AKLI EMANETE VERMEK!
Genelleme yapmak çok doğru değil ama şunu da söylemek gerek:
Zulüm, ölüm, yoksulluk, sömürü hep doğu toplumlarında var. Oysa batı toplumları
ise daha müreffeh, insanın insana eziyeti ise daha az, insanın insana saygısı
daha çok. Bu gerçeği bilip nedenlerini araştırmadan, soruşturmadan doğu
toplumlarına rahat yüzü yok.
Batı toplumlarını farklı kılan bilim, felsefe ve sanattır. Doğuda
eksik olan da bunlardır.
Aklı kullanmayı bilmeyen toplumların kaderidir geri kalmak.
Batı, aklı kullanarak bilimde ilerlemiş, teknolojiyi insan
hizmetine vermiş ve ahlaki değerleri yüceltmiştir. Körü körüne bir şeylere
inanarak bunlar olmaz.
Laiklik sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması
değil, aklın, düşüncenin özgürleşmesidir de… Düşünce, bilim ve sanat
papazların, cizvitlerin, rahiplerin etkisinden kurtulup özgürleşmesi batı toplumlarına
aydınlığı getirdi.
Osmanlı’dan bu yana insan aklının esir olması ve cehalet Türk
milletinin gelişmesine ve aydınlanmasına en büyük engel olmuştur.
Atatürk’ün Cumhuriyeti kurması ile birlikte başlayan
aydınlanma hamleleri ve çabaları 1945’li yıllardan sonra duraklamaya
uğramış. Günümüz iktidarı ise aldığı
kararlarla, uyguladığı eğitim sistemi ile toplumu adeta karartıyor.
GÜRÜNEN MANZARA
Etrafınıza bakın şunları göreceksiniz:
Başkalarına kötülük yaparak, baskı uygulayarak dini
görevlerini yerine getirdiğini sanan insanlar.
Kuran’a değil de hoca efendiye, şeyhe, imama, sakal bırakıp,
cübbe giyen sahtekârlara inanıyor. Onların sözünü İslam sanıyor.
Kuran, dualar, ibadet hep Arapça; bunların anlamını bilen çok
az sayıda insan var. Bilgi yok, bilinç yok.
Kuran’ın Türkçe anlamından çok bir takım insanların yazdığı
ilmihaller, risaleler okunuyor.
Daha da ileri giderek şunu söyleyebiliriz: İnsanların bir
kısmı farkında olmadan Allah’tan çok bir insana inanıyor.
Akıllar emanete verilmiş durumda. Kendi aklı ile düşünen
yok. Başkalarının düşüncesini körü körüne savunan milyonlar var. Kimisi aklını parti
liderine emanet vermiş, kimisi şeyhe, kimisi lidere, kimisi televizyonda ahkâm
kesen bir şarlatana…
İnsanların kendi düşüncesi yok. Olmadığı için de düşüncesini
değiştiremiyor, geliştiremiyor.
Atatürk “Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir” demiş ama
toplum bu gerçeğin farkında değil. Gideceği yolu bilimsel verilere göre değil,
batıl inançlar, dogmalara göre belirliyor.
Bu böyle devam ettiği sürece ne Türk Milleti, ne de diğer
İslam toplulukları Hristiyanların, Yahudilerin sömürüsünden, zulmünden
kurtulamaz.
Başkalarına emanet verdiğimiz aklımızı başımıza almalıyız.
Düşüncelerimiz bizim olmalı. Sahip olduğumuz düşüncelerimizi sürekli
sorgulamalıyız ve değişime açık tutmalıyız. Yolumuzu hurafeler, dogmalar, peşin
kabuller değil bilim aydınlatmalı.
Unutmayalım ki, aklı özgür olamayan bir kişinin gerçek
anlamı ile hiçbir özgürlüğü yoktur. O başkalarının seçimleri ve kararları ile
yaşar. Kula kul olmaktan da kurtulamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder