ÖNCE DARBE SONRA KUTLAMA
23 Nisan 1920 Türk Tarihinin en şerefli günlerinden
birisidir.
Bu tarihte Türk Milleti tebaa olmaktan çıkmış, egemenliği
padişahtan almış ve kendi kaderini kendisi belirlemeye başlamıştır.
Kendi evlatlarının kanları ile vatan kıldığı bu topraklarda
kulluğu bırakmış, efendi olmuştur.
Yüzyıllarca padişahın olan egemenlik bu tarihte Türk
milletine geçmiştir.
Türk Milleti, “medeni kabiliyetinin, hayat ve istiklal
hakkının ve bütün istiklalinin müdafaasına TBMM’de tecelli eden hür iradesi”
ile devam etmeye başlamıştır.
Bu nedenle “23 Nisan” önce Milli Egemenlik bayramı olarak
daha sonra İstiklal Harbi şehitlerinin geride bıraktığı evlatları düşünülerek
Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır.
Son yıllarda milli egemenlik kavramı ikinci plana itildi; 23
Nisan daha çok çocuk bayramı olarak anılmaya başlandı ve etkinlikler ve
söylemler de buna göre değişti.
Milli Egemenlik kavramının önemi ve değeri çocuklarımıza,
gençlerimize ve tüm halkımıza yeteri derecede anlatılmadı. Anlatılmadığı için
bu halk oylamasında insanlarımızın % 51'i evet dedi.
Oysa bu halk oylamasında biz milli egemenliği oyladık ve
maalesef 94 sene sonra egemenliğimizi 5 yıllığına da olsa tek adama teslim
etmeğe razı olduk.
DEMOKRASİ OLMAZSA MİLLİ
EGEMENLİK OLMAZ
Milli egemenlik ancak demokratik ülkelerde tecelli eder. Peki,
Türkiye ne durumda bir bakalım.
Demokrasinin olmazsa olmazları var:
Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, düşünce ve basın
özgürlüğü yoksa ve milletin temsilcilerinden oluşan meclisin yetkileri elinden
alınmışsa, bakanlar halkın denetiminden çıkmışsa o ülkede demokrasi yok
demektir.
Demokrasinin özü tam bağımsızlık ve milli egemenliktir.
Devletimiz AB’ye, ABD’ye şu veya bu şekilde bağımlı olduğu sürece gerçek
demokrasi olmaz.
Demokrasi özgürlükler rejimidir. İnsan hak ve
özgürlüklerinin olmadığı ülkelerde demokrasiden söz edilemez. Bugünlere medya
belirli ellerde toplandığı için halkın haber alma özgürlüğü kısıtlı durumda.
Demokrasilerde laiklik çok önemli. Laik devlet düzeni
olmazsa, demokrasi olmaz. Milli birlik oluşmaz. Laiklik karşıtı söylemlerin iki
amacı var; mezhep farklılıklarını ileri sürüp milleti bölmek ve egemenliği
senin elinden alıp sözüm ona Allah adına hareket eden birisine devretmek. İki
durumda da demokrasi kalmaz.
Devletin 3 kuvveti var: Yasama, yürütme ve yargı. Bu üç
kuvvet birbirinden ayrı olmalı ve bağımsız hareket edebilmelidir. Bu üç kuvvet
tek bir kişide toplanırsa artık demokrasiden söz edilemez.
Makamı ve mevkii ne olursa olsun, herkes yargıya hesap
vermelidir.
Demokrasilerde yargı yönetimi denetlemelidir. Yönetimin
idari tasarruflarını Danıştay, mali tasarruflarını da Sayıştay
denetleyemiyorsa, demokrasi gene sakatlanmış demektir.
Milli irade hür seçimlerle ortaya çıkar. Şimdiki seçim ve
siyasi partiler kanunu demokrasiye aykırı hükümler taşıyor. % 10 seçim barajının olduğu bir ülkede milli
irade tam olarak tecelli etmez.
Demokrasilerde fikir hayatının ve bilimin özgür olması
gerek. Üniversitelerin özerk olmadığı ülkelerde bilim gelişmez. Bilim
gelişmezse ve düşünce özgür olmazsa halk aydınlanmaz. Aydınlanmayan halk
şarlatanların, demagogların peşinden gider. Milli irade sağlıklı oluşmaz.
DEMOKRASİYE DARBE VURDUK
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bu şartlarda
kutluyoruz. Yaralı bir demokrasimiz vardı, 16 Nisan'da öldürücü bir darbe aldı.
2 sene sonra milleti kaderi artık
millete olmayacak.
Bir başkan seçeceğiz, o tek yetkili olacak ve 5 yıl hesap
sorulamayacak. Milli egemenliğin tecelli ettiği meclisin işlevi ve önemi kalmayacak.
Her şeye rağmen 23 Nisan gene de kutlanmaya değer bir gün
olarak duruyor. Tüm Türk Milletinin bu bayramını kutluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder