18 Kasım 2016 Cuma

BAŞKAN, CUMHURBAŞKANI YA DA ÇOBAN

Anayasa tartışmaları hiç gerek yokken önemli bir gündem maddesi oldu. Türkiye’nin bölünme tehditi devam ederken, ekonomik bozukluk giderek bir felakete dönüşürken iktidarı ile muhalefeti ile başkanlığı tartışıyoruz.

Milletin gözünden başkanlık sistemini kaçırmak için bir formül de bulmuşlar; başkan değil de cumhurbaşkanı denilecekmiş. Getirilmek istenen sisteme bakarsak bu sisteme “Çobanlık sistemi” demek ve seçilecek kişiye de “çoban” demek çok uygun olur.

Sayın Erdoğan’a başkan yerine cumhurbaşkanı denilse ne dersiniz diye soruluyor, yeni anayasanın kendisi için yapıldığından emin olacak ki, benim bir itirazım olmaz diyor. Birkaç gün önce ben çobanım dediğine bakarsak, devlet başkanı yerine çoban denmesine de itirazı olmaz gibime geliyor.

MÜDAFAA-İ HUKUK DOKTRİNİ

AKP iktidarının ve dinci siyasetçilerin Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmaları bir türlü bitmiyor. Yeni anayasa ile Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin belirlediği ilkeler yok edilmek isteniyor.

Türkiye Cumhuriyeti “Müdafaa-i Hukuk” doktrini üzerine kurulmuştur. Müdafaa-i Hukuk, yani tam bağımsızlık ve millet egemenliği.

1945’li yıllardan bu yana tam bağımsızlık sürekli yara aldı. Siyasetimiz, ekonomimiz ABD ve AB’ye bağımlı hale geldi; milli olması gereken savunmamız ise NATO’ya emanet edildi.  

Millet egemenliği ise zaten sınırlanmıştı, yapılmak istene yeni anayasa ile tamamen ortadan kaldırılacak.

Kuvvetler ayırımı olmazsa, siyasi partilerin eşit şartlarda seçime giremezse, hukukun üstünlüğü yok olmuşsa, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü kısıtlı ise, medya tekelleşmişse, sendikalar sarıya boyanmışsa, seçimlerde % 10 barajı varsa, siyasi partiler liderlerin sultası alına girmişse, gelir, servet ve fırsat eşitliği yok olmuşsa, zaten millet egemen gerçekleşmez.

Bu saydıklarım Türkiye’nin gerçekleridir. Şimdi bu olumsuzluklara yenileri eklenmek isteniyor. 

Getirilmek istene yeniliklerin özeti şöyle:

MİLLET DEĞİL TEK ADAM EGEMEN OLACAK

Şu anada, yasama, yürütme ve yargı bugün hukuken değil ama fiilen cumhurbaşkanına bağlı. Bu hukuki hale geliyor.

Başkan seçimi Meclis seçimiyle birlikte yapılacak. Böylece milletvekili adayları başkan olacak kişinin himaye ve gölgesinde Meclis’e girecek... Başkan partisiyle ilgisini kesmeyeceği için milletvekillerini bugün de olduğu gibi bizzat belirleyecek.

KHK çıkarma yetkisi ile cumhurbaşkanı yasama organı haline geliyor. Meclis’in yasama yetkisi ise cumhurbaşkanının izin verdiği ölçüde olacak. Bir yasayı geri çevirirse Meclis’in onu tekrar çıkarması ancak nitelikli çoğunlukla (367 oy) mümkün olabilecek. Bu demektir ki Meclis, cumhurbaşkanının istemediği hiçbir yasayı geçiremeyecek.

Cumhurbaşkanı yürütmenin başı. Kabinenin tamamını o belirleyecek. Yetmiyor, valiler, büyükelçiler başta olmak üzere bürokrasinin tamamını da o seçiyor.

Bakanlar Meclis dışından alınıyor, başkan tarafından belirleniyor. Meclis’in bakanları denetleme, hesap sorma yetkisi yok.

Başkan’ın sayısız kararname çıkarma yetkisi var. Kararnameleri kim denetliyor? Kimse... Başkan kanunlara ve Anayasa’ya aykırı kararname de çıkarabilir. Engel yok...

Başkan HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi yüksek kurumların üyelerinin yarısını belirleyecek, Meclis de diğer yarısını. Yargı da cumhurbaşkanının kontrolünde olacak.

Meclis’te çoğunluk büyük olasılıkla Başkanın partisinden olacağı için yüksek yargının üyelerinin dörtte üçü Başkan’a bağlı olacak demektir.

HESAP TUTMAYACAK

Bu anayasa ile millet egemen olamaz. Olsa olsa Recep Tayyip Erdoğan egemen olur. Zaten tüm bu gayretler de onun için.

Hesap bu ama bu hesap tutmayacak. Türk Milleti, büyük devrimci lideri Atatürk’ün önderliğinde kazandığı egemenliğini tek bir adama devretmeyecek. Bu millet özgürlüğün kıymetini anlamıştır, hiç kimse ve hiçbir güç onu yeniden kul yapamaz.


Bu gerçek iyi bilinmelidir ve hiç kimse bu millete çoban olmaya kalkmamalıdır. Kalkan olursa onun akıbetini yaşayarak göreceğiz.

Hiç yorum yok: