3 Ocak 2015 Cumartesi


DÖRT BÜYÜK SORUN

Vah Türkiyem vah! Yeni yıla yığınla sorunu sırtında taşıyarak girdi. Bu sorunlar 200-300 yıllık sorunlar. Bunlardan kurtulmak için 90 yıl önce çok büyük bir mücadele verdik. Anneler ağlamasın demeden kan döktük, baş verdik toparağımzı işgalden kurtardık; egemenliğimizi elimize aldık; devletimizi kurduk.

Cumhuriyetin ilk yıllarında en büyük savaş cehalete karşı verildi. Çünkü biliniyorduk ki, her türlü bela cehaletten kaynaklanır. İlk yılların atılımı maalesef 1940'lı yıllardan sonra yavaşladı.

Bu nedenle 2015'e 4 büyük sorun ile birlikte girdik:
Cehalet ve bilgi kirliliği;
milli birliğin bozulması ve bölünme;
irticai despotizm;
eşitsizlik ve yoksulluk.

Özelikle son 12 yıllık icraatlar bu sorunları büyüttü ve çözülmesi güç hale getirdi. İktidarı ve muhalafeti ile mevcut siyasi yapı değişmedikçe bu meselelerimiz daha büyük tehditlere dönüşecek gibi duruyor.

Cehaleti yenmenin yolu çocuklarımızı iyi eğitmekten, halkımızı aydınlatmadan geçiyor. Okullaşma oranımız düşük, okula giden çocuklarımıza sağlıklı düşünmeyi, bilimsel olmayı öğretemiyoruz; bilimin önemini kavratamıyoruz. Çocuklar bir takım bilgileri sorgulamadan ezberleyerek okul bitiriyor. Üniversitelerimiz bilim üretemiyor. Bilimi, teknolojiyi dışarıdan alıyoruz. Bilgi ve teknoloji üreten toplumların müşterisi durumundan kurtulamıyoruz.

Ceheletimizi fırsat bilen etki ajanları sürekli bilgi kirliliği yaratıyor. Türkiye'nin ve dünyanın gerçekleri üerine sis perdesi çekilip gizleniyor. Televizyonlar toplumu ya yanlış yönlendiriliyor ya da dizilerle, yarışma ve evlilik programları ile oyalıyor. Ekranlar Cumhuriyet ve Türklük düşmanı, bölücü, yobaz, dış ülkelere hizmet eden satılmışlarla dolu. Adeta hain pazarı kurulmuş, televizyon televizyon transfer olup geziyorlar. Devlet ise halkının doğru bilgilenmesini sağlayacağına bunların işini kolaylaştırmakla meşgul.

Biz Cumhuriyet'i kuraken etnik kimliklerimizi, mezheplerimizi bir kenara koyduk ve Türklük fikri etrafında birleştik. Anayasamıza vatandaşlık bağı ile bağlı olanlan herkes Türktür diye madde koyduk. Ata'mız Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk denir dedi. Ne mutlu Türküm diyene dedi. Çünkü Osamanlının nasıl parçalandığını iyi bilyorduk. Bir ve beraber olunca emperyalizme karşı duracağımıza, haklarımızı koruyacağımıza inanıyorduk. "Müdafa-i Hukuk" için Kuvayi Milliye"nin gerektiğine inanıyorduk. İnanıyorduk inanmasına ama  özellikle siyasi sistemin ve medyanın da katkısı ile etnik bölücülük büyük bir tehdit oluşturmaya başladı. Topraklarımız üzerindeki hakimiyetimiz zayıflatıldı, sıra ayrı bir devletin kurulmasına geldi.

Halkımızın dini dugularını ve inancını istismar eden bir siyasi yapılanma son yıllarda güç kazandı ve Halk egemenliği bir kişinin egemenliğine dönüşmeye başladı. Demokrasimiz yerini yavaş yavaş irticai despotizm aldı. Hem de bu, demokrasi isteriz feryatları ile yapılıyor. Bölünmenin, despotizmin adı ileri demokrasi oldu.

Ülkemiz maalesef kalkınmakta olan ülke sıfatından kurtulamadı. Üretimi ihmal eden bir ekonumi ile bu noktaya geldik. Sanayi üretimimiz artırılmadı. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki atılım yavaşladı. Yüksek katma değerli ve ileri teknolojik mallar üretemiyoruz çünkü AR-GE çalışmalarımız çok yetersiz. Tarımımız da geri kalınca samanı, soğanı bile dışardan alacak hale geldik.


Halkımzı yoksul. Gelir dağılımı çok bozuk. Siyasi sistem ve iktisadi sistem  toplumun en üst gelir gurubunun kontrolünde. Vergi kanunları, çalışma şartlarını belirleyen düzenlemeler zenginlerin istediği gibi oluyor. Ürün maliyetleri işçilerin aylıkları azaltılarak sağlanıyor. Taşaron işçlik yaygınlaşıyor. Sendikalar etkisizleşiyor.

Milletin madenleri, dereleri, ormanları, kentlerin arsaları zenginlere ucuza devredilip onların daha da zengin olması sağlanıyor. İhaleler zenginler lehine çalışıyor. Zenginler giderek zenginleşirken, yoksullar da giderek fakirleşiyor.

Bu 4 büyük sorun ancak Cumhuriyetin ilk yıllarındaki anlayış ve gayret ile çözülür. Kurtuluş, Kuvayi Milliye'yi oluşturmaktan ve meselerler üzerine cesurane biçimde gitmekten geçiyor. Milli güçlerin ilk yapacağı şey, siyaseti yeniden düzenlemek olmalıdır. Sorunlar büyüktür ama ümitsiz değidir. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki kanda mevcuttur.


Hiç yorum yok: