26 AĞUSTOS 1922
26 Ağustos 1922 sabahı, Mehmetçik vatan ve namus mevziinde
yerini almış. Eller tetikte, gözler düşmanda, kulak başkumandanda. Her biri
ayrı ayrı vatanı düşman çizmesinden kurtarmaya ve evlerine muzaffer bir ordunun
kahraman bir ferdi olarak dönmeye kararlı. Ölürlerse şehit, kalırlarsa gazi
olacaklarının inancı içinde.
Cephe gerisinde ise yüzbinlerce insan Yahya Kemâl’in
ağzından dua ediyordu:
“Şu kopan fırtına
Türk ordusudur Yâ Rabbi
Senin uğrunda ölen
ordu budur Yâ Rabbi
Tâ ki yükselsin
ezanlarla müeyyed nâmın
Galip et, çünkü bu
son ordusudur İslâm’ın!”
Aslında bu ordu sadece İslâm’ın değil, tüm ezilmiş halkların
ve mazlum milletler emperyalizme karşı savaşan son ve tek ordusuydu. Onun
muzafferiyeti tüm mazlum milletler için kurtuluş kapılarını açacaktı.
KORKU YOK, İMAN VAR
Mehmetçiğin yüreğinde korku yoktu. Mehmet Akif arkalarından
bağırıyordu:
“Garbın âfâkını
sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim îman dolu
göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl
böyle bir imanı boğar,
"Medeniyyet!"
dediğin tek dişi kalmış canavar?”
Bu iman sadece İslâm inancı değildi. Aynı zamanda kendi
vatanında, başı dik, bağımsız ve özgür yaşamaya olan inançtı ve kararlılıktı.
Mehmetçik esir yaşamaktansa, ölmeyi tercih etmişti. Parola “Ya İstiklâl! Ya
Ölüm!” idi. Bu inanç ve ölümü göze alacak kadar kararlı olan bir insan neden
korksun ki? “Tek dişi kalmış medeniyet” ise devrin emperyalist devletleriydi ve
onların piyonu Yunanistan’dı.
BAŞKUMANDAN MUSTAFA KEMAL PAŞA
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın nasıl birisi olduğunu ise
Nazım Hikmet’ten öğrenelim:
“Sarışın bir kurda
benziyordu.
Ve mavi gözleri
çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun
başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar İnce, uzun
bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan
bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon
ovasına atlayacaktı.”
Ve Mustafa Kemal Paşa 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’den
Afyon ovasına atladı hem de Mehmetlerle beraber.
Nasıl atladığını Sayın Turgut Özakman’ın kaleminden
okuyalım:
“Tümenler önceden belirlenmiş hazırlık hatlarına ulaşmışlardı.
Ağır ve hafif toplar önceden seçilmiş yerlere yerleştirildiler. Cephane kolları
topların yanına mermi taşıyor, muhabereciler telefon ağını kuruyorlardı.
Sıhhıyeciler sargı yerlerini açmışlardır. İstihkâm birliği, hücum edecek
birliklere tel örgülerde gedik açacak tahrip müfrezleri yollamıştı.”
“… Askerler subayların tavsiyelerine uyarak, bir iki saat
uyumak için başlarını tüfeklerine ya da birbirlerinin omuzlarına yasladılar.”
“…Saat 05:00’e doğru gün ışımaya, sis dağılmaya, Afyon’un
kalesi ve dev tepeler yavaş yavaş belirlemeye başladılar.
Herkesin Ankara’da sandığı Başkomutan Kocatepe’de ordusunun
başındaydı. Başıyla İsmet Paşa’ya işaret etti, İsmet Paşa Nurettin Paşayı
uyardı. 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa kolordulara gerekli emri verdi.
Önce bir tek top sesi duyuldu, mermisi koca Tınaz Tepe’ye
düştü. Sonra bütün toplar düzenleme (tanzim) ateşi için gürlediler.
05:30’da batarya komutanları zevk narası atar gibi emir
verdiler:
“Ateş!”
“Ateş!”
“Ateş!”
TOP SESLERİ CUMHURİYET’İ MÜJDELİYOR
Bu toplar milli egemenliğin, bağımsızlığın yani
Cumhuriyet’in müjdesini veriyorlardı. Cumhuriyet’e kadar gidecek yolun asla
kapanmayacak olan kapısını açıyorlardı. Vatan da namus da kurtuluyordu.
Top ateşlerini takiben, Mehmetçik yılmadan, korkmadan,
zafere inanarak düşmana saldırmış; İzmir’de deniz dökmüş ve bize Cumhuriyeti
hediye etmiştir.
Vatanımızı da devletimizi de bağımsızlığımızı da
özgürlüğümüzü de kanları ile bu toprakları sulayan gazilerimize ve
şehitlerimize borçluyuz. Onlar bizim Mehmetlerimizdir, Mehmetçiklerimizdir.
Başkumandanından neferine kadar hepsi Mehmetçik olan
ordumuza minnettarız. Şehitlerimizin ve gazilerimizin bize emanet ettiği Türk
istiklâlini ve Türk Cumhuriyeti’ni her türlü tehdide karşı korumak bizim
birinci görevimizdir.
BU ÜLKEDE MEHMETÇİKLER TÜKENMEZ
Bugün de Mehmetçiklerimiz yurt içinde ve dışında vatan
savunması yapıyor. Dün muzaffer olan askerlerimiz bugün de muzaffer olacaktır.
Buna inancımız tamdır.
Biraz da Büyük Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya kulak verelim ve
vatan için, bağımsızlık için, özgürlük için ve namus için şehit ve gazi olan
“Yurdun Kutsal gücü” Mehmetçiklerimizi rahmetle analım.
“Topraktan mı çıktı
yarı toprak bir yaratık,
Gökten mi indi yarı
gök bir kartal.
Bir Memet daha var
oldu o sıra,
Tepenin doruğunda
kalpağı al.
Bir Memet olduğu
besbelli,
Saçları başakta,
gözleri çiçekte.
Elleri ayakları
öylesin kocaman,
Yüzü altı Memet'in
yüzüne öylesin benzemekte.
Vardı üç adımda
masalcana,
Ağzı duman tüten
makineliye, dev.
Kabzayı kavrar
kavramaz bastı tetiğe
Fışkırdı namludan
sonsuz bir alev.
Allah Allah, şaştı
bütün dağlar, bütün gök,
Şaştı dost düşman.
Bu kimdir, bu kaçıncı
Memet'tir,
Ölülerde dirilerde
dondu kan.
Görsen efsane,
görmesen efsane,
Duysan efsane.
Uzak mıdır bayraktan
düşen,
Yakın mıdır ne?
Bir parıltı bir
parıltı tarihten,
Tanrıca dik.
Yurdun ulusun kutsal
gücü,
Bu yedinci Memet,
Memetçik.”
Bu ülkede Mehmetçikler tükenmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder