20 Temmuz 2014 Pazar

MÜSLÜMANLARIN ACZİ!
Müslüman ülkelerde kan gövdeyi götürüyor. Ya birbirlerini öldürüyorlar ya da birleri onları öldürüyor. Sefalet ve yoksulluk ise bu ülkelerin temel özelliği olmuş. En istikrarsız, çatışmalı veya yüksek çatışma riski taşıyan ülkelerin başında Müslüman ülkeler geliyor. Müslümanların bu kötü duruma karşı yaptıkları tek şey ise, dua etmek. Allah’tan yardım bekliyorlar ama bütün bu musibetlerin neden kendi başlarına geldiğini sağlıklı olarak düşünüp anlayamıyorlar. Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Gazze’de ve dünyanın pek çok yerinde Müslümanlar düşmanca davranışlar sonucu ölürken bir yandan da sömürü hızlı biçimde devam ediyor.

Aslında dünyada iki çeşit devlet var; sömürenler ve sömürülenler. Sömüren ülkeler bu sömürü düzenini devam ettirmek için işbirlikçi yöneticilerden faydalanıyor. Sömürülen ülkelerdeki sürü psikolojisi içine sokulmuş insanları liderler, krallar, şeyhler, başkanlar, başbakanlar, hoca efendiler ile aldatıp yönetiyorlar.  Toplumları, mezhep veya etnik kimlik farklılıklarını ön plana çıkartıp bir birlerine düşman hale getiriyorlar. Yeni sömürü düzeninde, askeri müdahalelere eskiye göre daha az başvuruluyor ama daha fazla sömürmek mümkün oluyor. Gerek duyduklarında da askeri müdahalelerde insanları acımasızca öldürüyorlar.

Sömüren ülkelerin sömürülen ülkelere göre en önemli farkı, kendi içlerinde insan haklarına saygılı, özgürlüğü, laikliği, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını, mezhep, dini inanç, etnik kimlik ayrımı göstermeden eşit vatandaşlık esasını temel alan devletlere sahip olmalarıdır. Bu ülkelerde bilim üretilir ve bilimin ürünleri olan bilgiden ve teknolojiden büyük ölçüde yararlanılır. Bu ülkelerde eğitime ve araştırma faaliyetlerine büyük önem verilir, Bilim adamları desteklenir ve özgür hareket etmesi sağlanır.

Sömürülen ülkelerde ise, adı demokrasi olsa bile gerçek anlamda bir demokratik yönetim yoktur. Yönetim seçim ile de gelse, diktacı tutum içindedir. Kuvvetler ayrığı, hukukun üstünlüğü, laiklik gibi prensipler bu ülkelerde geçerli değildir. Bilim üretilmez; bilgi, teknoloji ve teknolojik ürünler satın alınır. Baştaki yöneticiler çoğu zaman sömüren ülkelerin manipülasyonları ile başa getirilmiştir. Bu insanlar  kendi zenginlikleri pahasına sömürü düzenini devam ettirirler. Bu ülkelerdeki insanların  temel özellikleri cehalet, aklı kullanamama, dogmatik düşüncelerle hareket etme, birisine veya bir örgüte biad etme, farklılıkları düşmanlık vesilesi yapma, insan ve doğa sevgisinden yoksunluktur. Ahlaki sorunlar da vardır.

Gazze’de insanlar ölüyorsa, bunun iki sebebi var: Birincisi, İsrail’in insana ve onun hayatına saygısı olmayan emperyalist ve gaddar tutumu; ikincisi, Müslüman ülkelerin aczi. İsrail’i bu acımasız savaşta üstün kılan da sömüren ve sömürülen ülkeler arasındaki yukarıda anlatmaya çalıştığım farktır. Bu fark giderilemezse, hem sömürü devam eder hem de katliamlar…


Bu vesile ile Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kere daha rahmetle anmak gerekir.  Onun sayesinde sömürülen ülke durumundan çıkmıştık ama son 70-80 senede onun ilkeleri yavaş yavaş ihmal edildi ve bu günlere geldik. Şu anda sömürülen ülkeler arasındayız. Çıkışımız da Mustafa Kemal’in bize gösterdiği aydınlık yola girmek ve ilerlemekle mümkün olacak.

Hiç yorum yok: