KEMALİST DEVRİM ATATÜRKÇÜLERİ
BEKLİYOR
Milli bayramlarda ve 10 Kasım’da Atatürk sevdası doruklara
çıkıyor. Yüz binlerce insan sel olup Anıtkabir’e akıyor. Atatürk heykelleri
önünde saygılar sunuluyor, Atatürk fotoğraflı bayraklar taşınıyor. Manzara
müthiş ve etkileyici.
Bu manzarayı bırakıp da Türkiye’nin haline ve Atatürk
sevdalısı olduğunu iddia edenlerin yazdıklarına, söylediklerine bakınca
anlaşılıyor ki Atatürk’ten daha çok onun resimleri ve heykelleri seviliyor.
İlkelerinin özünden habersiz yüzbinler Atatürk için göz
yaşları dökse ne olur, dökmese ne olur?
Keşke heykellerini, posterlerini koruduğumuz gibi onun
ülkülerini de korusaydık.
Hakimiyet-i Milliye ve İstiklal-i Tam; işte size
Atatürkçülüğün özü. Ülke bağımsız olacak ve bu ülkede millet egemen olacak.
Olacak da nasıl olacak? Bunu sorgulayan kaç Atatürkçü tanıyorsunuz?
TAM BAĞIMSIZLIK
Savunmasını NATO’ya emanet etmiş, ekonomisini borç batağına
sokmuş, 3-5 dolar için ülke ülke, kapı kapı dolaşmaya mahkum olmuş,
fabrikalarını, bankalarını, işletmelerini, derelerini, tarlalarını yabancılara
satmış, kapılarını büyük sermayenin serbestçe dolaşımına açmış, üretmeyip borç
alarak geçinmeye alışmış, hayvanlarının yiyeceğini de insanların yiyeceğini de
ithal etmeye mecbur kalmış, ana okulundan üniversiteye kadar İngilizceyi eğitim
dili haline getirmiş ve parti başkanlarının ve yönetimlerinin komplolarla
değiştiği bir ülke tam bağımsız olabilir mi?
Askeri ve iktisadi bağımsızlık olmadan tam bağımsızlık
olmaz. Ekonomisi güçlü olmayan bir ülke başka ülkelerinin etkisinden
kurtulamaz. Savunması, eğitimi, kültürü milli olamayandan bağımsız ülke olmaz.
Türkiye bu halde ama Atatürkçüyüm diyenlerin büyük kısmı, bu
yazdıklarım konusunda tepkisiz ve sessiz. Bu durumlara destek veren de çok.
MİLLET EGEMENLİĞİ
Millet egemenliği demek demokrasi demek. Liberal ekonominin
yoksulluğu artırdığı, zenginleri çoğalttığı, paranın belirli ellerde
toplanmasına yol açtığı, gelir, fırsat ve servet eşitsizliğinin giderek arttığı,
medyanın sermayenin kontrolüne girdiği, zengin-yoksul arasındaki uçurumun
giderek büyüdüğü, halkın din ve etnik kimlik siyasetleri ile uyutulduğu, sınıf
çelişkilerinin boyut kazandığı bir ülkede demokrasi tam anlamıyla mümkün
olabilir mi?
ATATÜRKÇÜ NE YAPMALI?
Rakı içmekle Atatürkçü olunmaz, heykel, poster korumakla da
Atatürk ilkeleri korunmaz. Bir Atatürkçü önce şunu bilecektir:
Türkiye bir vatan savaşı yürütüyor. Bu savaşta
Atatürkçülerin mevzii Mehmetçik ve polislerimizin savaştığı mevzidir.
Amerikan-İsrail palanlarına karşı, bu ikilinin içimizde beslediği FETÖ, PKK ve
bunların artıkları ile mücadele Atatürkçülerin en büyük görevlerinden
birisidir.
Millet egemenliği için ilk şart, liberal kapitalist ekonomik
modelden uzaklaşmaktır. Ekonomik liberalizm demokrasinin baş düşmanıdır. Bu
ekonomik modelde siyasi güç ile ekonomik güç aynı ellerde toplanmaktadır. Bu
ekonomik modelde köylünün yani üretenin yani emekçinin milletin efendisi olma
ihtimali yoktur.
Liberal ekonominin uygulandığı bir ülkede 3-5 yılda bir oy
vermekle millet egemenliği gerçekleşmez. İnsanlar oy vererek kaderlerini
değiştiremiyorlar. Yıllardır olan bu: Yoksulluk artıyor, zenginler daha da
zenginliyor. Borçlar artıyor, “Tam Bağımsızlık” hayal oluyor.
Millet egemenliği var da bu tabloyu millet mi istiyor?
Millet istemiyorsa, kim veya kimler istiyor? Güç kimde?
Yukarıda çok sayıda soru sordum. Bu sorulara Atatürkçüler
cevap vermelidir ve bu cevaba göre de mücadele etmelidir.
Kemalist Devrimi tamamlamak Atatürkçülüğün şartıdır. Atatürk
sevgisi de öncelikle bunu gerektirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder