2 Mart 2015 Pazartesi

ALGI YÖNETİMİ

Son zamanlarda sıkça karşılaştığımız bir deyim var: “Algı yönetimi”. Seçimler yaklaştıkça bu deyimin daha sık kullanıldığını ve uygulandığına tanık olacağız. Çünkü algı yönetiminden amaç insanların akılcı ve gerçekçi düşünmesini önleyip, seçimlerini algıyı yönetenin istediği gibi yapmasını sağlamaktır.  Bu yöntemle, kişi kendi çıkarına olmayan bir karar verir ama bu yanlışlığın farkında olmadığı için mutludur ve aldığı kararı, yaptığı seçimi savunabilir.

Algı yönetimi an sık  pazarlamacılar tarafından kullanılır. Çağdaş pazarlama bize algıları şekillendirme sanatını ve bilimini öğretmiştir. Bu bilgileri yeterince kaynağa sahip olanlar (özellikle zenginler) kolaylıkla kullanabilir. Eğer mallar bu yöntemlerle pazarlanabiliyorsa, fikirler, özellikle de siyaseti yönlendiren fikirler de algı yönetimi kullanılarak pazarlanabilir.

Türkiye’de iktidarı elinde tutan kesim bu gerçeği yıllar önce anlamış ve algılar yaratarak halkın kendi iktidarlarının devamı için seçimler yapmasını sağlamıştır.  

Algı yönetimi için iki büyük silah vardır: Medya ve eğitim.

İktidarın eğitim sistemi ile bu kadar sık oynaması, dini eğitime bu kadar fazla önem vermesi hep bu algı yönetiminin gereğidir.Bu eğitim sistemi ile çocuklar, gençler, araştıran, sorgulayan, şüphe eden, gerçeğe bilimsel yöntemlerle ulaşmaya çalışan fertlerden çok, duyduğuna inanan, hocanın, şeyhin, cemaat önderinin, gazetecilerin, yazarların sözlerini şüphe etmeksizin kabul eden fertler olarak yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu özellikteki insanları ikna etmek, yönlendirmek, kandırmak kolaydır.

İktidarın medyaya olan baskısını ve havuz oluşturarak, medyanın belirli kişilerin satın almasının sağlanmasını da bu algı yönetimine bağlamak gerekir. Toplumda oluşturulan yanlış algıların temel kaynağı bu yandaş ve satılmış medyadır. Seçimlerin yaklaşması ile birlikte bilgi kirliliği ve saklanan, gizlenen bilgiler artacaktır. Amaç, halkı akılcı ve gerçekçi düşünmekten uzaklaştırmak ve iktidar lehine seçim yapmasını sağlamaktır.

Toplumda sık kullanılan algı yöntemlerini üçü çok önemlidir. Bunları “anneler ağlamasın”, “AKP dindarların partisidir” ve “ekonomik istikrar var”.

Anneler ağlamasın diyerek vatan toprakları ve o bölgede yaşayan halkımız terör örgütüne teslim ediliyor ama halk farkında değil. Anneler ağlamıyor diye seviniyor.

Dindarlık algısı o derecede yaygınlaşmış ki, halkın bir kesimi “çalıyorlar ama camiye gidiyorlar”, “biraz da Müslümanlar çalsın” diyebiliyorlar ve ortaya saçılan bunca hırsızlıklara ve yolsuzluklara karşın bu iktidara sırf onları dindar kabul ettikleri için oy vereye devam ediyorlar.

Yoksulluk sınırının altına milyonlarca insan yaşıyor, insanlar çocuğunu okutmada, hatta evine ekmek götürmede zorluk yaşıyor ama ekonomik istikrarın bozulmasından da endişe duyuyor. Gelir, servet ve fırsat eşitliği çok bozulmuş, zengin daha zengin, fakir daha fakir olmuş ama fakirler ekonomik durumdan memnun. İstikrar bozulmasın diye kendilerini yoksul bırakan iktidarı desteklemeye devam ediyor.


Bütün bunlar algı yönetimi ile sağlanıyor. Yıllarca insanları cahil bıraktılar; biat kültürünü yerleştirdiler; medyayı ellerine aldılar; yazarları, düşünürleri(!) satın aldılar ve bu ortamı yarattılar.  Bu halk düşmanları ile yapılacak mücadelenin alanı insanların beyni olmalıdır. Uyarmaya, uyandırmaya, bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye devam etmeliyiz ve bunu da hızla yapmalıyız. Meydanı soygunculara, bölücülere, yalancılara bırakmamalıyız.

Hiç yorum yok: