26 Ağustos 2018 Pazar


26 AĞUSTOS 1922

26 Ağustos 1922 sabahı, Mehmetçik vatan ve namus mevziinde yerini almış. Eller tetikte, gözler düşmanda, kulak başkumandanda. Her biri ayrı ayrı vatanı düşman çizmesinden kurtarmaya ve evlerine muzaffer bir ordunun kahraman bir ferdi olarak dönmeye kararlı. Ölürlerse şehit, kalırlarsa gazi olacaklarının inancı içinde.

Cephe gerisinde ise yüzbinlerce insan Yahya Kemâl’in ağzından dua ediyordu:


“Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yâ Rabbi
Senin uğrunda ölen ordu budur Yâ Rabbi
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın
Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!”

Aslında bu ordu sadece İslâm’ın değil, tüm ezilmiş halkların ve mazlum milletler emperyalizme karşı savaşan son ve tek ordusuydu. Onun muzafferiyeti tüm mazlum milletler için kurtuluş kapılarını açacaktı.

KORKU YOK, İMAN VAR

Mehmetçiğin yüreğinde korku yoktu. Mehmet Akif arkalarından bağırıyordu:

“Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?”

Bu iman sadece İslâm inancı değildi. Aynı zamanda kendi vatanında, başı dik, bağımsız ve özgür yaşamaya olan inançtı ve kararlılıktı. Mehmetçik esir yaşamaktansa, ölmeyi tercih etmişti. Parola “Ya İstiklâl! Ya Ölüm!” idi. Bu inanç ve ölümü göze alacak kadar kararlı olan bir insan neden korksun ki? “Tek dişi kalmış medeniyet” ise devrin emperyalist devletleriydi ve onların piyonu Yunanistan’dı.

BAŞKUMANDAN MUSTAFA KEMAL PAŞA

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın nasıl birisi olduğunu ise Nazım Hikmet’ten öğrenelim:

“Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.”

Ve Mustafa Kemal Paşa 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’den Afyon ovasına atladı hem de Mehmetlerle beraber.

Nasıl atladığını Sayın Turgut Özakman’ın kaleminden okuyalım:

“Tümenler önceden belirlenmiş hazırlık hatlarına ulaşmışlardı. Ağır ve hafif toplar önceden seçilmiş yerlere yerleştirildiler. Cephane kolları topların yanına mermi taşıyor, muhabereciler telefon ağını kuruyorlardı. Sıhhıyeciler sargı yerlerini açmışlardır. İstihkâm birliği, hücum edecek birliklere tel örgülerde gedik açacak tahrip müfrezleri yollamıştı.”

“… Askerler subayların tavsiyelerine uyarak, bir iki saat uyumak için başlarını tüfeklerine ya da birbirlerinin omuzlarına yasladılar.”

“…Saat 05:00’e doğru gün ışımaya, sis dağılmaya, Afyon’un kalesi ve dev tepeler yavaş yavaş belirlemeye başladılar.

Herkesin Ankara’da sandığı Başkomutan Kocatepe’de ordusunun başındaydı. Başıyla İsmet Paşa’ya işaret etti, İsmet Paşa Nurettin Paşayı uyardı. 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa kolordulara gerekli emri verdi.

Önce bir tek top sesi duyuldu, mermisi koca Tınaz Tepe’ye düştü. Sonra bütün toplar düzenleme (tanzim) ateşi için gürlediler.

05:30’da batarya komutanları zevk narası atar gibi emir verdiler:
“Ateş!”
“Ateş!”
“Ateş!”

TOP SESLERİ CUMHURİYET’İ MÜJDELİYOR

Bu toplar milli egemenliğin, bağımsızlığın yani Cumhuriyet’in müjdesini veriyorlardı. Cumhuriyet’e kadar gidecek yolun asla kapanmayacak olan kapısını açıyorlardı. Vatan da namus da kurtuluyordu.

Top ateşlerini takiben, Mehmetçik yılmadan, korkmadan, zafere inanarak düşmana saldırmış; İzmir’de deniz dökmüş ve bize Cumhuriyeti hediye etmiştir.

Vatanımızı da devletimizi de bağımsızlığımızı da özgürlüğümüzü de kanları ile bu toprakları sulayan gazilerimize ve şehitlerimize borçluyuz. Onlar bizim Mehmetlerimizdir, Mehmetçiklerimizdir.

Başkumandanından neferine kadar hepsi Mehmetçik olan ordumuza minnettarız. Şehitlerimizin ve gazilerimizin bize emanet ettiği Türk istiklâlini ve Türk Cumhuriyeti’ni her türlü tehdide karşı korumak bizim birinci görevimizdir.

BU ÜLKEDE MEHMETÇİKLER TÜKENMEZ

Bugün de Mehmetçiklerimiz yurt içinde ve dışında vatan savunması yapıyor. Dün muzaffer olan askerlerimiz bugün de muzaffer olacaktır. Buna inancımız tamdır.

Biraz da Büyük Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya kulak verelim ve vatan için, bağımsızlık için, özgürlük için ve namus için şehit ve gazi olan “Yurdun Kutsal gücü” Mehmetçiklerimizi rahmetle analım.

“Topraktan mı çıktı yarı toprak bir yaratık,
Gökten mi indi yarı gök bir kartal.
Bir Memet daha var oldu o sıra,
Tepenin doruğunda kalpağı al.

Bir Memet olduğu besbelli,
Saçları başakta, gözleri çiçekte.
Elleri ayakları öylesin kocaman,
Yüzü altı Memet'in yüzüne öylesin benzemekte.

Vardı üç adımda masalcana,
Ağzı duman tüten makineliye, dev.
Kabzayı kavrar kavramaz bastı tetiğe
Fışkırdı namludan sonsuz bir alev.

Allah Allah, şaştı bütün dağlar, bütün gök,
Şaştı dost düşman.
Bu kimdir, bu kaçıncı Memet'tir,
Ölülerde dirilerde dondu kan.

Görsen efsane, görmesen efsane,
Duysan efsane.
Uzak mıdır bayraktan düşen,
Yakın mıdır ne?

Bir parıltı bir parıltı tarihten,
Tanrıca dik.
Yurdun ulusun kutsal gücü,
Bu yedinci Memet, Memetçik.”

Bu ülkede Mehmetçikler tükenmez.

Hiç yorum yok: