6 Temmuz 2016 Çarşamba

SURİYE VE KIBRIS’A DİKKAT!

Erdoğan gene tehlikeli sularda yüzmeye başladı. O ve bakanları sürekli Suriyeli göçmenlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alınması gerektiğini dillendiriyor. Yandaş gazeteler de görevleri ve yalakalıkları icabı halkımızı bu konuda ikna etmeye çalışıyor.

Dikkat çeken husus, bu konunun İsrail ile yapılan ve içeriği tam olarak bilinmeyen anlaşmadan sonra gündeme gelmesidir. Tehlikeli olan ve bizi düşünmeye sevk eden husus da budur.

ETNİK ARINDIRMA

Irak’ın kuzeyinden başlayıp Akdeniz’de bitmesi planlanan adına da “Kürt Koridoru” (ikinci İsrail Koridoru demek daha doğru olur)  denilen, uzun süredir yürütülen bir İsrail projesi var. Bu projenin müteahhitliğini ABD üstlenmiş, taşeronluğunu ise PYD, ÖSO, Fetih Ordusu ve IŞİD gibi terör örgütleri yapıyor.

Terör örgütlerinin Suriye devletine karşı savaş başlatması sonucu milyonlarca Suriyeli evlerinden, yurtlarından göç ederek Türkiye’ye sığınmıştı. Göç edenler çok büyük çoğunluğu Suriye’nin kuzeyinde yaşıyordu. Bu bölgede Kürt nüfus azınlıkta idi. Bu bölgedeki nüfus özelliği değişmedikçe Kürt koridorunun açılması imkânsızdı.

İsrail ve ABD özellikle PYD’yi kullanarak bu bölgede etnik temizlik yaptı, yapmaya da devam ediyor. Bu bölgede yaşayan Kürt olmayan insanlar göçe zorlanıyor, yerlerine Kürtler yerleştiriliyor.

Suriye’nin kuzeyinden göç eden 3 milyon insan Türkiye’de kalırsa, etnik temizlik tamamlanmış olacak. Koridorun açılması kolaylaşacak. İsrail de, ABD’de bu insanların Türkiye’de kalmasını istiyor. İsrail ile yapılan anlaşmadan sonra bu konunun gündeme taşınması bizi “acaba İsrail’e bu konuda bir söz mü verildi” şeklinde düşünmeye sevk ediyor.

ABD ve bazı AB ülkeleri ise Türkiye’ye göçün kalıcı olması için çaba sarf ediyor. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, Suriyeli göçmenlerin kalıcı olarak yerleşmesi için program başlattı. Büyükelçiliğin internet sayfasından yaptığı duyuruya göre ABD elçiliği, “Suriyelilerin Türkiye toplumuna daha iyi entegrasyonu için hazırlanan projelere” girişim başına 30 bin dolar civarında destek verecek.

Türkiye’nin AB ile anlaşma sağladığı göçmen mutabakatı da göçün koridor için örgütlendiğini teyit ediyor. Buna göre Türkiye, hava ve deniz yoluyla gelen, diğer bir deyişle Orta ve Güney Suriye’den gelen mültecilere vize uyguluyor. Kuzey Suriye’den kara yoluyla gelenler ise vizeden muaf tutuyor.

Suriye’nin kuzeyinde açılacak bir koridora karşı olduklarını beyan eden Erdoğan’ın ve hükumet çevrelerinin konuyu çok dikkatli bir şekilde değerlendirmeleri ve bu projeden vaz geçmeleri gerekir. Bu koridoru önlemenin en iyi yolu Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak için Suriye devleti ile iş birliği yapmaktır. Esed’e artık Esat demenin zamanı gelmiştir hatta geçmektedir.

İSRAİL GAZI VE KIBRIS

İsrail ile yapılan anlaşmadan sonra Kıbrıs’ta kalıcı çözüm konusu da sıklıkla gündeme gelmeye başladı. İsrail gazının pazarlara güvenli bir şekilde ulaşması için Kıbrıs’ta kalıcı barışın sağlanması gerektiği yorumları dış basında sıkça yazılmaya başlandı.

İsrail-Türkiye boru hattının deniz altı kısmı Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesinden geçmek zorunda. Uluslararası hukuka ve özellikle de BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre, Kıbrıs’ın böyle bir boru hattı inşasını hukuksal olarak bloke edip edemeyeceği net olmamasına rağmen bankaların böyle bir projeyi finanse edebilmek için Kıbrıs’ın iznine ihtiyacı olacak.

Yurt dışı haber kaynaklarına göre, Güney Kıbrıs’ın, Kıbrıs sorunu çözülmeden önce doğal gazı Türkiye’ye taşıyacak deniz altı borularının Münhasır Ekonomik Bölgesi’nden geçmesini kabul etmesi söz konusu olmayacak.

Bu durumda İsrail’in Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm istemesi beklenen bir husustur. Bu konuda Türkiye’ye baskı yapması beklenmelidir. Yurt dışında çıkan bazı haberlere göre de 6 ay içinde kalıcı barış sağlanacaktır. 6 ay içinde kalıcı bir barış ancak Türkiye’nin Kıbrıs’taki haklarından ve egemenliğinden vaz geçmesi ile mümkündür.


Erdoğan ve AKP hükumetine sorma gerek: İsrail ile hangi konularda anlaşılmıştır, Kıbrıs konusunda herhangi bir söz verilmiş midir, Suriyeli göçmenlerin vatandaşlığına alınmak istenmesinin “Kürt” Koridoru” ile ilgisi var mıdır ve bu konu anlaşma metninde bu konuya yer verilmiş midir?

Hiç yorum yok: