14 Mart 2017 Salı

ASİLLER GİTTİ SERMAYEDARLAR GELDİ

Charles Dickens’in İki Şehrin Hikayesi isimli romanının bir yerinde yazar 1780’li yıllarda Fransa’da bir köyü şöyle tarif eder:

“Tepenin yamaçlarında küçük bir köy vardı. Bu köyün ufak bir kilisesi, ormanı yel değirmeni ve zindanı vardı. Bu çevre olduğu gibi Marquis’indi. Ama buna karşın yoksul bir köydü, çünkü köylü tüm kazandığını vergi olarak ödüyordu: devlet vergisi, kilise vergisi, efendi vergisi, mahalli vergi, genel vergi derken, köylü bunlar altında eziliyor, elinde hiçbir şey kalmıyordu. Kadın ve erkelerin iki seçeneği vardı ya açlıktan sürünecek ya da zindanlarda çürüyecekti.”

Bu köyden bir işçi Paris’e gelip Kral’ı görmek ister. Yazar olayı şöyle anlatıyor:

“Zavallı adam sarayı, havuzları, o büyülü Kral ve Kraliçeyi gördüğünde kendinden geçmişti. Arada bir göz yaşlarına hakim olamıyor, ağlıyordu. “Çok yaşayın!” diye bağırıyordu.”

İşçinin yanındaki bir Parisli tepkisini şöyle dile getirir:

“Bu aptallar senin gibilerin sayesinde görkemli hayatlarını sürdürebiliyorlar. Kendilerini daha da abartıp küstahlaşıyorlar”

“Reis”i görünce kendinden geçen, Osmanlı hayalleri kuran ve padişahlarına methiyeler düzen, G.. kılı olmaya her an hazır  tipler ile bu işçinin bir farkı var mı?

OSMANLIDA DURUM

Bu yıllarda Osmanlı döneminde Anadolu köylüsünün de Fransız köylüsünden bir farkı yok. Çok sayıda insan topraksız ve ağaların yanında maraba ve yanaşma olarak çalışıyor.

Toprağı veya hayvanı olan köylüler de “Aşar” vergisi ödemekten yoksul düşmüş durumda. Bu vergileri Anadolu köylüsünden Düyun-u Umumi memurları topluyor. Yani yoksulluktan açlıktan, hastalıktan perişan olmuş Anadolu köylüsünün parası yabancılara gidiyor.


ASİL YOK ZENGİN VAR

Fransız devrimi kralların ve asilzadelerin sonunu getiriyor. Getiriyor ama sömürü ve yoksulluk devam ediyor. Sanayinin gelişmesi ile birlikte sömürünün şekli değişiyor. Sermaye-emekçi çelişkisi ortaya çıkıyor.

Asilzadelerin yerini para babaları alıyor. Ülkeleri bunlar yönetiyor, ticareti bunlar yönlendiriyor. Ülkelerin çoğunda ve dünya genelinde iktisadi ve siyasi politikaları bu zenginler belirlemektedir. Bunlar için para kazanma o kadar büyük bir amaç haline gelmiştir ki, tüm yöntemleri meşru görmektedirler.

Gelir düzeyi en üst seviyede olan bu % 1’lik kesim giderek zenginleşirken, % 99’luk kesim ise fakirleşiyor.. 

Bazı ülkelerin siyasi ve iktisadi hayatına hâkim olan % 1’lik kesim, sırf kendi keselerini doldurmak ve daha zengin olmak için, başka halkların, başka milletlerin toprağına, emeğine, ham maddesine, pazarına, doğal ve mali kaynaklarına el koyuyorlar. Sömürüye dayanan emperyalizm sürüp gidiyor. Emperyalizmin ve sömürü düzeninin oluşturduğu dünyamızın manzarası ise çok korkunç ve üzücü.

DURUM VAHİM

Dünyada bugün 1.3 milyar insan aşırı fakirlik içinde yaşıyor. Bunların günde harcadıkları para 1 doların altında.

1 milyara yakın insan açlık sınırının altında. Son 10 yılda açlık çeken insan sayısı azalmadı, arttı. 200 milyon çocuk beslenmek için yeterli gıda bulamıyor ve bebek ölümleri azalmıyor.

En az 100 milyon çocuk ilkokula, 250 milyon çocuk ortaokula gitme imkânından mahrum. 1 milyara yakın insan okuma yazma bilmiyor. 300 milyon çocuk çalışmak mecburiyetinde.

Yüzbinlerce insan evinden, yurdundan göç etmek mecburiyetinde kalıyor. Binlercesi yollarda ölüyor. Her gün binlerce insan patlayan bombalar ve atılan kurşunlarla hayatını kaybediyor.

En zengin 200 kişinin serveti 1 trilyon dolardan fazla. Buna karşılık 43 fakir ülkenin tüm geliri 150 milyon civarında.

SÜREKLİ DEVRİM GEREK

Bu durum gösteriyor ki, Fransız devrimi ve takip eden diğer devrim ve mücadeleler sömürüyü ve insanın insana hükmetmesini önlemeye yetmemiş. Bu böyle sürüp gidemez. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi eninde sonunda,

“... müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır...”


Yeter ki insanlar Charles Dickens’in romanında işçi gibi kendilerini sömüren, yoksul bırakan kimseleri alkışlamaktan vazgeçsinler ve bu sistemi sorgulamaya başlasınlar.

Hiç yorum yok: