9 Kasım 2018 Cuma


KEMALİST DEVRİM ATATÜRKÇÜLERİ BEKLİYOR

Milli bayramlarda ve 10 Kasım’da Atatürk sevdası doruklara çıkıyor. Yüz binlerce insan sel olup Anıtkabir’e akıyor. Atatürk heykelleri önünde saygılar sunuluyor, Atatürk fotoğraflı bayraklar taşınıyor. Manzara müthiş ve etkileyici.

Bu manzarayı bırakıp da Türkiye’nin haline ve Atatürk sevdalısı olduğunu iddia edenlerin yazdıklarına, söylediklerine bakınca anlaşılıyor ki Atatürk’ten daha çok onun resimleri ve heykelleri seviliyor.

İlkelerinin özünden habersiz yüzbinler Atatürk için göz yaşları dökse ne olur, dökmese ne olur?

Keşke heykellerini, posterlerini koruduğumuz gibi onun ülkülerini de korusaydık.

Hakimiyet-i Milliye ve İstiklal-i Tam; işte size Atatürkçülüğün özü. Ülke bağımsız olacak ve bu ülkede millet egemen olacak. Olacak da nasıl olacak? Bunu sorgulayan kaç Atatürkçü tanıyorsunuz?

TAM BAĞIMSIZLIK

Savunmasını NATO’ya emanet etmiş, ekonomisini borç batağına sokmuş, 3-5 dolar için ülke ülke, kapı kapı dolaşmaya mahkum olmuş, fabrikalarını, bankalarını, işletmelerini, derelerini, tarlalarını yabancılara satmış, kapılarını büyük sermayenin serbestçe dolaşımına açmış, üretmeyip borç alarak geçinmeye alışmış, hayvanlarının yiyeceğini de insanların yiyeceğini de ithal etmeye mecbur kalmış, ana okulundan üniversiteye kadar İngilizceyi eğitim dili haline getirmiş ve parti başkanlarının ve yönetimlerinin komplolarla değiştiği bir ülke tam bağımsız olabilir mi?

Askeri ve iktisadi bağımsızlık olmadan tam bağımsızlık olmaz. Ekonomisi güçlü olmayan bir ülke başka ülkelerinin etkisinden kurtulamaz. Savunması, eğitimi, kültürü milli olamayandan bağımsız ülke olmaz.

Türkiye bu halde ama Atatürkçüyüm diyenlerin büyük kısmı, bu yazdıklarım konusunda tepkisiz ve sessiz. Bu durumlara destek veren de çok.

MİLLET EGEMENLİĞİ

Millet egemenliği demek demokrasi demek. Liberal ekonominin yoksulluğu artırdığı, zenginleri çoğalttığı, paranın belirli ellerde toplanmasına yol açtığı, gelir, fırsat ve servet eşitsizliğinin giderek arttığı, medyanın sermayenin kontrolüne girdiği, zengin-yoksul arasındaki uçurumun giderek büyüdüğü, halkın din ve etnik kimlik siyasetleri ile uyutulduğu, sınıf çelişkilerinin boyut kazandığı bir ülkede demokrasi tam anlamıyla mümkün olabilir mi?

ATATÜRKÇÜ NE YAPMALI?

Rakı içmekle Atatürkçü olunmaz, heykel, poster korumakla da Atatürk ilkeleri korunmaz. Bir Atatürkçü önce şunu bilecektir:

Türkiye bir vatan savaşı yürütüyor. Bu savaşta Atatürkçülerin mevzii Mehmetçik ve polislerimizin savaştığı mevzidir. Amerikan-İsrail palanlarına karşı, bu ikilinin içimizde beslediği FETÖ, PKK ve bunların artıkları ile mücadele Atatürkçülerin en büyük görevlerinden birisidir.

Millet egemenliği için ilk şart, liberal kapitalist ekonomik modelden uzaklaşmaktır. Ekonomik liberalizm demokrasinin baş düşmanıdır. Bu ekonomik modelde siyasi güç ile ekonomik güç aynı ellerde toplanmaktadır. Bu ekonomik modelde köylünün yani üretenin yani emekçinin milletin efendisi olma ihtimali yoktur.

Liberal ekonominin uygulandığı bir ülkede 3-5 yılda bir oy vermekle millet egemenliği gerçekleşmez. İnsanlar oy vererek kaderlerini değiştiremiyorlar. Yıllardır olan bu: Yoksulluk artıyor, zenginler daha da zenginliyor. Borçlar artıyor, “Tam Bağımsızlık” hayal oluyor.

Millet egemenliği var da bu tabloyu millet mi istiyor? Millet istemiyorsa, kim veya kimler istiyor? Güç kimde?

Yukarıda çok sayıda soru sordum. Bu sorulara Atatürkçüler cevap vermelidir ve bu cevaba göre de mücadele etmelidir.  

Kemalist Devrimi tamamlamak Atatürkçülüğün şartıdır. Atatürk sevgisi de öncelikle bunu gerektirir.

Hiç yorum yok: