7 Eylül 2016 Çarşamba

GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR

Türkiye 1940’lı yıllardan bu yana Atlantik sitemi içinde kendisine yer bulmaya çalışıyor.  Bu amaçla NATO üyesi oldu, AB’ne girmek için tavizler verdi, Gümrük Birliğine girdi ama Batı dünyasından hayır değil şer gördü.

Batı dünyası sürekli üzerimiz geliyor, haklarımızı elimizden almaya çalışıyor.

Doğu Akdeniz’de Antalya körfezi dışında bize hak tanımıyor. Kıbrıs’ı bırakıp gidin diyor.

Ege adalarını elimizden aldı, almaya da devam ediyor. Daha yeni 152 ada ve kayalığımız Yunanistan tarafından işgal edildi. Yunanistan karasularını 12 mile çıkarıp bize deniz yollarını kapatmaya çalışıyor.

Montrö antlaşmasını değiştirip boğazlar üzerindeki egemenliğimizi yok etmek istiyor.

Ermeni soykırımı yalanını kabul etmemiz için baskı uyguluyor. Ermenistan’a toprak vermemizin hazırlığı yapıyor. Kuzey Irak ve Suriye’de Kürt devleti adı altında yeni bir İsrail devleti kurmak için her türlü siyasi ve askeri planları uygulamaya sokuyor.

Ekonomik gelişmemizi yavaşlatmak ve bizi sömürmek için IMF Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kurumlar aracılığı ile ekonomik kararlarımıza etki etmeye çalışıyor. Liberal ekonomileri bize dayatıyor.

Bütün bunlardan daha önemlisi PKK, FETO gibi terör örgütleri aracılığı ile vatanımızı bölmeye ve Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmeye çalışıyor.

Balyoz, Ergenekon, casusluk davaları ile TSK’ni nasıl zafiyete uğrattığını da unutmadık.

Bütün bunları yaparken de bize dost ve müttefik ülke diyor. Böyle dostluk mu olur? Böyle müttefiklik mi olur?

SİLAHLI MÜCADELE

Dost ve müttefik bildiğimiz Amerika ile şu anda savaş halindeyiz. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalarla başlayan bu savaş 24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana silahlı mücadeleye dönüştü.

Türkiye’yi bölmeye çalışan ABD güdümlü PKK terör örgütüne karşı başlatılan bu mücadele kahraman askerlerimiz, polislerimiz ve korucularımız tarafından büyük bir başarı ile sürdürülüyor. Yurt içinde bu mücadeleye devem edilirken ordumuz Suriye sınırını geçerek Amerikan’ın egemenlik kurduğu topraklar girdi. Türk Amerikan savaşı atık Suriye’nin kuzeyinde de devam ediyor.

Amerikan’ın kara gücüm dediği PKK’nın Suriye kolu olan PYD TSK’ne karşı durabilmek için Membic’in her tarafına Amerikan bayrakları astı. PYD artık resmen Amerikan bayrakları altında bizimle vuruşuyor.

Türkiye Batı sistemi içinde kalarak bu kötülüklere dur diyemez. Yeni ittifaklar aramak mecburiyetindedir. Komşuları ile olan ilişkilerini düzeltmeli ve emperyalizme karşı savaşan, mücadele eden bu ülkelerle işbirliğini artırmalıdır.

DIŞ POLİTİKADAKİ GELİŞMELER

Hükumetin son zamanlarda Rusya ile ilişkileri düzetmeye çalışması, Suriye ile temas kurmaya ve görüşmelere başlaması, İran ile yakınlaşması son derece önelidir ve yapılması gereken de budur.

G 20 zirvesi de göstermiştir ki artık güç odağı doğuya doğru kaymaktadır. Yüzyıllardır Batı tarafında sömürülen doğu halkları bir uyanış içindedir. Ekonomik ve askeri olarak Batı’nın kötülüklerine dur diyecek noktaya gelmiştir.

Türkiye de artık yönünü doğuya çevirmiştir ve rotasını da Atlantik sisteminden Avrasya sitemine döndürmüştür. Doğru olan da budur.

Mazlum milletler emperyalizme karşı başkaldırıyor. Dünya yeni bir gelişmenin sancılarını yaşıyor. Atatürk’ün 1033 yılında müjdelediği günler yaklaşıyor:


“Şarktan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün şark milletlerinin uyanışlarını da öyle görüyorum. Hürriyet ve istiklâline kavuşacak olan pek çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terâkkiye ve refaha müteveccih vuku bulacaktır. Bu milletler bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen istikbâle ulaşacaklardır. Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletlerarasında hiç bir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır. Bu sözleri söyleyen Cumhurreisi değil, sadece Türk Milleti’nin bir ferdi olarak Mustafa Kemal’dir”

Hiç yorum yok: