12 Eylül 2018 Çarşamba


DÜŞMANDAN YARDIM İSTENİR Mİ?

Sayın Erdoğan, iki gün önce oturup anlaştığı, beraberce aynı kağıtlara imzalar attığı ve beraber fıstık yediği Putin’i, Ruhani’yi ve ayrıca Esat’ı ABD’ye ve AB’ye şikâyet etmiş. Bunlar Suriye’yi kana bulayacaklar, aman şu işe bir el atın, bunları engelleyin demiş.

Sayın Erdoğan’ın Amerikan WSJ’da çıkan şu yazısındaki şu ifadelere bakın lütfen:

“Bugün bir kez daha kritik bir eşikte bulunuyoruz. Esed rejimi, müttefiklerinin de yardımıyla, üç milyon kişiye ev sahipliği yapan ve yerlerinden edilmiş Suriyeliler için son güvenli limanlardan biri olan İdlib’e büyük bir taarruz gerçekleştirmeye hazırlanıyor.”

Terör yatağı olan İdlib nasıl oluyor da güvenli liman oluyor ve kimin için güvenli liman oluyor. “Esed rejiminden” kastın Suriye devleti olduğu belli de müttefikler kim? Eğer bu müttefik sözcüğü ile Rusya ve İran kastediliyorsa, bu ifade ile Türkiye yalnızlığa itilmiş oluyor.

TERÖRİSTİN ADI SİLAHLI MUHALİF OLDU

Ya şuna ne demeli?

“Suriye halkını, Beşşar Esed’in insafına terk edemeyiz. Rejimin İdlib’e yönelik taarruzunun amacı, gerçekten terörle mücadele etmek değil, gelişigüzel saldırılarla muhalifleri ortadan kaldırmak olacaktır.”

Suriye halkının devlet başkanı sanki Esat değil de başka birisi. Esat, emperyalizme karşı ülkesinin vatan bütünlüğünü sağlamaya çalışıyor. Eli silahlı muhalefet olur mu? Bir ülkede sadece devletin silahlı gücü olur. Eğer bazı kimseler silahlanıp ülkeyi işgal etmeye kalkarsa, o devlet de elbette silah kullanacaktır. Bu silahlı kimseler teröristtir ve İdlib’e yapılacak bir müdahale de teröristleri etkisiz kılmak için yapılacaktır. Suriye devletinin buna hakkı vardır. Sivil halkın zarar görmemesinin sorumluluğu da Suriye ve ona destek veren ülkeleri olacaktır.

ABD, AB GEL BİZİ KURTAR!

WSJ’da çıkan bu yazının en çarpıcı kısmı ise şöyle:

“İdlib, köprüden önceki son çıkıştır. Eğer Avrupa ve ABD dahil uluslararası toplum bugün gerekli adımları atmazsa, bunun bedelini yalnızca Suriyeli masumlar değil tüm dünya ödeyecektir.”

Suriye dahil, Batı Asya’da kan dökülmesinin müsebbibi Amerika, İsrail ve bazı AB ülkeleridir. Sayın Erdoğan’ın onlardan medet ummasının kabul edilebilir yanı yoktur.

Türkiye, siyasi, ekonomik ve askeri olarak büyük bir tehdit altındadır. Tehlike büyüktür ve vatan bütünlüğümüze yöneliktir. Tehditin kaynağı Amerika ve İsrail’dir. Amerika, Türkiye’yi sadece Kuzey Irak ve Suriye’den değil, Doğu Akdeniz’den ve Balkanlardan da kuşatmaya çalışıyor. Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail ile birlikte doğu Akdeniz’de bize yönelik tatbikatlar yapıyor. Ekonomik olarak da saldırıyor ve geçmişte olduğu gibi bizi “70 sente muhtaç” hale getirmek istiyor.

Güvenliğimiz için de ekonomimizi düze çıkarmak için de Rusya, İran, Irak ve Suriye ile işbirliği yapmamız şart. Böyle bir ortamda Sayın Erdoğan’ın Türkiye’yi yalnızlaştırmaya sebep olacak bu tavrı asla kabul edilemez.

Bir ülke, savaştığı bir ülkeyi gel bana yardım et diye çağırır mı?

Sayın Erdoğan ve AKP yönetimi bu yanlıştan dönecek gibi görünmüyor. Bu durumda Türk milleti böyle bir iktidarı başında tutmaz. Tutmayacağını da göreceğiz.

Hiç yorum yok: