MÜSLÜMANLARIN ACZİ!
Müslüman
ülkelerde kan gövdeyi götürüyor. Ya birbirlerini öldürüyorlar ya da birleri
onları öldürüyor. Sefalet ve yoksulluk ise bu ülkelerin temel özelliği olmuş.
En istikrarsız, çatışmalı veya yüksek çatışma riski taşıyan ülkelerin başında Müslüman
ülkeler geliyor. Müslümanların bu kötü duruma
karşı yaptıkları tek şey ise, dua etmek. Allah’tan yardım bekliyorlar ama bütün
bu musibetlerin neden kendi başlarına geldiğini sağlıklı olarak düşünüp
anlayamıyorlar. Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Gazze’de ve dünyanın pek
çok yerinde Müslümanlar düşmanca davranışlar sonucu ölürken bir yandan da
sömürü hızlı biçimde devam ediyor.
Aslında dünyada iki çeşit devlet var;
sömürenler ve sömürülenler. Sömüren ülkeler
bu sömürü düzenini devam ettirmek için işbirlikçi yöneticilerden faydalanıyor. Sömürülen ülkelerdeki sürü psikolojisi
içine sokulmuş insanları liderler, krallar, şeyhler, başkanlar, başbakanlar,
hoca efendiler ile aldatıp yönetiyorlar. Toplumları,
mezhep veya etnik kimlik farklılıklarını ön plana çıkartıp bir birlerine düşman
hale getiriyorlar. Yeni sömürü düzeninde, askeri müdahalelere eskiye göre daha
az başvuruluyor ama daha fazla sömürmek mümkün oluyor. Gerek duyduklarında da
askeri müdahalelerde insanları acımasızca öldürüyorlar.
Sömüren
ülkelerin sömürülen ülkelere göre en önemli farkı, kendi içlerinde insan
haklarına saygılı, özgürlüğü, laikliği, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler
ayrılığını, mezhep, dini inanç, etnik kimlik ayrımı göstermeden eşit
vatandaşlık esasını temel alan devletlere sahip olmalarıdır. Bu ülkelerde bilim
üretilir ve bilimin ürünleri olan bilgiden ve teknolojiden büyük ölçüde
yararlanılır. Bu ülkelerde eğitime ve araştırma faaliyetlerine büyük önem
verilir, Bilim adamları desteklenir ve özgür hareket etmesi sağlanır.
Sömürülen ülkelerde ise, adı demokrasi
olsa bile gerçek anlamda bir demokratik yönetim yoktur. Yönetim seçim ile de gelse, diktacı tutum içindedir.
Kuvvetler ayrığı, hukukun üstünlüğü, laiklik gibi prensipler bu ülkelerde
geçerli değildir. Bilim üretilmez; bilgi, teknoloji ve teknolojik ürünler satın
alınır. Baştaki yöneticiler çoğu zaman sömüren
ülkelerin manipülasyonları ile başa getirilmiştir. Bu insanlar kendi zenginlikleri pahasına sömürü düzenini
devam ettirirler. Bu ülkelerdeki insanların
temel özellikleri cehalet, aklı kullanamama, dogmatik düşüncelerle
hareket etme, birisine veya bir örgüte biad etme, farklılıkları düşmanlık
vesilesi yapma, insan ve doğa sevgisinden yoksunluktur. Ahlaki sorunlar da
vardır.
Gazze’de insanlar ölüyorsa, bunun iki
sebebi var: Birincisi, İsrail’in insana ve onun hayatına saygısı olmayan
emperyalist ve gaddar tutumu; ikincisi, Müslüman ülkelerin aczi. İsrail’i bu acımasız savaşta üstün kılan da sömüren ve
sömürülen ülkeler arasındaki yukarıda anlatmaya çalıştığım farktır. Bu fark
giderilemezse, hem sömürü devam eder hem de katliamlar…
Bu vesile ile Mustafa Kemal Atatürk’ü
bir kere daha rahmetle anmak gerekir. Onun sayesinde sömürülen ülke durumundan
çıkmıştık ama son 70-80 senede onun ilkeleri yavaş yavaş ihmal edildi ve bu günlere geldik.
Şu anda sömürülen ülkeler arasındayız. Çıkışımız da Mustafa Kemal’in bize
gösterdiği aydınlık yola girmek ve ilerlemekle mümkün olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder