BİZE SORUYORLAR!
Referandumda bize ne sorulduğunu bilmeden sağlıklı bir karar
vermek mümkün değil.
Soruyorlar:
Egemenlik millette değil de 5 yıllığına da olsa tek bir adam
da olsun?
Millet kaderini her 5 yılda bir tek bir insana emanet etsin
mi?
Devletin yasama, yürütme ve yargı kuvvetinin üçünü de tek
bir kimse elinde toplasın mı?
Devletin tüm güçlerini elinde toplayan cumhurbaşkanını TBMM
denetlemesin mi?
Cumhurbaşkanı ve bakanlar siyasi açıdan yargı makamları ve
TBMM dahil, hiçbir kuruma karşı sorumlu olmasın mı?
Hükumet ve başbakanı millet belirlemesin mi?
Başbakan ve hükumet yok olsun mu?
Bakanlar, milletvekili olmayanlar arasından yani milletin
seçmediği kimselerden mi oluşsun?
Bu bakanlar sadece cumhurbaşkanına karşı sorumlu olsun ama
TBMM'ye karşı sorumlu olmasın mı?
Hâkim ve savcıları dolaylı da olsa tek bir kişi mi
belirlesin?
EVET DERSEK NE
OLACAK?
“Evet” dersek, bir cumhurbaşkanı seçeceğiz, o da devletin
tüm güçlerini sorgusuz sualsiz kendi belirlediği kimselerle birlikte
kullanacak. 5 yıl kimseye hesap vermeyecek. Kanun yapacak, dolaylı da olsa
hakimleri belirleme yetkisine sahip olacak.
Böyle bir yönetim tarzını gelişmiş, demokratik özellik
kazanmış ülkelerde göremezsiniz. Bu yönetim şekli bize demokratik devrimler
yapılmadan önceki Avrupa ve Asya'daki yönetim biçimlerini hatırlatıyor.
Açın Maksim Gorki'yi, Tolstoy'u, Gogol'u, Balzac'ı, Victor
Hugo'yu, Charles Dickens'i okuyun, Rusya'daki, Fransa'daki, İngiltere'deki
yoksulluğu, sefaleti, sömürüyü görün. İnsanın insana nasıl zulmettiğini öğrenin.
Osmanlı'nın da bu ülkelerden bir farkı yoktu. Anadolu
köylüsü yüzyıllarca aç, sefil, yoksul yaşarken, padişahlar, paşalar, ağalar
saraylarda, yalılarda, konaklarda devrin her türlü zenginliği ellerinin altında
yaşıyorlardı.
Halk, köylü, işçi hep yoksuldu, perişandı çünkü yönetimde
söz sahibi değillerdi. Egemenlik kralda, padişahta ve onların etrafındaki
belirli kişilerin elindeydi.
DEVRİM VE KARŞI
DEVRİM
Sonra milli devletler kuruldu, devrimler oldu ve egemenlik
kişi ve ailelerden halka geçti. Mutlakıyet ve meşrutiyet gitti, demokrasi geldi.
Milletin tüm fertleri kendi kaderlerini belirlemede söz sahibi oldu. Milli
demokratik devrimlerle kısmen de olsa refah tabana yayıldı. Eşitlik, adalet ve
özgürlük geldi.
Yapılmak istenen anayasa değişikliği ile adeta bir karşı
devrim gerçekleştirilmek ve toplum geriye götürülmek isteniyor. Egemenlik
milletten tek bir adama geçsin diye uğraşılıyor.
Tek adam egemenliği zulüm demektir, yoksulluk demektir,
sefalet demektir.
Bu değişiklik gerçekleşirse ne demokrasi kalır ne de
cumhuriyet. Türk milleti buna asla izin vermemelidir. Bu anayasa değişikliğinin
milletin önüne getirilmesi bile kabul edilemez.
Kanla, göz yaşı ile ve büyük mücadeleler sonucu kazanılan
haklar ve özgürlükler asla sandıkta terk edilemez, edilmeyecektir de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder