DİRENME HAKKI
İnsanların doğuştan gelen doğal hakları vardır ve bu hakları
devlet korumakla yükümlüdür. Seçimle
işbaşına gelen iktidarların giderek artan bir biçimde güçler ayrılığı, yargı
bağımsızlığı, çoğulculuk, hukuk devleti, basın özgürlüğü gibi demokrasinin öz
değerlerini ortadan kaldıran ‘seçilmiş otoriterlik’ rejimlerine kaymaları
karşısında halkın direnme hakkı olduğu kabul dilmiştir.
Bu görüş 1776 Amerikan ve 1789 Fransız ihtilallerini de
büyük ölçüde etkilemiştir. 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde ise şu
ifadeler yer alır: “Bireylerin yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişmek gibi doğal,
devredilmez haklarını sağlamak için insanlar arasında meşru, iktidar hak ve
yetkilerini yönetilenin rızasından alan hükümetler kurulmuştur. Halk bu amaçtan
sapan yönetimi değiştirmek ve devirmek ve temelleri kendi güvenlik ve
refahlarını sağlamaya en uygun görünecek ilkeler üzerine dayanan, güç ve
yetkiyi aynı amaçla örgütleyen yeni bir hükümet kurmak hakkına sahiptir.”
1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin 2.
maddesi baskıya karşı direnme hakkını bir temel insan hakkı olarak görür: 26
Ağustos 1789 tarihinde kabul edilen “İnsan
Hakları Bildirgesi”nin 2.maddesi şöyle der: “Her politik birleşmenin amacı;
doğal ve dokunulamaz insan haklarını korumaktır. Bunlar; özgürlük hakkı,
mülkiyet hakkı, güvenlik hakkı ve baskıya karşı direnme hakkıdır.”
Direnme hakkı, 10
Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin
başlangıç bölümünde şu şekilde ifade edilir. “İnsanın
zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan
hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır.”
Bütün bunları hatırlatmak istedim çünkü, Türkiye’de iktidar
seçim ile iş başına gelmiştir ama giderek otoriterlik özelliği artmaktadır. Yargı
bağımsızlığı yok ediliyor; kuvvetler ayrılığı prensibi askıya alınıyor; hukuk
devletinden uzaklaşılıyor; basın özgürlüğü, insanların haber alma özgürlüğü yok
ediliyor; düşünce özgürlüğü hiçe
sayılıyor; gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan gençler tutuklanıyor.
Bunun son örneğini Kayseri’de gördük. Haziran direnişine
katılan ve yüzbinlerce insan gibi Tayyip Erdoğan yönetimini eleştiren slogan
atan bir gencimiz tutuklanıp hapsedildi. Bu gencin tek suçu “Diktatör Tayyip” diye slogan atanlarla
birlikte olması. Aykutalp Avşar
arkadaşımız bizim gözümüzde bir hürriyet kahramanıdır.
Bir yöneticiye diktatör demek fikir özgürlüğünün bir
parçasıdır ve aslında hakaret değil, bir
eleştiridir. Bu tip tutuklamalar ancak özgürlüklerin kısıtlandığı ülkelerde
olur.
Önümüzde 7 Haziran seçimleri var. Umarım bu seçimler
demokratik özelliğini giderek kaybeden ve otoriterlik özelliği artan iktidarın
değişmesini sağlar. Bu mümkün olmaz ve seçimler sonucunda AKP ve Tayyip Erdoğan iktidarlarını sürdürür ve devletin
korumakla mükellef olduğu insan haklarını yok edici davranış ve uygulamalarını
artırırsa, milletin direnme hakkı doğar. Bu önemli gerçeği kimse göz ardı
etmemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder