4 Mart 2017 Cumartesi

3 MART 1924’ÜN GETİRDİĞİ AYDINLIK


3 Mart 1924 tarihi bilimin, özgür düşüncenin ve aklın aydınlığının Türkiye üzerindeki ışığının parlamaya başladığı gündür. Bu günde 4 önemli yasa kabul edildi:

a) Hilafet kaldırılmıştır.

b) Din işlerini düzenleyen ve işlemlerin dine uygunluğunu denetleyen Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti (Din İşleri ve Vakıf Bakanlığı) kaldırılarak yerine Diyanet İşleri Reisliği (Başkanlığı) kurulmuştur.

c) Tevhid-i Tedrisat (Eğitimde Birlik) yasası kabul edildi.

d) Erkanı Harbiye (Harp Bakanlığı) kaldırılarak yerine Genelkurmay Başkanlığı kuruldu. Böylece askerlik ve siyaset birbirinden ayrıldı.

Bu yasaların kabul edilmesi sonucu laik devlet anlayışı güç kazandı, eğitimde birlik sağlandı ve askerlik ile siyaset birbirinden ayrılmış oldu.

OSMANLIDAN KALAN MİRAS: CEHALET

Cehalet bize Osmanlı’dan mirastır. Tevhid-i Tedrisat (Eğitimde Birlik) yasası bu mirası yok etmek için çıkarılmıştır. Cumhuriyet kurulduğunda tablo şöyle:

Çocukların sadece 1/4'i okula gidebiliyor. Halk cahil. Erkeklerin % 93'ü, kadınların % 99'u okuma yazma bilmiyor. Toplam 4770 ilkokul, 72 ortaokul ve 23 lise var. İlkokullarda 337.618, ortaokullarda 5905 ve liselerde toplam 1241 öğrenci öğrenim görüyor. Ortaokulda 543, liselerde ise 230 kız öğrenci var.

Medreseler askerden kaçma yeri ve bağnazlık yuvası olmuş. Hurafeler din diye öğretiliyor. Medreselerde Türkçe yasak.

Ülkede bir üniversite (darülfünun) var. Bu kurum da çağın özelliklerinden uzak bir halde. Akıl ve bilim unutulmuş. 

Basılan ve okunan kitap sayısı çok az. 1729-1830 yıllarında Osmanlı'da basılan kitap sayısı 180; aynı sürede Batı'da basılan kitap sayısı 90.000. 

Kitap yok, kütüphane yok, müze yok, resim yok, heykel yok, tiyatro yok, spor yok.

4 Kasım 1920'de Balıkesir milletvekili Vehbi Bey, TBMM'de yaptığı konuşma dudumun vahametini anlatıyor:

“Bir kasabada yalnızca Birkaç yüz hane gayrimüslim buna karşılık binlerce hane Müslüman yaşadığı halde, gayrimüslimlerin düzenli ilkokulları, ortaokulları, yüksek öğrenim görmüş öğretmenleri olduğunu görüyoruz. Müslüman nüfusun ise bir tek okulu bile yok.”

Osmanlı’da eğitim Tanzimat’a kadar din ağırlıklı idi. Tanzimat’tan sonra kısmen de olsa batılı tarzda eğitim başlar. Bu şekilde kaynak ve uygulama yönünden eğitim ikiye bölünür. Adeta iki ayrı kafa, iki ayrı ruh yetişmeye başlar. Bu arada yabancı ve azınlık okulları da kendi bildikleri gibi eğitim yapmaktadır.

CUMHURİYET SEYİRCİ KALAMAZDI

Cumhuriyet yönetimi bu duruma seyirci kalamazdı.  Bu konuda Atatürk’ün kararlılığı şu cümlelerse açıkça görülüyor:

“Bir milletin fertleri ancak bir eğitim görebilir. İki türlü eğitim bir memlekette iki türlü insan yetiştirir. Bu ise duygu ve fikir birliğine ve gelişim amaçlarına tamamen ayrıdır. Büyük millet, dünya medeniyet ailesinde saygın yer sahibi olmaya lâyık Türk Milleti, evlâtlarına vereceği eğitimi okul ve medrese adında birbirinden büsbütün başka iki cins kuruma bölmeye bugünkü günde katlanabilir miydi?”

Katlanılmamıştır elbette. Atatürk’ün benimsediği eğitimin, milli niteliklere sahip ve başarılı olabilmesi için her şeyden evvel öğretimde birliğin olması gerekirdi. Bu nedenle  3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarılarak Milli Eğitimde birlik, bütünlük sağlanmıştır. Medrese ve okullar Maarif Bakanlığına bağlanmış; tekkeler, türbeler, zaviyeler kapatılmıştır. Yabancı ve azınlık okulları devlet kontrolüne girmiştir.

Eğitimin birleştirilmesi ile birlikte güçlü bir eğitim seferberliği de başlatılmıştır. Okul ve öğretmen sayıları hızla artırılmıştır. 1933 yılında Darülfünun’un kapatılarak İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Halkın eğitimi için de Millet Mektepleri açılmıştır.


Türk Milleti, 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan bu yasalar ve takip eden eğitim seferberliği sonucu çağdaş dünyanın sözü dinlenir bir parçası haline gelmiştir. 

Hiç yorum yok: