12 Mart 2015 Perşembe

DİRENME HAKKI

İnsanların doğuştan gelen doğal hakları vardır ve bu hakları devlet korumakla yükümlüdür.  Seçimle işbaşına gelen iktidarların giderek artan bir biçimde güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, çoğulculuk, hukuk devleti, basın özgürlüğü gibi demokrasinin öz değerlerini ortadan kaldıran ‘seçilmiş otoriterlik’ rejimlerine kaymaları karşısında halkın direnme hakkı olduğu kabul dilmiştir.

Bu görüş 1776 Amerikan ve 1789 Fransız ihtilallerini de büyük ölçüde etkilemiştir. 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde ise şu ifadeler yer alır:  “Bireylerin yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişmek gibi doğal, devredilmez haklarını sağlamak için insanlar arasında meşru, iktidar hak ve yetkilerini yönetilenin rızasından alan hükümetler kurulmuştur. Halk bu amaçtan sapan yönetimi değiştirmek ve devirmek ve temelleri kendi güvenlik ve refahlarını sağlamaya en uygun görünecek ilkeler üzerine dayanan, güç ve yetkiyi aynı amaçla örgütleyen yeni bir hükümet kurmak hakkına sahiptir.”

1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin 2. maddesi baskıya karşı direnme hakkını bir temel insan hakkı olarak görür: 26 Ağustos 1789 tarihinde kabul edilen “İnsan Hakları Bildirgesi”nin 2.maddesi şöyle der: “Her politik birleşmenin amacı; doğal ve dokunulamaz insan haklarını korumaktır. Bunlar; özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, güvenlik hakkı ve baskıya karşı direnme hakkıdır.” 

Direnme hakkı,  10 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin başlangıç bölümünde şu şekilde ifade edilir.  “İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır.”

Bütün bunları hatırlatmak istedim çünkü, Türkiye’de iktidar seçim ile iş başına gelmiştir ama giderek otoriterlik özelliği artmaktadır. Yargı bağımsızlığı yok ediliyor; kuvvetler ayrılığı prensibi askıya alınıyor; hukuk devletinden uzaklaşılıyor; basın özgürlüğü, insanların haber alma özgürlüğü yok ediliyor;  düşünce özgürlüğü hiçe sayılıyor; gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan gençler tutuklanıyor.

Bunun son örneğini Kayseri’de gördük. Haziran direnişine katılan ve yüzbinlerce insan gibi Tayyip Erdoğan yönetimini eleştiren slogan atan bir gencimiz tutuklanıp hapsedildi. Bu gencin tek suçu “Diktatör Tayyip” diye slogan atanlarla birlikte olması. Aykutalp Avşar arkadaşımız bizim gözümüzde bir hürriyet kahramanıdır.

Bir yöneticiye diktatör demek fikir özgürlüğünün bir parçasıdır ve aslında hakaret değil,  bir eleştiridir. Bu tip tutuklamalar ancak özgürlüklerin kısıtlandığı ülkelerde olur.


Önümüzde 7 Haziran seçimleri var. Umarım bu seçimler demokratik özelliğini giderek kaybeden ve otoriterlik özelliği artan iktidarın değişmesini sağlar. Bu mümkün olmaz ve seçimler sonucunda AKP ve Tayyip Erdoğan iktidarlarını sürdürür ve devletin korumakla mükellef olduğu insan haklarını yok edici davranış ve uygulamalarını artırırsa, milletin direnme hakkı doğar. Bu önemli gerçeği kimse göz ardı etmemelidir.

Hiç yorum yok: