1 Eylül 2017 Cuma

ATLANTİK SİSTEMİNE SON!

Atatürk 16 Mart 1923’te Adana’da çiftçilerle konuşurken şunları söylemiş:

“…vatanımızı yoksulluğa, memleketi yıkıntıya sürükleyen çeşitli sebepler içinde, en kuvvetlisi ve en önemlisi, ekonomik bağımsızlıktan yoksunluğumuzdu. (…..)  Devletler şimdiye kadar bize şu veya bu meselelerde gösterişli müsaadelerde bulunuyorlar gibi görünüyorlar; lakin ekonomik tutsaklıkla bizi felce uğratıyorlardı. (…..) Bu tutsaklığa katlanan mevki sahibi kimseler memnundu, çünkü görünüşte büyük bir bağımsızlık sağlamışlardı; fakat gerçekte milleti manen miskinlik çukuruna atmışlardır. Bunlar ekonomik mahkumiyeti anlamayan bahtsız hayvanlardı…”

Atatürk kimi kastediyor diyorsanız söyleyelim: Osmanlının son dönemindeki Ülkeyi borç batağına sokup sonra da ekonomiyi “Düyunu-u Umumiye”e teslim eden padişahları,  isimli padişahları, halk fakirlikten kırılırken yalılarda müzik, şiir sefaları ile gönül eğlendiren paşaları, Anadolu topraklarının büyük kısmına egemen olup halkı maraba olarak çalıştıran toprak ağalarını, fakir Türk köylüsünden aşar adı altında topladıkları paraları iç eden mültezimleri…

Osmanlı’nın son dönemindeki geriliğin esas nedeni Türkiye’nin Avrupa sermayesinin sömürü alanı haline gelmesidir. Padişahlar, paşalar ve diğer yöneticiler Türkiye’nin tarım, ticaret, tabiî kaynaklar, demiryolları bayındırlık tesisleri, gümrük ve maliye gelirleri Avrupa’nın ekonomik güçlerinin hükmü altına soktular. Uyguladıkları açık kapı ve aşırı borçlanmaya dayanan ekonomik siyasetler kendilerini zengin etti, Türk halkının yoksulluğunu ise artırdı.

Padişahlar, paşalar ve zadeganlar saraylarda, köşklerde sefa sürerken Türkler tezekten yapılma evlerinde oturdular, başkalarının topraklarında amelelik, kasaba ve şehirlerde kahvecilik, hamallık ve suculuk yaptılar.

Avrupa’dan alınacak yardımla ve borçla Türk toplumunun Batı uygarlığına katılacağını sandılar. Batı sermayesini Türk toplumunu soymasına izin verdiler.

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Kurtuluş savaşı sadece Türk milletinin vatanını işgalden kurtarmak için yapılmadı ve sadece ordular arası bir savaş değildi. Türk milletinin askeri ile sivili ile bu topraklarda egemen olmak ve bağımsız yaşamak için Batı’nın emperyalist güçlerine karşı topyekûn mücadele etti ve zaferi kazandı.  

Nedir tam bağımsızlık diyorsanız, Atatürk cevap versin: “Tam bağımsızlık denildiği zaman, tabii, siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri ve her hususta tam bağımsızlık ve serbestlik kasdolunmaktadır.”

İktisadi ve mali bağımsızlığını kazanan Türkiye sanayiini hızla geliştirmeye başladı. O yılları Yüksek Mühendis Şükrü Er’den öğrenelim: “… 1927 ‘de Türkiye’de ilk otomobil ve kamyon fabrikasının kurulduğunu kaç Türk vatandaşı bilir? Şimdi ben 1930 yılında 4.000 işçiyle faaliyete geçen bu fabrikada, günde 55 binek otomobili ve 10-15 kamyon imal ediliyordu desem, kaç kişi ciddiyetle inanır?”

“…vaktiyle uçak fabrikası kurduk, 150 uçak mühendisi yetiştirdik, o günün tekniğine uyan uşaklar imal ettik, Hollanda’ya bile sattık…” (Dünya, 21-22 Aralık 1978)

Batı Sistemi’ne bağımlılığını yok eden Türkiye Avrupa sermayesinden borç ve tavsiye almadan bu başarıları elde etti. Özellikle 1930’lu yıllarda devletçilik ve planlı kalkınma modeli ile sanayiini, ticaretini ve tarımını hızla geliştirdi.

YENİDEN BATI EGEMENLİĞİ

II. Cihan Harbinden sonra yeniden Batı Sisteminin etkisine giren ve özellikle 1980’den sonra uygulanan borçlanma ve özelleştirme esasına dayanan ve ülke kapılarını Avrupa sermayesine ve mallarına sonuna kadar açan Türkiye, Osmanlı’nın son dönemindeki duruma geri döndü. Yeniden borç batağına saplandık. Buna karşın ne sanayimizi, ne de tarımımızı istenilen noktaya taşıyabildik. Zenginlerimiz arttı ama zenginliğimiz artmadı. İşçi, köylü gene yoksul; gençlerin dörtte biri ise işsiz geziyor.

Kendi uçağını, otomobilini yapan Türkiye’den cumhurbaşkanının zenginlere yerli otomobil yapın diye yalvardığı bir Türkiye’ye geldik. Batı Sistemi içimizdeki işbirlikçilerle ve kontrol altına aldığı yöneticilerle bizi bu duruma getirdi.

ÇIKALIM KURTULALIM

Batı Sistemi veya başka bir değişle Atlantik Sistemi bizi sömürmekle kalmıyor, vatanımızı bölmek için de her türlü alçaklığa başvuruyor. AKP yönetimindeki Türkiye bölünmemek için Batı ile savaşırken o sistemin sömürmek için bize dayattığı liberal politikaları uygulamaya devem ediyor. Çelişki büyük. AKP iktidarı bu çelişkinin farkında ama belki de kişisel ekonomik nedenlerle borçlanma ekonomisinde üretim ekonomisine geçemiyor.

Türkiye’nin Atlantik sistemi içinde kalarak vatan bütünlüğünü koruması ve ekonomisini düzeltmesi mümkün değil. En kısa sürede bu sistemden çıkıp tam bağımsızlığımıza yeniden kavuşmalıyız. Türkiye’nin Atlantik ikliminde gelişip büyümesi imkânsızdır.


Türk milleti tam bağımsızlığı sağlayacak ve Türkiye’yi Atlantik Sisteminden çıkaracak partileri iktidar yapmaya mecburdur.

Hiç yorum yok: