22 Mart 2017 Çarşamba

BİZE SORUYORLAR!

Referandumda bize ne sorulduğunu bilmeden sağlıklı bir karar vermek mümkün değil.

Soruyorlar:

Egemenlik millette değil de 5 yıllığına da olsa tek bir adam da olsun?

Millet kaderini her 5 yılda bir tek bir insana emanet etsin mi?

Devletin yasama, yürütme ve yargı kuvvetinin üçünü de tek bir kimse elinde toplasın mı?

Devletin tüm güçlerini elinde toplayan cumhurbaşkanını TBMM denetlemesin mi?

Cumhurbaşkanı ve bakanlar siyasi açıdan yargı makamları ve TBMM dahil, hiçbir kuruma karşı sorumlu olmasın mı?

Hükumet ve başbakanı millet belirlemesin mi?

Başbakan ve hükumet yok olsun mu?

Bakanlar, milletvekili olmayanlar arasından yani milletin seçmediği kimselerden mi oluşsun?

Bu bakanlar sadece cumhurbaşkanına karşı sorumlu olsun ama TBMM'ye karşı sorumlu olmasın mı?

Hâkim ve savcıları dolaylı da olsa tek bir kişi mi belirlesin?

EVET DERSEK NE OLACAK?

“Evet” dersek, bir cumhurbaşkanı seçeceğiz, o da devletin tüm güçlerini sorgusuz sualsiz kendi belirlediği kimselerle birlikte kullanacak. 5 yıl kimseye hesap vermeyecek. Kanun yapacak, dolaylı da olsa hakimleri belirleme yetkisine sahip olacak.

Böyle bir yönetim tarzını gelişmiş, demokratik özellik kazanmış ülkelerde göremezsiniz. Bu yönetim şekli bize demokratik devrimler yapılmadan önceki Avrupa ve Asya'daki yönetim biçimlerini hatırlatıyor.

Açın Maksim Gorki'yi, Tolstoy'u, Gogol'u, Balzac'ı, Victor Hugo'yu, Charles Dickens'i okuyun, Rusya'daki, Fransa'daki, İngiltere'deki yoksulluğu, sefaleti, sömürüyü görün. İnsanın insana nasıl zulmettiğini öğrenin.

Osmanlı'nın da bu ülkelerden bir farkı yoktu. Anadolu köylüsü yüzyıllarca aç, sefil, yoksul yaşarken, padişahlar, paşalar, ağalar saraylarda, yalılarda, konaklarda devrin her türlü zenginliği ellerinin altında yaşıyorlardı.

Halk, köylü, işçi hep yoksuldu, perişandı çünkü yönetimde söz sahibi değillerdi. Egemenlik kralda, padişahta ve onların etrafındaki belirli kişilerin elindeydi.

DEVRİM VE KARŞI DEVRİM

Sonra milli devletler kuruldu, devrimler oldu ve egemenlik kişi ve ailelerden halka geçti. Mutlakıyet ve meşrutiyet gitti, demokrasi geldi. Milletin tüm fertleri kendi kaderlerini belirlemede söz sahibi oldu. Milli demokratik devrimlerle kısmen de olsa refah tabana yayıldı. Eşitlik, adalet ve özgürlük geldi.

Yapılmak istenen anayasa değişikliği ile adeta bir karşı devrim gerçekleştirilmek ve toplum geriye götürülmek isteniyor. Egemenlik milletten tek bir adama geçsin diye uğraşılıyor.

Tek adam egemenliği zulüm demektir, yoksulluk demektir, sefalet demektir.

Bu değişiklik gerçekleşirse ne demokrasi kalır ne de cumhuriyet. Türk milleti buna asla izin vermemelidir. Bu anayasa değişikliğinin milletin önüne getirilmesi bile kabul edilemez.


Kanla, göz yaşı ile ve büyük mücadeleler sonucu kazanılan haklar ve özgürlükler asla sandıkta terk edilemez, edilmeyecektir de.

Hiç yorum yok: