22 Kasım 2019 Cuma

TUNCELİ BİR DAHA DERSİM OLAMAZ

Bir Seyit Rıza edebiyatıdır gidiyor. Tunceli’nin şakisinden bir kahraman yaratmaya çalışıyorlar. Zalimi mazlum göstermek için çabalayıp duruyorlar.

HDP’lilerin bu tavrını anlıyorum, onlar için her hain bir kahraman zaten. Çünkü kendileri de vatana, Cumhuriyet’e, kendi halkına ihanet içinde. Biz Atatürk’ün partisiyiz diyen bazı CHP yetkililerinin aynı gayreti göstermesi ise kabul edilir gibi değil. Bunların yaptığı artık ayıptan da öte, Atatürk’ün manevi mirasına hakaret boyutuna ulaşmış durumda.

Ben de Tunceliliyim. Babam Hozatlı, annem Çemişgezekli. Ben de Çemişgezek’te doğmuşum. “Dersim olaylarını” büyüklerimden çok dinledim. Onlar olayların birer canlı tanığıydı.

Onlardan öğrendiğime göre Seyit Rıza kimdir size anlatayım: Seyit diye anılır, seyit değildir: Ağa olarak bilinir ama aslında eşkıyanın tekidir. Yoksul Tunceli köylüsüne yapmadığı zulüm kalmamıştır. Hırsızlık onda, gasp onda, adam kaçırma onda, adam öldürme onda…

Köylülerin elinden davarını, eşeğini, atını, mahsulünü zorla alırmış. Direnen olursa, mermi boşa gitmesin diye silahla değil, başını taşla ezerek öldürtürmüş.

Seyit Rıza’nın adamları, babaannemim iki erkek kardeşini pusu kurup öldürmüşler. Babaannemin ismi Salih olan ve nahiye müdürü olarak görev yapan kardeşinin oğlu Efendi’yi bu asiler kaçırmış ve daha sonra “Gel çocuğunu geri vereceğiz diye” köylerine çağırmış ve yolda pusu kurarak öldürmüşler. Bu ölüm Hozat’ta büyük üzüntüye sebep olmuş ve aşağıdaki ağıt türkü yakılmış. Bu türkü halen söylenmektedir:

Hozat'ta gezerdim bir fidan boylu
Görenler derdi kim bu aslan soylu
Sorana deyin ki Hamil'in oğlu

Varsın Hozat yansın ver veran olsun
Hozat'ın gençleri intikam alsın

Hozat'ın önünde çüt pınar çıkar
Ahmed'i vurmuşlar al kanlar akar
Çifte doktor gelmiş yaraya bakar

Gençliğe doymadan giderim böyle
Rüyada görmüşüm kaderim böyle

Hozat'ın içinde okunur ezan
Ne kara yazmış ah alnını yazan
Hep Seyit Rıza'dır kavlini bozan

Yolumu kesenler yolundan kalsın
Büyüsün Efendim intikam alsın

Teştek'in başında iniş inemem
Kurşunlar sekiyor geri dönemem
Atımı kaçırdım tutup binemem

Yansın Hozat yansın ver veran olsun
Anamın gözünden akan kan olsun

Zavallı nenemin diğer kardeşini de benzer şekilde öldürmüşler. Onun içinde bir türkü söylenmiş. O türkünün de sözleri şöyledir:

Atamı bağladım nar ağacına,
Perçemim dolandı gül ağacına
Gidin söyleyin benim bacıma
Nasıl dayanacak benim acıma.

Türküde adı geçen bacı, benim babaannemdir. Rahmetli babaannem bu olayları anlatır, türküleri söyler ağlardı. Onun gözlerinden akan yaşları ve içli sesiyle söylediği türküleri asla unutamam.

ANNEMİN ANLATTIKLARI

Annem defalarca anlattı: Şakiler işi o kadar azıtmışlar ki birkaç kere Çemişgezek’i basmışlar. Karşı koymaya çalışanları öldürmüşler, kasabayı yağmalamışlar. Annem o günleri hatırlıyor. Kadınlar bir camiye toplanır, eşkıya onlara bir kötülük yapmasın diye dua edip tespih çekerlermiş.

Halen hayatta olan annem, daha geçen ay, küçük kızının yanında öldürülen yüzbaşıyı, balta ile parçalanarak öldürülen askerleri, Fırat nehrini salla geçerken salın ipi kesilerek Fırat’ın azgın sularına terk edilen ve boğulan Mehmetçikleri anlatırken gözleri doldu. Seyit Rıza’yı kahramanlaştırmaya çalışanlara lanetler okudu.

Bu asiler köprüleri yıkmışlar, telefon tellerini kesmişler, nahiye müdürü, vergi tahsildarı gibi memurları öldürmüşler, karakolları basmışlar, subayları, astsubayları, erleri öldürmüşler. Halkın mal, can ve ırz emniyeti kalmamış.

İYİ Kİ DERSİM CUMHURİYET OLDU

İşte bu ortamda askeri müdahale yapılmış ve suçlular ağır biçimde cezalandırılmış.

Bu hareket sonunda, Tunceli’de tamamı son model 14 000’den fazla silah toplanmış.  

Bu isyanın Alevilikle de Kürtlükle de bir ilgisi yok. Tunceli’ye ya Cumhuriyet egemen olacaktı ya da ağalar, şeyhler, şıhlar…  İsyanın bastırılması ile Tunceli halkı güvenliğe ve huzura kavuştu. Ağa zulmünün yerini devletin imkanları aldı.

Eğer Tunceli Dersim olarak kalsaydı, ben okuyamazdım, doktor, öğretim üyesi filan da olamazdım. Büyük bir ihtimalle, bir ağanın marabası olarak kalırdım. Tabii, başım taşla ezilmemişmiş veya bir kurşuna hedef olmamışsam... 

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Sayın Karakaş,
Bu yazıyı yazmanız çok önemliydi. Biz aile ve köken olarak balkanlardan gelmiş oralarda özellikle topraklar "Yunan"a, "Bulgar"a geçince çok eziyet görmüş, şehitler vermiş insanlarız. Fakat Dersim'de neler oldu atadan dededen duymadığımız konular. Dolayısıyla resmi açıklamalara itibar ediyoruz. Fakat sizin gibi bölge insanı olarak Cumhuriyet Aydınlarının birinci elden verdiği bilgiler bizleri aydınlatıyor. Gerçek her şeyden kıymetlidir. Ben yıllardır son yıllarda "Kürt Sorunu" diye anılan sorunun gerçekte ne olduğunu düşünüyorum. Son dönemde vardığım nokta elbette geçmişte bazı yanlışlar olabilmişse de büyük oranda emperyalizme dayanan feodal bir hareket olarak görmeye başladım. Bu nedenle Cumhuriyet'in tüm gücü ve kuralları ile işlemesi çok önemli. Sizin yazınız bu görüşüme biraz daha güç kattı. Teşekkürler..

Unknown dedi ki...

Aynen..bende emekli ögretmenim..tesekkurler