6 Kasım 2019 Çarşamba


ALDIĞI OYLAR İNSANLARA YASALARI ÇİĞNEME HAKKI VERMEZ

HDP/PKK’lı belediye başkanları görevden alınıp da yerlerine vekiller atandıkca en büyük tepki CHP’lilerden geliyor. Milli irade diyorlar, demokrasi diyorlar, seçimle gelen seçimle gitmeli diyorlar; yetmiyor, yıllardır terör örgütünü destekleyen ülkelere gidip, Türkiye’yi şikayet ediyorlar.

Demokrasi, milli irade bahane, yaptıkları HDP’yi korumak, onlara kol kanat germekten ibaret.

Dillerinden düşürmedikleri milli irade çoğunluğunun sınırsız yetkileri yoktur; bu irade yasalarla sınırlıdır. Oyların çoğunu alıp başkan seçilmek insana dokunulmazlık kazandırmaz. Milli irade kavramını doğru anlayıp, doğru uygulamamız gerekir.

MİLLİ İRADE

Fransız düşünürü Jean-Jacques Rousseau’nun ortaya attığı “genel irade” (volonte generale) teorisi, toplumun kişilerden ayrı bir iradeye sahip olduğu düşüncesine dayanır. Rousseau, bu faraziyeye göre, toplumu oluşturan fertlerin yarıdan bir fazlasının iradesini “toplum iradesi” sayarak, bu iradeye mutlak güç tanımıştır.

Çağdaş demokrasi ve insan hakları anlayışı Rousseau’nun bu düşüncesinden esinleşmiştir ama bundan çok Locke ve Montesquieu’dan etkilenmiştir. Çaşdaş demokrasilerde şu çok önemlidir: Seçimler, gerçekte seçmen çoğunluğunun siyasî tercihini gösterir. Kimin iktidarda, kimin muhalefette kalacağını bu oylar belirler. Ancak demokratik anlayış, çoğunluğun her istediğini yapabilmesi demek değildir. Seçilen kişinin sonsuz yetkileri yoktur. Yasalar, iktidarı da muhalefeti de bağlar.

DEMOKRASİYE AYKIRI DEĞİL

Türkiye vatan bütünlüğünü korumak için Amerika İsrail ve diğer Batılı ülkelerle savaşıyor. PKK, PYD, YPG bu ülkelerin  paralı askerleridir. Mehmetçik bunlarla savaşırken ve şehitler verirken bazı HDP’li belediye başkanları, sadece kişisel olarak da değil, yönettikleri belediye imkanlarıyla bu bölücü örgütlere yardım ediyor.

Aldıkları oylar onları yasaların üzerine çıkarmaz. Çıkarmamıştır ve İç İşleri Bakanlığı bunların başkanlıklarını ellerinden almıştır. Bakan, bu eylemlerini de yasaların bakanlığa verdiği yetki ile yapmıştır. Bu işlemlerde yasa dışı bir durum söz konusu değildir.

Bakanlığın bu icraatını eleştirenler, bakana görevden alma yetkisini veren kanunun, Olağan Üstü Hal durumunda kabul edilen bir KHK olduğunu anlatıyorlar. Yasa yasadır ve  bakan kendisine verilen yetkiyi kullanmıştır. İyi de yapmıştır. Bu kararda yasa dışı bir durum yoktur. Bu başkanları görevden almasaydı, görevini ihmal etmiş olacaktı.

OLAĞAN ÜSTÜ DURUMLAR OLAĞAN ÜSTÜ YASALAR GEREKTİRİR

Atatürk, Büyük Nutku’nda 1925 yılı olaylarını anlatırken, isyanların bastırılmasının ve devrimlerin gerçekleşmesinin anca “Takrir-i Sükûn” kanunu gibi olağanüstü yetkilerin kullanılması ile mümküm olduğunu açıklar. Konu ile ilgili şöyle diyor:

“Biz, olağanüstü fakat kanunî olan tedbirleri, hiçbir vakit ve suretle kanunun üstüne çıkmak için vasıta olarak kullanmadık; tam aksine, memlekette sükûn ve kurmak için uyguladık; devletin hayat ve bağımsızlığını sağlamak için kullandık.”

Bugün de yapılan budur. Yaslara dayanılarak belediye başkanları görevden alınmış ve yerlerine vekiller atanmıştır.

Şunu da unutmayalım; Takrir-i Sükûn kanunundan yararlanarak suikastları önlemiş, isyanlar bastırılmış, asayiş ve huzur sağlanmış, tekke ve zaviyeler kapatılmış, şeyhlik, dervişlik, falcılık, büyücülük gibi unvanlar ve faaliyetler yasaklanmıştır.

Demokrasinin sonraki yıllarda yanlış anlaşılması ve kullanılması sonucu, bugünkü duruma geldik.  Çare, öncelikle vatan bütünlüğüne yönelik tehdit ve tehlikeleri ortadan kaldırmak ve Kemalist devrimi tamamlamaktır. Bazı şahısların veya partilerin aldıkları oylar buna engel olmamalıdır. Bunları engellemek için yasaların dışına çıkmak gerekmez ama yeni yasal düzenlemelere gidilebilir.  

Hiç yorum yok: