25 Mayıs 2016 Çarşamba

DOST BİLDİKLERİM

Sözlerini Ümit Yaşar Oğuzcan’ın yazdığı ve Muzaffer Özpınar’ın bestesini yaptığı güzel bir şarkı var: “Dost Bildiklerim”. Son günlerde haberleri okudukça aklıma bu güzel şarkı geliyor.

Sözleri şöyle başlıyor:

“Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
İçimde ümitti dost bildiklerim.
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp da gitti dost bildiklerim.”

Yıllardır ABD ve Almanya’yı dost ve müttefik bildik. Bir türlü bunların gerçek dost olmadığını kavrayamadık. Bu  iki ülkenin son zamanlardaki tutum ve davranışları dostluklarının yalan olduğunu aşikâr etti.

ABD’NİN TAVRI

PKK denilen hainler sürüsü her gün birkaç yiğidimizi bizden koparıyor. Geride evlatlarını kaybetmiş anneler, babalar, eşler, nişanlılar kalıyor. Her gün birkaç çocuk babasını kaybedip öksüzlüğün kahredici üzüntüsünü yaşıyor.

Bu katiller sürüsü bölücü örgütün arkasında ise ABD var. Destek ABD’den, silah ABD’den, eğitim ABD’den. İsrail’in katkısı da caba.

ABD yetkilileri bu tutumlarını inkâr da etmiyor hatta verdikleri desteği tüm dünyaya ilan ediyor.

Barack Obama’nın Özel Elçisi (Special Envoy) Brett Mcgurk, PYD’nin (PKK) elinde bulunan Ayn-el Arap’ı (Kobani) son altı ay içinde iki kez ziyaret etti. Ziyaret etti çünkü bu şekilde ABD, en üst düzeyde bütün dünyaya PKK ile işbirliği halinde olduğunu ilan ediyordu.  

Ama anlaşılan ABD bu ziyaretleri yeterli görmedi. Geçen hafta sonu Kobani’yi ziyaret sırası, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel’deydi.  

Votel, bir grup gazeteci eşliğinde Ayn-el Arap’a (Kobani) geçti, 11 saat kaldı, çeşitli görüşmeler yaptı ve dönüşte ziyaretini bütün dünyaya açıkladı.  

Bu ziyaretleri BOP ve kurulması düşünülen, adına “Kürt koridoru” denilen ikinci İsrail koridoru çerçevesinde düşünmek gerek.

Vogel’in bu son ziyaretine ABD şu mesajı da vermiş oluyor:

“Bütün gücümle askeri olarak PYD’nin (PKK) arkasındayım. Türkiye’nin PKK’ya karşı yürüttüğü savaşta da tarafım. Ve Suriye’ye ilişkin ‘Kürt Koridoru’ hedefimden vazgeçmedim. Bunun için gerekli olan “sahadaki kuvvetim” hazır ve ben o ‘kuvvet’in arkasındayım.”

Türkiye en yetkili ağızlarından PYD’nin PKK’nın bir parçası olduğunu ve “Kürt Koridoru”na izin vermeyeceğini defalarca açıklamasına rağmen ABD’nin PYD’ye verdiği destek dostlukla asla bağdaşamaz.

ALMANYA’NIN TAVRI

Dost bildiğimiz ABD’nin tavrı bu da Almanya’nın Ermeni Soykırımı yalanını parlamentolarına taşıması çok mu dostça bir tavır?

Alman Federal Meclisi’nin (Bundestag) 2 Haziran 2016 günü yapacağı görüşmenin gündeminin 5. maddesinde, “Ermeni Soykırımı” sözcüklerini içeren bir önerge var. Önergeyi şöyle özetlemek mümkün:

Türkiye, arşiv belgeleri ile sabit olan, uluslararası kuruluş ve parlamentolar tarafından da kabul edilen “Ermeni Soykırımı”nı tanımalıdır.

Almanya olarak, kendi sorumluluğumuzu kabul ediyoruz. Alman İmparatorluğu, siyasetçileri ve subayları Ermenilere yapılacak uygulamaları bildikleri halde önlemediler. Bu nedenle utanç duyuyoruz.

Amacımız, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine hizmet etmektir. Karar, Almanya’daki Türkler ile Ermenilerin uyumuna hizmet edecektir.

Yine amacımız, Almanya’daki genç kuşakların geçmiş acılardan ders almalarını sağlamaktır. Ermeni soykırımı, Almanya’da eğitim müfredatına girmelidir.

Önergenin özü bu, tam bir dost kazığı.

ALMAN MECLİSİ YARGIÇLARIN YETKİSİNİ GASPEDEMEZ

Aslında Alman Federal Meclisi’nin böyle bir önergeyi değil kabul etmesi gündemine alması bile hukuka son derece aykırıdır ve asla dostlukla bağdaşamaz.

Birleşmiş Milletler’in 1948 Soykırım Sözleşmesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi’nin 13 Aralık 2014 günü açıkladığı ve yine AİHM Büyük Daire’nin 15 Ekim 2015 günü açıkladığı Perinçek-İsviçre Davası kararlarına göre,

Soykırım, BM 1948 Sözleşmesine göre bir suç tanımıdır.

Soykırım suçunun varlığına, ancak eylemin yapıldığı ülkenin yetkili ceza mahkemesi veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi (Lahey Adalet Divanı) karar verebilir.

1915 olayları sırasındaki eylemlerle ilgili yetkili mahkemeler, Türkiye’nin yetkili yerel ceza mahkemesi ve Lahey Adalet Divanı’dır. Parlamentolar, hükümetler, belediyeler, akademik kuruluşlar, üniversiteler vb herhangi bir eylemin soykırım suçunu oluşturduğu konusunda hüküm kuramazlar, karar veremezler.

1915 olayları sırasında soykırım suçu işlendiğine ilişkin yetkili mahkeme kararı olmadığı için, “Ermeni Soykırımı”ndan söz etmek hukuk dışıdır.

Alman Meclisi (Bundestag), 1915 olayları sırasında soykırım suçu işlendiği konusunda karar veremez. Çünkü yetkisizdir. Alman Mahkemeleri dâhil, Almanya’nın hiçbir yasama, yürütme ve yargı kurumu 1915 olayları konusunda soykırım yapıldığına karar veremez.

Kaldı ki, AİHM’nin Perinçek- İsviçre Davası kararlarına göre, 1915 olayları, Holocaust (Yahudi Soykırımı) ile aynı sınıflama içinde değerlendirilemez. AİHM kararları böylece 1915 olaylarında işlenen eylemlerin “soykırım” olarak nitelenemeyeceğini de saptamış olmaktadır.

Hukuki durum bu olduğuna göre Almanya’nın bu konuyu gündeme getirmesinin tek bir nedeni olabilir, o da Türk düşmanlığı olsa gerek. Dostça olmayan bu tavrın Türk-Alman düşmanlığını tırmandıracağı da açıktır.

Sözü Ümit Yaşar Oğuzcan’a bırakalım:

“Meydana çıkalı asıl çehreler
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler

Birer birer bitti dost bildiklerim.”

Hiç yorum yok: