9 Ocak 2016 Cumartesi

BARIŞ KÜLTÜRÜNDEN SAVAŞ KÜLTÜRÜNE

Diyarbakır’ın yetiştirdiği büyük üstat Celal Güzelses’i dinliyordum. Şark Bülbülü şöyle sesleniyordu:

“Mardin kapısında vurdular beni
Hevsel bahçesine koydular beni
Gözüm kapanmadan görseydim seni

Vurmayın arkadaşlar ben yaralıyam
El alem al giymiş ben karalıyam”

İşte bu esnada aldım şehit haberini. Diyarbakır’da kahraman bir evladımız daha PKK denilen kanlı örgüt tarafından şehit edilmiş. ABD’nin uşağı haline gelmiş bu kanlı örgüt güvenlik güçlerimizi şehit etmekle kalmayıp, şehri de harabeye dönüştürüyor. Celal Güzelses’in bahsettiği Mardin Kapısı, Hevsel Bahçeleri arık bir harabe halinde.

Patlayan bombalar insanlarımızı öldürmekle, binaları yıkmakla kalmıyor bir büyük kültürü yok ediyor. O kültür ki 3 büyük fikir, müzik ve edebiyat insanımız yetiştirmiş: Ziya Gökalp, Cahit Sıtkı Tarancı ve Celal Güzelses.

Ziya Gökalp  Çermik ilçesinde doğmuş bir Diyarbakırlı. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin oluşmasında ve Türk Devriminin gerçekleşmesinde büyük rol oynamış. Türk’ü, Türkçülüğü anlatmış.

Ziya Gökalp’ın fikirleri çoğu zaman yanlış bilinir. Onu bir ırkçı olarak görenler bile var ama o asla bir ırk milliyetçiliğini savunmamıştır. Türkçülüğün Esasları Kitabında şöyle diyor:

“Bu açıklamalardan anlaşıldı ki, millet, ne ırkın, ne kavmin, ne coğrafyanın, ne politikanın ne de iradenin belirlediği bir topluluk değildir…. “

“Bu düşüncelerden çıkaracağımız pratik sonuç şudur; yurdumuzda bir zamanlar dedeleri Arnavutluk’tan veya Arabistan’dan gelmiş milletdaşlarımız vardır. Bunların Türk terbiyesiyle büyümüş ve Türk idealine çalışmayı alışkanlık haline getirmiş görürsek, diğer milletdaşlarımızdan hiç ayırmamalıyız. Yalnız iyi günlerimizde değil, kötü günlerimizde de bizden ayrılmayanları nasıl milliyetimizin dışında sayabiliriz?”

“İnsanlarda ise, ırkın sosyal niteliklere hiç bir etkisi olmadığı için, soy aramak doğru değildir”.

Türk Devrimi her şeyden önce bir milletleşme sürecini demektir. Türkiye halkı, Cumhuriyeti kurarak, kendi milli devletini oluşturmuştur. Cumhuriyeti kuran bu halka da Türk milleti demiştir.

Ziya Gökalp’in bu fikre sahip olmasının en büyük nedeni Diyarbakır’da aldığı kültürdür. Türk Milletini bölmeye çalışan emperyalist güçlerin esas saldırısı da bu millet anlayışınadır. Amaç, bölmek ve kolay yönetmektir. PKK işte bu düşmanca zihniyetin eli silahlı, bölücü unsurudur.

Bu bölücülerin eli silahlı olanları olduğu gibi boynu kravatlı olanları da var.  İlkine PKK, ikincisine ise HDP deniyor. Birisinin eli kanlı, diğerinin dili kanlı. PKK’nın elinden, HDP sözcülerinin ise dillerinden kan akıyor. Her ikisinin de akıttıkları kanda boğulmaları yakındır.

Bu üç büyük insan barış ve kardeşlik kültürünün sonucudur; PKK ve HDP ise savaş ve düşmanlık zihniyetinin. İlkinde özümüz var, ikincisin de ise ABD’nin uşaklığı…

Bizim temennimizi ise gene Diyarbakır kültürü ile yetişmiş Cahit Sıtkı dile getiriyor:

“Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”

Hiç yorum yok: