11 Temmuz 2018 Çarşamba


“DEMOKRASİDEN DİKTATÖRLÜĞE”

Anayasanın yeni maddelerine dayanılarak yapılan uygulamaları görünce aklıma Sayın Önur Öymen’in “Demokrasiden Diktatörlüğe” isimli kitabı geldi. Son günlerdeki gelişmeleri anlamak için bu kitabın okunmasında ve değerlendirilmesinde fayda var.

Yayımlayan kitabevi kitabı şöyle tanımlıyor: “Öymen bu kitabında tarihten günümüze demokrasinin gelişimini incelerken iktidar uğruna demokrasiyi engelleyenleri, otoriter rejimler kurarak ülkelerini ve dünyayı felakete sürükleyenleri anlatıyor. Türkiye’nin çok partili demokrasiyi nasıl geliştirdiğini inceliyor ve ülkemizde siyasal katılım, özgürlükler ve insan hakları alanında yaşanan sorunları dile getiriyor. Öymen bu alanlarda dünyanın saygın kuruluşlarının değerlendirmelerinde Türkiye’ye verdiği yeri de belgeliyor.”

Kitaptan öğreniyoruz; diktatörlerin bir kısmı demokratik yollardan iktidara gelmiş ve iktidarı eline geçirdikten sonra diktatör olmuş. Diktatörlerin hayatları ve iktidarı ele geçiriş biçimleri çok benzerlikler gösteriyor. Bunlardan birisi de Hitler!

Hitler’in demokratik yollarla iktidara geldikten sonra otoriter bir rejim kurmasının hikayesinin bilinmesi son yıllardaki gelişmeleri anlamakta bize ışık tutuyor.

HİTLER ÖRNEĞİ

Hitler, Nasyonel  Sosyalist işçi Partisi (Nazi) başkanlığına geldikten sonra yaptığı bir konuşmadan  dolayı halkı şiddet kullanmasını tahrik ettiği için hapse mahkum olmuş. Hapishanede imtiyazlı bir muamele görmüş. Ona nehre bakan bir oda verilmiş. Misafirlerini odasında kabul edebiliyormuş.

Hitler, demokrasinin sağladığı imkânları kullanarak iktidara gelmiş. 1932 yılında yapılan seçimlerde Nazi Partisi % 37.4 oranında oy almış. Tesadüf bu ya, bu yüksek oyu almasında Almanya’da yaşanan ekonomik krizin büyük rolü olmuş. Bu seçim sonucunda Hitler 30 Ocak 1933 yılında başbakan olmuş.

İktidara gelir gelmez, ilk hedefi kadrolaşarak devletin bütün kurumlarını etkisi altına almak olmuş.

Yargıyı kontrol altına alarak muhalifleri tutuklatmaya başlamış. Özel Halk Mahkemeleri kurmuş ve bu mahkemelerden istediği kararları çıkartmış.

5 Mart tarihinde yapılanolan seçimlerde, devletin bütün imkanlarını Nazi Partisi lehine kullanmış ve oyunu çok artırmış.

İktidarını diktatörlüğe dönüştürmek için iş adamlarına çok baskı uygulamış. Krupp vasıtasıyla iş adamlarına “Ya siz bu parayı vereceksiniz veya bu parayı biz sizden zorla alacağız” diye mesaj yollamış ve iş adamlarında büyük miktarlarda maddi destek almış.

Hitler hem başbakan hem de devlet başkanı yetkilerinin kendisinde olmasını çok istemiş. Hindenburg ölünce, yapılan bir halk oylaması ile Hitler hem devlet başkanı hem de başbakan konumuna gelmiş.

Hitler, kamuoyunu etkilemek için basının çok büyük güce sahip olduğunu biliyormuş. Bu nedenle kendisine yardım etmeye hazır iş adamlarının desteğini alarak gazetelerin çoğuna hâkim olmuş. Kendisini destekleyen gazetelerin tirajı hızla artmış ve günlük 30 milyona ulaşmış.

Hitler sanat dünyasını da baskı altına almış. Büyük bestecilere sansür uygulamış; orkestra şeflerinin işine son vermiş.

Dini inançları kendi lehine kullanmış. Katolik kiliselerine baskı uygulamış.  Protestanların kendi rejimini desteklemesini sağlamış. Hitler, din ve vicdan özgürlüğüne ve laikliğe karşıymış.

Hitler kadın erkek eşitliliğine karşıymış.  Ona göre kadının görevi evde oturup çocuk yetiştirmekmiş.

Gene kitaptan öğreniyoruz; diktatörlerin sonu hiç iyi olmamış. Çoğu halkın ayaklanması sonucu asılarak veya linç edilerek öldürülmüş.

KARŞI DEVRİM!

Türkiye’deki gelişmeler, millet egemenliğine, demokrasiye ve insan haklarına inanmış insanlarımızda haklı olarak büyük endişlere yol açıyor. Olaylar,1976 yılında başlayan ve 1920 yılında sonuca ulaşanTürk Devrimi’ni hedef alan bir karşı devrim niteliğinde gibi görünüyor. Türk Devrimi’nin özünde millet egemenliği vardır. Otoriter rejimlerde ise, millet değil, tek bir adam egemendir.

Bu durumda Mustafa Kemal’in askerierine büyük görev düşüyor. Bu görevin tanımını Atatürk yapmış, bize uygulamak düşüyor.


“Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz.”

Hiç yorum yok: