29 Temmuz 2015 Çarşamba

ABD VE TÜRKİYE

ABD'nin Türkiye politikaları iki temel amaca hizmet edecek şekilde düzenlenmişti. Birincisi, ekonomik programları ve kararları yönlendirerek Türkiye'yi borçlandırmak, özelleştirmeleri teşvik etmek, mal ve para giriş çıkışını devletin kontrolünden çıkarmak ve devletin ekonomi üzerindeki etkisini azaltarak kendisine ekonomik çıkar elde etmek. İkincisi ise, Türkiye'nin güneyinden toprak kopararak ikinci İsrail diyebileceğimiz bir kukla devleti kurmak.

Bugüne kadar bu politikalarında oldukça başarılı olmuşlardı. Bu amaçla içerisine F tipi örgütü yerleştirdikleri AKP'nin iktidar olması için çaba harcadılar. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen üçlüsünün yönetimde ve yasamada etkin olmasını sağladılar. PKK'yı açık ve gizli biçimde desteklediler. Irak ve Suriye'yi parçalayarak kurulacak yeni devlete toprak sağladılar.

F tipi örgütü kullanarak TSK'ni tasfiye etmeye, ABD politikalarına karşı çıkabilecek siyasetçileri, aydınları etkisizleştirmeye çalıştılar. Bu amaçla kumpaslar kurarak, komplolar uyguluyarak aydınlarımızı hapse attılar. Siyasi parti yöneticilerini değiştirdiler.

ABD politikaları bu şekilde kendileri açısından başarılı bir şekilde giderken işler onlar için ters dönmeye başladı. Türkiye'yi bölmek için yapılması düşünülen anayasa değişikliği milli güçlerin direnmesi sonucu rafa kaldırıldı.  Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı ile F tipi örgütün arası açıldı. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen koalisyonu bozuldu. F tip örgüt yasama organlarından ve diğer devlet dairelerinden tasfiye edilmeye başlandı. Bu örgütün finans kaynakları kurutulmaya çalışıldı. Halen mücadele devam ediyor.

Tutsak edilen silahlı kuvvet mensupları, siyasetçiler ve aydınlar F tipi örgütün yasama  içindeki etkinliğinin azalması ile özgürlüklerine kavuştu. Mahkumiyet kararlarını  veren hakim ve savcılar görevden uzaklaştırıldı.

ABD politikaları aleyhine bu gelişmeler olurken, çözüm süreci adı adı altında yürütülen Türkiye'yi bölme planları seçim sonuna kadar devam etti. Bu süreci AKP'nin yürütemeyeceği anlaşılınca onun tek başına iktidar olmaması için HDP'nin barajı aşması için Amerikancı çevreler büyük gayret gösterdi ve başarılı da oldular. AKP'nin tek başına iktidar olamayacağı kesinleşti.

Seçim sonrasında Erdoğan ve AKP ani bir karar değişikliği yaptı ve çözüm sürecini sonlandırdı. ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı ikinci İsrail koridoruna şiddetle karşı çıkmaya başladı. Ve nihayet PKK kamplarına karşı çok yoğun bir saldırı başlattı ve çözüm sürecinin bittiğini açık bir şekilde ilan etti.

Ne oldu da Erdoğan ve AKP ABD yanlısı politikalardan vazgeçti bilemiyoruz. Bu sorunun cevabını ABD dış politikalarının dünya çapında değişmesinde bulabiliriz. ABD son zamanlarda Küba ve İran ile çok önemli anlaşmalar yaptı, ambargoları kaldırdı.  Suriye politikalarında da değişiklikler oldu; Esad ile görüşmelere başladı. Ortadoğu'da kullandığı IŞİD gibi bazı terör örgütlerinin üzerine gitmeye başladı. Yıllarca desteklediği PKK'yı ise TSK'nin insafına terk etti.


Bütün bu gelişmeler Türkiye için hayırlı olmuştur. Türkiye ve ABD çıkarlarının Ortadoğu'da çatışması her iki ülke için de iyi sonuçlar vermez. ABD'nin bunu anlaması ve Türkiye'nin sınırlarının değişmesi için gösterdiği çabadan vazgeçmesi gerekir.

Görünen o ki, AKP Türkiyeyi bölünmeye götürecek çözüm sürecinden vazgeçmiştir. Çözüm süreci yürüyecekse, artık başka partiler aracılığı ile yürüyecektir. CHP bu sürece sahip çıkarsa çok büyük hata yapar. AKP'yi süreçten vazgeçiren güçler CHP ile de mücadele etmesini  bilir.

Hiç kimse ABD'ye güvenerek politika belirlememelidir. Bugün PKK'yı yalnız bırakan ABD yarın da başkalarını yalnız bırakır.

Hiç yorum yok: