ASİLLER GİTTİ SERMAYEDARLAR GELDİ
Charles Dickens’in İki Şehrin Hikayesi isimli romanının bir
yerinde yazar 1780’li yıllarda Fransa’da bir köyü şöyle tarif eder:
“Tepenin yamaçlarında küçük bir köy vardı. Bu köyün ufak bir
kilisesi, ormanı yel değirmeni ve zindanı vardı. Bu çevre olduğu gibi Marquis’indi.
Ama buna karşın yoksul bir köydü, çünkü köylü tüm kazandığını vergi olarak
ödüyordu: devlet vergisi, kilise vergisi, efendi vergisi, mahalli vergi, genel
vergi derken, köylü bunlar altında eziliyor, elinde hiçbir şey kalmıyordu.
Kadın ve erkelerin iki seçeneği vardı ya açlıktan sürünecek ya da zindanlarda
çürüyecekti.”
Bu köyden bir işçi Paris’e gelip Kral’ı görmek ister. Yazar
olayı şöyle anlatıyor:
“Zavallı adam sarayı, havuzları, o büyülü Kral ve Kraliçeyi
gördüğünde kendinden geçmişti. Arada bir göz yaşlarına hakim olamıyor,
ağlıyordu. “Çok yaşayın!” diye bağırıyordu.”
İşçinin yanındaki bir Parisli tepkisini şöyle dile getirir:
“Bu aptallar senin gibilerin sayesinde görkemli hayatlarını
sürdürebiliyorlar. Kendilerini daha da abartıp küstahlaşıyorlar”
“Reis”i görünce kendinden geçen, Osmanlı hayalleri kuran ve padişahlarına
methiyeler düzen, G.. kılı olmaya her an hazır tipler ile bu işçinin bir farkı var mı?
OSMANLIDA DURUM
Bu yıllarda Osmanlı döneminde Anadolu köylüsünün de Fransız
köylüsünden bir farkı yok. Çok sayıda insan topraksız ve ağaların yanında
maraba ve yanaşma olarak çalışıyor.
Toprağı veya hayvanı olan köylüler de “Aşar” vergisi
ödemekten yoksul düşmüş durumda. Bu vergileri Anadolu köylüsünden Düyun-u Umumi
memurları topluyor. Yani yoksulluktan açlıktan, hastalıktan perişan olmuş Anadolu
köylüsünün parası yabancılara gidiyor.
ASİL YOK ZENGİN VAR
Fransız devrimi kralların ve asilzadelerin sonunu getiriyor.
Getiriyor ama sömürü ve yoksulluk devam ediyor. Sanayinin gelişmesi ile
birlikte sömürünün şekli değişiyor. Sermaye-emekçi çelişkisi ortaya çıkıyor.
Asilzadelerin yerini para babaları alıyor. Ülkeleri bunlar
yönetiyor, ticareti bunlar yönlendiriyor. Ülkelerin çoğunda ve dünya genelinde
iktisadi ve siyasi politikaları bu zenginler belirlemektedir. Bunlar için para
kazanma o kadar büyük bir amaç haline gelmiştir ki, tüm yöntemleri meşru
görmektedirler.
Gelir düzeyi en üst seviyede olan bu % 1’lik kesim giderek
zenginleşirken, % 99’luk kesim ise fakirleşiyor..
Bazı ülkelerin siyasi ve iktisadi hayatına hâkim olan % 1’lik
kesim, sırf kendi keselerini doldurmak ve daha zengin olmak için, başka
halkların, başka milletlerin toprağına, emeğine, ham maddesine, pazarına, doğal
ve mali kaynaklarına el koyuyorlar. Sömürüye dayanan emperyalizm sürüp gidiyor.
Emperyalizmin ve sömürü düzeninin oluşturduğu dünyamızın manzarası ise çok
korkunç ve üzücü.
DURUM VAHİM
Dünyada bugün 1.3 milyar insan aşırı fakirlik içinde
yaşıyor. Bunların günde harcadıkları para 1 doların altında.
1 milyara yakın insan açlık sınırının altında. Son 10 yılda
açlık çeken insan sayısı azalmadı, arttı. 200 milyon çocuk beslenmek için
yeterli gıda bulamıyor ve bebek ölümleri azalmıyor.
En az 100 milyon çocuk ilkokula, 250 milyon çocuk ortaokula
gitme imkânından mahrum. 1 milyara yakın insan okuma yazma bilmiyor. 300 milyon
çocuk çalışmak mecburiyetinde.
Yüzbinlerce insan evinden, yurdundan göç etmek
mecburiyetinde kalıyor. Binlercesi yollarda ölüyor. Her gün binlerce insan
patlayan bombalar ve atılan kurşunlarla hayatını kaybediyor.
En zengin 200 kişinin serveti 1 trilyon dolardan fazla. Buna
karşılık 43 fakir ülkenin tüm geliri 150 milyon civarında.
SÜREKLİ DEVRİM GEREK
Bu durum gösteriyor ki, Fransız devrimi ve takip eden diğer
devrim ve mücadeleler sömürüyü ve insanın insana hükmetmesini önlemeye
yetmemiş. Bu böyle sürüp gidemez. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi eninde
sonunda,
“... müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak
ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni
bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır...”
Yeter ki insanlar Charles Dickens’in romanında işçi gibi
kendilerini sömüren, yoksul bırakan kimseleri alkışlamaktan vazgeçsinler ve bu
sistemi sorgulamaya başlasınlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder