8 Ekim 2018 Pazartesi

SORUN EĞİTİMDE VE SİSTEMDE



Manzara şu: Doktor bir masaya oturmuş, yan masada bir sekreter veya hemşire var. Doktor günde 100’den fazla hastaya bakmak zorunda olduğu için, içeri giren hastaya sadece şikâyetiniz nedir diye soruyor. Alınan cevaba göre doktor yan masaya dönüyor, hastamıza MR isteyelim diyor. Hastanın odadaki işi bitmiştir. Eline MR istek belgesini alıp dışarı çıkıyor.



Hastanın şikayetinin özellikleri (ne zaman başladığı, tam yeri, şiddeti, artıran faktörler, süresi, hangi aralıklarla olduğu v.b.) başka ne gibi şikâyeti olduğu, yaşı, mesleği, sigara ve alkol içip içmediği, başka bir hastalığı olup olmadığı, daha önce ne gibi tedaviler gördüğü sorulmuyor çünkü zaman yok. Muayene ise ya yapılmıyor ya da üstünkörü yapılıyor. Ne de olsa MR var, BT var, ultrason var, laboratuvar var. Sonuçlar gelir, raporlar okunur, teşhis konulur.



Hastamız, verilen randevu günü MR’ını çektirip polikliniğe geliyor ama isteği yapan hekimi bulamıyor. Gidin şu gün gelin deniyor ve gidiyor başka bir gün tekrar geliyor. İsteği yapan doktor MR’a değil ama radyoloğun yazdığı rapora bakıp hastaya teşhisi söylüyor ve tedavi öneriyor.



HASTAYA ÖNCE DOKUNMAK LAZIM



Oysa unutulmamalıdır ki hasta bir insandır. Onun derdini anlamak ve teşhis koymak için ona dokunmak gerekir. Hekim hastasına dokunacak ve dokunduğunu da hasta hissedecek. Önce gözü ile dokunacak. Daha içeri girerken hastayı gözlemeye başlayacak, muayene ederken gözlem devam edecek. Sonra dili ile dokunacak, şikayetini, hikayesini sorup öğrenecek hatta dertleşecek. Daha sonra eli ile dokunacak. Hekimin eli hastaya muhakkak değmesi lazım. Ve son olarak da kalbi ile dokunacak. Hastaya güler yüz gösterecek, ilgilendiğini hissettirecek.



Bütün bunları yapacak zamanı olmayan doktor kolaya kaçıyor ve tetkik isteyip onunla kolayca teşhise gitmeye çalışıyor. Radyoloji departmanlarının önü bu nedenle dolup taşıyor. Hasta sağlıklı bir şekilde değerlendirilmediği için de teşhis sağlıklı olmayabiliyor.



RADYOLOGLAR DA DERTLİ



Maalesef hastanelerin çoğunda durum böyle. Böyle olduğu için de ülkemiz hasta başına çekilen MR bakımından birinci sırada.



Geçenlerde yapılan Radyoloji toplantısında Türk Radyoloji Derneği başkanı açıklamış: “Türkiye’de nüfusa oranla radyolog sayısı az, ancak MR tetkiki sayısında dünya birincisiyiz. Bu durum bir başarı hikayesi değil, tetkik yorumlama sürecinde kaliteden taviz verilerek bir sayı artışının sağlanmasıdır. Radyoloğun 1-2 dakikada tetkik okumak zorunda kalınması da sağlık hizmeti kalitesini olumsuz etkiliyor.”

Bu olumsuzluk radyolog sayısındaki azlıktan kaynaklanıyor. MR çekiminde şampiyonuz ama radyolog oranımız Avrupa ülkelerinden 3 katı daha düşük.



Poliklinikteki doktorun nasıl hastayı geniş bir şeklide dinlemeye ve muayene etmeye zamanı yoksa, radyoloğun da yapılan tetkikleri dikkatli bir şekilde incelemesine vakti yok. Ve ne yazık ki, çoğu zaman teşhisler bu hızlı bir şekilde hazırlanan raporlar üzerinden konuyor.



Bir diğer problem de şu; bu tetkikler beklendiği için teşhis ve tedavi de gecikiyor. Oysa hekim daha basit bir şekilde hastasına teşhis koyup tedaviye bir an önce başlayabilir.



MR SAYISINI ARTIRMAK ÇARE DEĞİL



Bunları neden yazıyorum; gazetelerden öğreniyoruz, Sağlık Bakanlığı ihale açmış, bu ihaleyle 350 MR, 538 tomografi dahil 47 binden fazla cihaz alacak. Peki sorun bitecek mi? Hayır! Çünkü esas sorun MR sayısının azlığından değil, çok sayıda MR, BT isteği yapılmasından kaynaklanıyor.



Bu sorun ihalelerle çözülmez. Tıp eğitiminin ve sağlık sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekir. Öncelikle Ne kadar çok hasta ve ameliyat o kadar çok para kazanma şeklindeki ticari zihniyet ortadan kaldırılmalıdır. Hasta kâr etme metaı değildir.



Tıp fakültelerinde öğrencilere nasıl teşhise gidileceği çok iyi bir şekilde öğretilmelidir. Hastaya belirli bir algoritma içinde yaklaşması gerektiği anlatılmalıdır. İyi bir hikâye alınması, iyi bir muayene sadece MR’ın değil, birçok gereksiz tetkikin yapılmasının da önüne geçer.



Doktora tıp fakültesinde ve eğitim hastanelerinde öğrendiği algoritmayı uygulayacak kadar zaman verilmelidir. Günde 100-120 hasta bakan bir hekimin yanlışlıklardan ve eksikliklerden kurtulması zordur.



Gereksiz yapılan MR tetkikleri ortadan kalkarsa, MR ihtiyacı da azalır. Radyologların daha sağlıklı rapor yazmasına da hizmet eder.



Bunlar yapılırsa, hasta başına çekilen MR sayısı bakımından kazandığımız şampiyonluğu kaybederiz ama hastalarımız çok şey kazanır. Unutmayalım, doğru teşhis olmadan doğru tedavi olmaz.

Hiç yorum yok: