SORUN EĞİTİMDE VE SİSTEMDE
Manzara şu: Doktor bir masaya oturmuş, yan masada bir
sekreter veya hemşire var. Doktor günde 100’den fazla hastaya bakmak zorunda
olduğu için, içeri giren hastaya sadece şikâyetiniz nedir diye soruyor. Alınan
cevaba göre doktor yan masaya dönüyor, hastamıza MR isteyelim diyor. Hastanın
odadaki işi bitmiştir. Eline MR istek belgesini alıp dışarı çıkıyor.
Hastanın şikayetinin özellikleri (ne zaman başladığı, tam
yeri, şiddeti, artıran faktörler, süresi, hangi aralıklarla olduğu v.b.) başka
ne gibi şikâyeti olduğu, yaşı, mesleği, sigara ve alkol içip içmediği, başka
bir hastalığı olup olmadığı, daha önce ne gibi tedaviler gördüğü sorulmuyor
çünkü zaman yok. Muayene ise ya yapılmıyor ya da üstünkörü yapılıyor. Ne de
olsa MR var, BT var, ultrason var, laboratuvar var. Sonuçlar gelir, raporlar
okunur, teşhis konulur.
Hastamız, verilen randevu günü MR’ını çektirip polikliniğe
geliyor ama isteği yapan hekimi bulamıyor. Gidin şu gün gelin deniyor ve gidiyor
başka bir gün tekrar geliyor. İsteği yapan doktor MR’a değil ama radyoloğun
yazdığı rapora bakıp hastaya teşhisi söylüyor ve tedavi öneriyor.
HASTAYA ÖNCE DOKUNMAK LAZIM
Oysa unutulmamalıdır ki hasta bir insandır. Onun derdini
anlamak ve teşhis koymak için ona dokunmak gerekir. Hekim hastasına dokunacak
ve dokunduğunu da hasta hissedecek. Önce gözü ile dokunacak. Daha içeri
girerken hastayı gözlemeye başlayacak, muayene ederken gözlem devam edecek.
Sonra dili ile dokunacak, şikayetini, hikayesini sorup öğrenecek hatta
dertleşecek. Daha sonra eli ile dokunacak. Hekimin eli hastaya muhakkak değmesi
lazım. Ve son olarak da kalbi ile dokunacak. Hastaya güler yüz gösterecek,
ilgilendiğini hissettirecek.
Bütün bunları yapacak zamanı olmayan doktor kolaya kaçıyor
ve tetkik isteyip onunla kolayca teşhise gitmeye çalışıyor. Radyoloji
departmanlarının önü bu nedenle dolup taşıyor. Hasta sağlıklı bir şekilde
değerlendirilmediği için de teşhis sağlıklı olmayabiliyor.
RADYOLOGLAR DA DERTLİ
Maalesef hastanelerin çoğunda durum böyle. Böyle olduğu için
de ülkemiz hasta başına çekilen MR bakımından birinci sırada.
Geçenlerde yapılan Radyoloji toplantısında Türk Radyoloji
Derneği başkanı açıklamış: “Türkiye’de nüfusa oranla radyolog sayısı az, ancak
MR tetkiki sayısında dünya birincisiyiz. Bu durum bir başarı hikayesi değil,
tetkik yorumlama sürecinde kaliteden taviz verilerek bir sayı artışının
sağlanmasıdır. Radyoloğun 1-2 dakikada tetkik okumak zorunda kalınması da
sağlık hizmeti kalitesini olumsuz etkiliyor.”
Bu olumsuzluk radyolog sayısındaki azlıktan kaynaklanıyor. MR
çekiminde şampiyonuz ama radyolog oranımız Avrupa ülkelerinden 3 katı daha düşük.
Poliklinikteki doktorun nasıl hastayı geniş bir şeklide
dinlemeye ve muayene etmeye zamanı yoksa, radyoloğun da yapılan tetkikleri
dikkatli bir şekilde incelemesine vakti yok. Ve ne yazık ki, çoğu zaman teşhisler
bu hızlı bir şekilde hazırlanan raporlar üzerinden konuyor.
Bir diğer problem de şu; bu tetkikler beklendiği için teşhis
ve tedavi de gecikiyor. Oysa hekim daha basit bir şekilde hastasına teşhis
koyup tedaviye bir an önce başlayabilir.
MR SAYISINI ARTIRMAK ÇARE DEĞİL
Bunları neden yazıyorum; gazetelerden öğreniyoruz, Sağlık Bakanlığı
ihale açmış, bu ihaleyle 350 MR, 538 tomografi dahil 47 binden fazla cihaz
alacak. Peki sorun bitecek mi? Hayır! Çünkü esas sorun MR sayısının azlığından
değil, çok sayıda MR, BT isteği yapılmasından kaynaklanıyor.
Bu sorun ihalelerle çözülmez. Tıp eğitiminin ve sağlık
sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekir. Öncelikle Ne kadar çok hasta ve
ameliyat o kadar çok para kazanma şeklindeki ticari zihniyet ortadan
kaldırılmalıdır. Hasta kâr etme metaı değildir.
Tıp fakültelerinde öğrencilere nasıl teşhise gidileceği çok
iyi bir şekilde öğretilmelidir. Hastaya belirli bir algoritma içinde yaklaşması
gerektiği anlatılmalıdır. İyi bir hikâye alınması, iyi bir muayene sadece MR’ın
değil, birçok gereksiz tetkikin yapılmasının da önüne geçer.
Doktora tıp fakültesinde ve eğitim hastanelerinde öğrendiği
algoritmayı uygulayacak kadar zaman verilmelidir. Günde 100-120 hasta bakan bir
hekimin yanlışlıklardan ve eksikliklerden kurtulması zordur.
Gereksiz yapılan MR tetkikleri ortadan kalkarsa, MR ihtiyacı
da azalır. Radyologların daha sağlıklı rapor yazmasına da hizmet eder.
Bunlar yapılırsa, hasta başına çekilen MR sayısı bakımından
kazandığımız şampiyonluğu kaybederiz ama hastalarımız çok şey kazanır. Unutmayalım,
doğru teşhis olmadan doğru tedavi olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder