10 Ağustos 2018 Cuma


ÜRETİM DEVRİMİ ŞART OLDU

Bir sevinç, bir sevinci sorma gitsin. Dolar 6.5 TL’yi buldu diye mutluluktan uçuyorlar. Bir tek zil takıp oynamadıkları kalmış. Erdoğan’a oy vermemişler ya haklı olmanın sevincini yaşıyorlar. Sosyal medya alaylı, esprili ve Türkiye’yi aşağılayıcı paylaşımlarla dolu.

Oysa sevinecek bir durum yok. Türkiye büyük bir saldırı altında. Siyasi isteklerini PKK’yı, FETÖ’yü ve diğer terör örgütlerini kullanarak Türkiye’ye kabul ettiremeyen Amerika, İsrail işbirliği saldırının şeklini değiştirdi ve Türkiye’yi ekonomik yıkıma zorlayarak isteklerini kabul ettirme yoluna girdi.

YIKIMA GÖTÜREN SİSTEM

Özal ile başlayan ve Çillerlerin, Dervişlerin ve Erdoğanların uyguladığı neo-liberal politikalar Amerika’nın işini kolaylaştırıyor.

1980’lerden beri bu politika uygulanan bu politikanın özü şu:

Serbest Değişim: Finans hareketleri ve dış ticaret serbest bırakıldı. Yabancı sermaye kontrolsüz biçimde Türkiye’ye girdi. Yüksek faizler ve Özal döneminde kurulan İstanbul Borsa’sı kullanılarak Türkiye’den para hortumlandı. Dış ticaretin serbestleşmesi ve yanlış kur politikaları ile ithalat arttı, ihracat o oranda artmadı ve Türkiye sürekli dış ticaret ve cari işlem açığı verdi.

Aşırı borçlanma: Sürekli cari işlem açığı veren Türkiye bu açığını yüksek faizle borçlanarak kapatmaya çalıştı. Her yıl milyarlarca dolar bu yolla dışarıya aktı, gitti. Borçlar yeniden borç alınarak ödenmeye başlandı. Her yıl dışarıya faiz olarak ödediğimiz dolar miktarı arttı, azalmadı.

Özelleştirme: Özelleştirme liberalizmin gereğidir. Devlet küçülmelidir parolası ile kamuya ait ne varsa yok pahasına satıldı. Cumhuriyet’in birikimi olan fabrikalar, bankalar, sigorta şirketleri iletişim firmaları yabancıların elin geçti. Stratejik kurumlar bile özellikle AKP iktidarı sırasında satıldı. Türkiye, kâr transferleri yolu ile milyarlarca dolar kaybetti.

Üretim yerine Tüketim teşvik edildi. Türkiye ithal mal cennetine dönüştü. AVM’ler yabancı malları satan pazarlar haline geldi. Artan ithalat devleti de halkı da borca batırdı.

Bunlara AKP iktidarının borçlanarak temin edilen paraları üretim tesislerine değil de inşaata yatırmasını da eklenirse, Amerikan saldırılarına karşı ekonomimizin neden kolayca krize girdiği kolayca anlaşılır.

BU SİSTEM ÇÖKTÜ

Bu ekonomik sistem çökmüştür. Hadise bundan ibarettir. Bu sistemi savunan partiler de çökmüştür. Bu partilerin yetkililerini dinliyoruz, millete bir çözüm sunamıyorlar çünkü hala aynı sistem içinde kıvranıyorlar.

Erdoğan’ın ve Albayrak’ın konuşmalarını dinledik. Erdoğan işi Allah’a havale ediyor, hamasi laflar söylüyor ama çözüm yok. Albayrak ise devlet adamına yakışmayan bir tavır içinde uzun uzun konuştu ama boş konuştu. İnce ise dış güçleri palavra diye nitelendirip Amerika’nın tavrını inkâr etti. Akşener’in Trump’a cevabı ise, Hürriyet Heykeli’nin parasını biz verdik sözünden öteye gitmedi.

Türk milleti çözüm bekliyor. O çözüm yeniden Atatürk rotasına girmektir. Atatürk’ün milli, devletçi, halkçı ve devrimci ekonomik modeli esas alınmalıdır.

ÇIKIŞ YOLU

Türkiye bu zor durumdan üretim ekonomisini esas alan bir ekonomik devrimle çıkabilir. Eski sistem terk edilmelidir.

Öncelikle devlet tasarruf etmelidir. Tasarrufla sağlanan kaynaklar üretime yönlendirilmeli ve dış ticaret açığı kapatılmalıdır. Devletçilik ve planlı kalkınma esas olmalıdır.

Tasarruf diyoruz ama Erdoğan’ da böyle bir eğilim görmüyoruz. Cumhurbaşkanının emrindeki uçaklar THY filosuna katılmalı, milletvekilli maaşları derhal düşürülmelidir. Cumhurbaşkanı Çankaya'ya taşınmalıdır. Milletvekili maaşları bütçe tasarrufu açısından belki çok önemli olmayacaktır ama önümüzdeki sorunları göğüslemek açısından, milletimize mesaj vermek açısından çok önemlidir.

Amerikan saldırısı sadece bize değil, İran, Rusya, Çin ve Suriye de saldırılara maruz kalmış durumda. Bu ülkelerle hem siyesi hem de ekonomik ilişkilerin bir an önce yüksek düzeye çıkarılması lazım.

Halkın beslenmesi, ordu ve polisin donanımı, eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi dışında tasarrufa yönelmeli ve “Milli Direnme Ekonomisi” uygulanmalıdır. Bu ekonomi ancak bu ekonomik modeli esas alan bir partinin öncülüğünde ve milletin tüm sınıflarının katılımıyla uygulanabilir. O parti Vatan Partisidir. Vatan Partisinin merkezinde olan bir milli hükümetin kurulması gerekir. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar eninde sonunda milletimizi bu çözüme götürecektir.

Karamsar değiliz, umutluyuz. Biliyoruz ki, “Sönmez ebedi, her gecenin bir gündüzü vardır”. Ve bu gündüz “Üretim Devrimi’nin”  güneşi ile aydınlanacaktır.

Hiç yorum yok: