SALDIRI İÇ CEPHEYE
Atatürk, Büyük
Nutku’nun sonunda Türk gençliğinin birinci vazifesinin Türk Cumhuriyetini
korumak ve kollamak olduğunu söylüyor. Bir başka konuşmasında da Cumhuriyetin
bekçilerine şu uyarıda bulunuyor:
’’ Asıl olan iç
cephedir. Bu cephe, bütün memleketin ve bütün milletin vücuda getirdiği
cephedir. Zahiri (görünen) cephe ise; doğrudan doğruya ordunun düşman
karşısındaki silah cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, yenilebilir.
Fakat bu hal hiçbir vakit bir memleketi mahvedemez. Mühim olan, memleketi
temelinden yıkan ve milletimizi esir ettiren, iç cephenin düşmesidir. Bu
hakikati bizden iyi bilen düşmanlar, bu (iç) cephemizi yıkmak için asırlarca
çalışmış ve çalışmaktadırlar.”
İleri görüşlülüğü kıyas kabul etmez büyüklükte olan Ata’mızın
bu ön görüsü de ne yazık ki özellikle son yıllarda, gerçekleşmiş ve hız
kazanmış durumda. Bir yandan dış cephe yani TSK’nin savaş gücü ve azmi yapılan
operasyonlar ve kurulan kumpaslarla sarsılırken bir yandan da iç cephe “etki ajanları”
vasıtası ile çökertilmeye çalışılıyor.
Bu etki ajanları karşımıza gazeteci, yazar, program yapıcısı,
akademisyen, hoca, imam, diplomat, bürokrat, siyasetçi olarak çıkıyorlar. Bunların temel özelliği ulusal çıkarlar yerine
hizmet ettikleri dış güçlerin
çıkarlarını gizli açık savunmalarıdır. Televizyonlar, gazeteler bu yalancı
aydınlara doldu. Hangi kanalı açsak bunlar; hangi gazeteyi alsak bunlar karşımıza çıkıyor.
Halkımızı sürekli yanlış
yönlendiriyorlar; ulusal değerlerimizi,
Cumhuriyet’imizin temellerini savunamaz duruma getirmek için beyin yıkayıp
duruyorlar.
Bunların benzerlerine mütareke döneminde de
çok rastlanırdı. Bunların büyük kısmı İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi idiler. Bu
cemiyetin üyelerini hatırlatmakta fayda var: Vahdettin, Damat Ferit Paşa,
Dahiliye Nâzırı olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali Beyler ile Sait Molla,
Mustafa Sabri Efendi. Derneğin başkanı da Rahip Frew idi. Mustafa Kemal bu
dernek için nutkunda şunları söylüyor:
“Bu
derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı. Biri açık yönü ve usulüne uygun
teşebbüslerle İngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi.
Öteki de gizli yönüydü. Asıl faaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içinde
örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî şuuru felce uğratmak, yabancı
müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu
tarafından idare edilmekte idi. Sait Molla'nın derneğin açıktan yaptığı
çalışmalarında olduğu gibi gizli çalışmalarında da ondan daha çok rol oynadığı
görülecektir. Bu dernek hakkında söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım
açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgelerle daha kolay anlaşılacaktır.”
O zamanki iç cephe düşmanları bir dernek
altında toplandıkları için tanımak ve değerlendirmek kolay oluyor. Şimdiki ABD
ve AB muhiplerini halkımız tanımakta zorluk çekiyor. Televizyonlar, gazeteler,
STK’lar bunların yuvası olmuş. Türk Ulusu’nın çıkarlarını savunması gereken
medyanın büyük kısmı bunların kontrollerine girmiş. İktidar partisi bunların en
büyük destekçisi… Yetmezmiş gibi, muhalif partilerden de destek almaktalar.
Cumhuriyeti ve onun kazanımlarını, ulusal
birliği, özgürlüğü, kardeşliği, ulusal kültürü ve çıkarları gerçek anlamı ile savunanlar
iktidarın hışmına uğruyor. Gazeteciler, televizyon programcıları işlerinden
oluyor; yandaş, Doğan ve cemaat medyası
tarafından dışlanıyor.
İktidarın işine son verdiği cumhuriyetçi
basın mensupları az imiş gibi, şimdilerde ana muhalefet partisi CHP’yi
eleştirdikleri için, Nihat Genç, Hulki Cevizoğlu gibi gazeteci ve yazarların da
işine son veriliyor. Anlaşılan AKP gibi CHP de medya meydanı zamanımızın Ali
Kemallerine, Rıza Tevfiklerine, Refii Cevatlarına kalsın istiyor.
Halkımızın özellikle Atatürk’ün Cumhuriyeti
emanet ettiği gençlerin dikkatli olması gerekir. Bu etki ajanlarına fırsat
veren gazeteleri ve televizyonları boykot etmelidirler. Bu iç cephe düşmanları
bizim verdiğimiz paralarla ayakta duran medya sayesinde zehir saçmaya devam
ediyorlar. Bu gazetelerin tirajı düşmeli, reytingi azalmalıdır.
Gençlerimiz ve tüm halkımız ulusal
kimliğimizi, ulusal birliğimizi, ulusal çıkarlarımızı ve Atatürk ilkelerini
savunan yazarlarımıza maddi ve manevi olarak destek olmalıdır. Onlar
zamanımızın Hasan Tahsinleridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder