uğruyor. Gazeteciler, televizyon programcıları işlerinden oluyor;  yandaş, Doğan ve cemaat medyası tarafından dışlanıyor.
İktidarın işine son verdiği cumhuriyetçi basın mensupları az imiş gibi, şimdilerde ana muhalefet partisi CHP’yi eleştirdikleri için, Nihat Genç, Hulki Cevizoğlu gibi gazeteci ve yazarların da işine son veriliyor. Anlaşılan AKP gibi CHP de medya meydanı zamanımızın Ali Kemallerine, Rıza Tevfiklerine, Refii Cevatlarına kalsın istiyor.
Halkımızın özellikle Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerin dikkatli olması gerekir. Bu etki ajanlarına fırsat veren gazeteleri ve televizyonları boykot etmelidirler. Bu iç cephe düşmanları bizim verdiğimiz paralarla ayakta duran medya sayesinde zehir saçmaya devam ediyorlar. Bu gazetelerin tirajı düşmeli, reytingi azalmalıdır.
Gençlerimiz ve tüm halkımız ulusal kimliğimizi, ulusal birliğimizi, ulusal çıkarlarımızı ve Atatürk ilkelerini savunan yazarlarımıza maddi ve manevi olarak destek olmalıdır. Onlar zamanımızın Hasan Tahsinleridir. 

Hiç yorum yok: