18 Ağustos 2018 Cumartesi


MUTLU SON

Son ekonomik gelişmeler de gösterdi ki, Türkiye artık Amerika’nın denetiminden kurtuluyor ve bağımsızlığa doğru ilerliyor.  Böylece 73 yıllık beraberlik de sona eriyor. Olaylar mutlu sonu müjdeliyor.

Ne gariptir ki, Amerika’ya olan bağımlılığımız tam bağımsızlık için savaşan ordumuzun muzaffer komutanlarından İnönü zamanında başladı; Amerika’nın bulup, yetiştirip 3 Kasım 2002’e başımıza oturttuğu ve uzun süre Amerikan projelerine eş başkanlık yapan Erdoğan zamanında ise bitiyor.

BAĞLAR NASIL ÖRÜLDÜ?

73 yıl dedik çünkü Amerika’ya bizi bağlayan ilk antlaşma 23 Şubat 1945 tarihinde, TBMM’de 4780 sayılı yasa ile kabul edilip yürürlüğe girmişti. “Karşılıklı Yardım Antlaşması” olarak takdim ediliyordu ama esas olarak ABD isteklerinin Türkiye tarafından kabulünü içermekteydi. Antlaşmanın temel özelliği ABD’nin haklarını korumaktı. Antlaşmanın 2. maddesinde: “T.C. Hükümeti, sağlamakla görevli olduğu hizmetleri, kolaylıkları ya da bilgileri ABD’ye temin edecektir” denilmekteydi.

27 Şubat 1947 tarihinde Amerika ile ikinci bir anlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile dünyanın farklı yerlerinde Amerika’nın elinde kalan ve ülkesine götürmesi pahalıya mal olacak olan savaş artığı malzemelerin Türkiye’ye satışı ile ilgiliydi. Anlaşmaya göre, bu silahları satın alması şartıyla Türkiye’ye kredi verilecekti.

Hatırlarsınız, 1963 yılında Türkiye haklı nedenlerle Kıbrıs’a müdahale etmeye kalkınca ABD başkanı Johnson devrin başbakanı İnönü’ye ağır ifadeler içeren bir mektup yazmıştı. Bu mektuba verdiği cevapta İnönü “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır.” demişti. Johnson, Amerika’nın verdiği silahları kendilerinden izinsiz kullanılamayacağını belirtmişti. 12 Temmuz 1947 tarihli Askeri Yardım Antlaşması Johnson’u haklı kılıyordu ve bu anlaşma İnönü hükümetince imzalanmıştı. Bu antlaşmanın 4 maddesi şöyleydi: “Türk Hükümeti, yapılan yardımı, tahsis edilmiş bulunduğu gayeler uğrunda kullanacaktır… Türkiye Hükümeti, Birleşik Devletler Hükümetinin onayı olmadan, bu neviden hiçbir madde ve bilginin mülkiyet ve zilyetliğini devredemeyeceği gibi, aynı onay olmadan Türk Hükümetinin Subay, memur veya ajan sıfatını haiz bulunmayan bir kimseye açıklanmasına ve maddeler ve bilgilerin verildikleri gayeden başka bir gayede kullanılmasına müsaade etmeyecektir”. Türkiye’ye, o malzemeler kendi çıkarını korusun diye değil, ABD çıkarlarını Sovyetlere karşı korusun diye verilmişti.

Türkiye, ABD ile 1945’den bugüne dek bağımlılık doğuran pek çok ikili antlaşma yaptı. Antlaşmalar tek yanlıydı ve Türkiye'nin zararına işleyen maddelerle doluydu. Uzun dönemler boyunca uygulanan antlaşmalar setinin temel özelliği, Türkiye pazarını adım adım yabancılara açması ve büyüme ihtiyacı içinde olan milli tarım ve sanayinin gelişimine engel olmasıydı.

Yapılan antlaşmalardan bazılarını sıralayalım:

Türkiye’nin Marshall Planından yararlanması için “Türkiye Cumhuriyeti ile ABD Arasında Ekonomik İşbirliği Antlaşması” 4 Temmuz 1948’de; “Eğitim Komisyonu Antlaşması” 27 Aralık 1949’da; “Tarım Ürünleri Antlaşmas”ı 12 Kasım 1956’da; ABD’ye Askeri Müdahale Yetkisi Veren Antlaşma 5 Mart 1959; Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında Vergi Muafiyetleri Antlaşması 23 Haziran 1954’de; Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Kredi Anlaşması 31 Mayıs 1968’de; ABD ile imzalandı.

UZMANLARA KANDIK

Amerika ile yapılan bu antlaşmaları sıraladıktan sonra bir de Amerikalı uzmanların hazırladığı raporlardan söz edelim. Türkiye’nin kalkınmasına, sanayileşmesine sekte vuran iki önemli rapor var: Dorr ve Thornburg.

1946 yılında Türkiye'ye yapılacak ekonomik yardım öncesi, ABD kongresine bir rapor sunmak üzere 20. Yüzyıl vakfı tarafından görevlendirilen THORNBURG adlı iktisatçı Türkiye'nin Bugünkü Ekonomik Durumunun Tenkidi adlı bir rapor hazırlar. Raporun özü şuydu: Türkiye'nin ağır sanayi kurması gerekli değildir. 1937 yılında kurulan Karabük Demir Çelik kapatılmalıdır. Uçak, makine, motor projeleri iptal edilmeli ve bu yatırımlara yönelinmemelidir. Demiryolu yerine Karayolu yapılmalıdır. Sanayi bırakılmalı tarımla kalkınılmalıdır.

Dorr Atatürk zamanında gelmiş ve 1800 sayfalık bir rapor hazırlamıştı. Bu rapor Atatürk tarafından dikkate alınmadı ama 1945 yılında tekrar gelmiş ve Thornburg’un önerilerine benzer şeyler tavsiye etmiştir.

Bu raporları dikkate alan o zamanki yönetim ve daha sonra iktidara gelen Bayar-Menderes yönetimi Türkiye’yi bir sömürge ülkesi durumuna taşıdı. 

SONUÇDA NE OLDU?

1945’ten sonra motor ve ağır sanayi yatırımlarından vazgeçildi. Türkiye, yabancı sermayeye açıldı. Gübre ve tarım ürünleri dahil her alanda ithalat artırıldı. Dışardan çok miktarda borç alındı. Petrol Kanunu çıkarılarak petrol işletmeciliği devlet tekelinden çıkarıldı. CHP, 1947 yılında parti programını değiştirdi ve Demir Çelik Kombinaları, Genel Makine Fabrikası, Elektrolitik Bakır Kombinası gibi ağır sanayi projelerinden vazgeçtiğini açıkladı. Uçak ve motor üretimi durduruldu.

Bunlara ek olarak; tam bağımsızlık ilkesi dikkate alınmadı. Bağımsız ve bağlantısız, komşularla özellikle de Sovyetlerle dost geçinmeyi esas alan dış politika terk edildi, Amerika’nın dümen suyuna girildi. Türk ordusunun büyük bölümü NATO emrine verildi. Kore’ye asker gönderildi. Mazlum milletler değil de emperyalist güçler askeri ve politik olarak desteklenmeye başlandı.

Bugün çektiklerimiz Amerikan denetiminden ve egemenliğinden kurtulmanın sancılarıdır. Bu sancılar geçicidir. Türkiye yönünü Avrasya’ya çevirmiştir ve bu yönde ilerlemeye devam edecektir. Amerika da bunun bilincinde olduğu için saldırılarını yoğunlaştırmıştır. Bu saldırıları def edecek güce sahibiz. Karamsar değiliz, yakında güzel günlerin geleceğine inanıyoruz.


Hiç yorum yok: