BAŞKAN, CUMHURBAŞKANI YA DA ÇOBAN
Anayasa tartışmaları hiç gerek yokken önemli bir gündem
maddesi oldu. Türkiye’nin bölünme tehditi devam ederken, ekonomik bozukluk
giderek bir felakete dönüşürken iktidarı ile muhalefeti ile başkanlığı
tartışıyoruz.
Milletin gözünden başkanlık sistemini kaçırmak için bir
formül de bulmuşlar; başkan değil de cumhurbaşkanı denilecekmiş. Getirilmek
istenen sisteme bakarsak bu sisteme “Çobanlık sistemi” demek ve seçilecek
kişiye de “çoban” demek çok uygun olur.
Sayın Erdoğan’a başkan yerine cumhurbaşkanı denilse ne
dersiniz diye soruluyor, yeni anayasanın kendisi için yapıldığından emin olacak
ki, benim bir itirazım olmaz diyor. Birkaç gün önce ben çobanım dediğine
bakarsak, devlet başkanı yerine çoban denmesine de itirazı olmaz gibime
geliyor.
MÜDAFAA-İ HUKUK DOKTRİNİ
AKP iktidarının ve dinci siyasetçilerin Türkiye Cumhuriyeti
ile hesaplaşmaları bir türlü bitmiyor. Yeni anayasa ile Türkiye Cumhuriyetini
kuran iradenin belirlediği ilkeler yok edilmek isteniyor.
Türkiye Cumhuriyeti “Müdafaa-i Hukuk” doktrini üzerine
kurulmuştur. Müdafaa-i Hukuk, yani tam bağımsızlık ve millet egemenliği.
1945’li yıllardan bu yana tam bağımsızlık sürekli yara aldı.
Siyasetimiz, ekonomimiz ABD ve AB’ye bağımlı hale geldi; milli olması gereken
savunmamız ise NATO’ya emanet edildi.
Millet egemenliği ise zaten sınırlanmıştı, yapılmak istene
yeni anayasa ile tamamen ortadan kaldırılacak.
Kuvvetler ayırımı olmazsa, siyasi partilerin eşit şartlarda
seçime giremezse, hukukun üstünlüğü yok olmuşsa, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü
kısıtlı ise, medya tekelleşmişse, sendikalar sarıya boyanmışsa, seçimlerde % 10
barajı varsa, siyasi partiler liderlerin sultası alına girmişse, gelir, servet ve
fırsat eşitliği yok olmuşsa, zaten millet egemen gerçekleşmez.
Bu saydıklarım Türkiye’nin gerçekleridir. Şimdi bu
olumsuzluklara yenileri eklenmek isteniyor.
Getirilmek istene yeniliklerin özeti şöyle:
MİLLET DEĞİL TEK ADAM
EGEMEN OLACAK
Şu anada, yasama, yürütme ve yargı bugün hukuken değil ama
fiilen cumhurbaşkanına bağlı. Bu hukuki hale geliyor.
Başkan seçimi Meclis seçimiyle birlikte yapılacak. Böylece
milletvekili adayları başkan olacak kişinin himaye ve gölgesinde Meclis’e
girecek... Başkan partisiyle ilgisini kesmeyeceği için milletvekillerini bugün
de olduğu gibi bizzat belirleyecek.
KHK çıkarma yetkisi ile cumhurbaşkanı yasama organı haline
geliyor. Meclis’in yasama yetkisi ise cumhurbaşkanının izin verdiği ölçüde
olacak. Bir yasayı geri çevirirse Meclis’in onu tekrar çıkarması ancak
nitelikli çoğunlukla (367 oy) mümkün olabilecek. Bu demektir ki Meclis,
cumhurbaşkanının istemediği hiçbir yasayı geçiremeyecek.
Cumhurbaşkanı yürütmenin başı. Kabinenin tamamını o
belirleyecek. Yetmiyor, valiler, büyükelçiler başta olmak üzere bürokrasinin
tamamını da o seçiyor.
Bakanlar Meclis dışından alınıyor, başkan tarafından
belirleniyor. Meclis’in bakanları denetleme, hesap sorma yetkisi yok.
Başkan’ın sayısız kararname çıkarma yetkisi var.
Kararnameleri kim denetliyor? Kimse... Başkan kanunlara ve Anayasa’ya aykırı
kararname de çıkarabilir. Engel yok...
Başkan HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi
yüksek kurumların üyelerinin yarısını belirleyecek, Meclis de diğer yarısını.
Yargı da cumhurbaşkanının kontrolünde olacak.
Meclis’te çoğunluk büyük olasılıkla Başkanın partisinden
olacağı için yüksek yargının üyelerinin dörtte üçü Başkan’a bağlı olacak
demektir.
HESAP TUTMAYACAK
Bu anayasa ile millet egemen olamaz. Olsa olsa Recep Tayyip
Erdoğan egemen olur. Zaten tüm bu gayretler de onun için.
Hesap bu ama bu hesap tutmayacak. Türk Milleti, büyük devrimci
lideri Atatürk’ün önderliğinde kazandığı egemenliğini tek bir adama devretmeyecek.
Bu millet özgürlüğün kıymetini anlamıştır, hiç kimse ve hiçbir güç onu yeniden
kul yapamaz.
Bu gerçek iyi bilinmelidir ve hiç kimse bu millete çoban
olmaya kalkmamalıdır. Kalkan olursa onun akıbetini yaşayarak göreceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder