13 Kasım 2020 Cuma

 

PSİKOLOJİK KİTLE!

Türkiye’de bir yeni ‘psikolojik kitle’ oluştu. ‘Psikolojik’ diyorum çünkü insanlar akıllarından çok duygularının itmesi ile bu kitleye katılıyor. O duygunun adı da ‘Erdoğan ve AKP nefreti’.

Bu kitlenin içerisinde Atatürk posteri sallayanları, kafa tokuşturarak milliyetçiliğini ilan edenleri, Türkiye’yi bölme hevesi içinde çırpınanları, inşallah, maşallah diyerek dindar olduklarını gösterme ihtiyacı duyanları, ümidini Amerika’ya bağlamış liberalleri görmek mümkün.

Fikirler farklı, ama nefret aynı. Bu nefret onları tekleştiriyor. Nefret tek, fikir tek: ‘Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin.’

Biden, Macron,  Miçotakis, Kılıçdaroğlu, Akşener, Demirtaş, Fethullah ele ele tutuşmuş, ‘Erdoğan Gitsin’ türküsünü söyleyip halay çekiyorlar. Davul Türkiye’de, tokmak Amerika’da. Halay başı ise Biden; o diz kırıyor hepsi kırıyor, o ellerini kaldırıyor hepsi kaldırıyor. Melodi Amerika’dan geliyor, ritmi orası belirliyor. Bizim psikolojik kitlemiz ise coşmuş vaziyete izliyor, alkışlıyor.

EGEMEN OLAN AKIL DEĞİL, DUYGU

Böyle topluluklara ‘duygusal kitle’ demek de mümkün; çünkü egemen olan duygular.

Aşkın gözü kördür derler, biz de diyoruz ki, nefretin gözü daha da kördür. Nefret seline kapılmış birisinde artık kişisel muhakeme, araştırma, soruşturma, şüphelenme kalmaz. Kendisine yöneltilen telkinlerin esiri olur. 

Kendi aklını nefretinin emrine vermiş bir kimse, nefret duygularını besleyecek her türlü habere hemen inanır. Şüphe duymaz, araştırmaz, soruşturmaz. İnandığı bu haber onun kişisel çıkarlarını yok edecek de olsa mutlu olur. O kadar mutlu olur ki, haberi veya bilgiyi doğruluğunu araştırmadan arkadaşları ile paylaşır; mutluluğu daha da artar.

Bu nedenle, sosyal medya yalan nehrine dönüşmüş durumda. Bu nehrin kaynağı ise belli, halay başında kim varsa, melodi nereden yükseliyorsa yalan nehrinin kaynağı da odur, orasıdır.

Böyle duygusal kitlelerde, ilk okul mezunu ve en üst düzeyde eğitim almış birisi, olayları nesnel olarak değerlendirme yeteneği bakımından aynı seviyeye iner. Bu insanlarda, nesnel gerçeklerin yerini nefretlerini besleyecek yalanlar alır.

Muhakeme yok olunca, çok büyük yalanlar bile psikolojik kitle içindeki insanlar için mutlak gerçeğe dönüşür. Mutlak gerçeğe dönüşmüş yalanlar insanları yönlendirmeye, sürüklemeye başlar. İnsanlar öyle sürüklenirler ki, kendilerine yabancılaşırlar ama farkına bile varmazlar.

NEFRET DUYGUSU YOBAZLAŞTIRIYOR

Duygularının seline kapılmış insandan aydın olmaz. Olmasına olmaz da öyleleri var ki kendisini ‘aydın’ sanıyor. Ne yazık ki ne aydınlanmış ne de aydınlatıyor. Okuduğu tek şey gazete, o da tek yanlı. Dinlediği bir iki televizyon kanalı, onlar da yalancılarla dolu.

Bu insanlar, akşam televizyonlarda dinlediklerini sabah birbirlerine anlatıyorlar. Anlattıkça nefretleri tazeleniyor, nesnel düşünme yetenekleri daha da azalıyor. Kendi düşüncelerine ve bildiklerine iman etmiş, tam bir yobaza dönüşüyorlar.

Duygularına ve özellikle de nefretine esir düşmüş insanlar yobazlaşıyor. Yobazlık sadece dindar geçinenlerde olmuyor, kendi bildiklerini ve kanaatlerini sorgulamayan, onlarla ilgili şüphe duyup araştırmayan herkes yobaz. Böyle yobazlaşmış aydınlara ‘nefret aydını’ demek gerek.

Bu nefret aydınlarında, Erdoğan nefreti Türkiye nefretine dönüşmüş ama haberleri yok. Türkiye aleyhine sandığı her haberi her bilgiyi büyük bir memnuniyetle paylaşıyor. Böylece Erdoğan’a zarar verdiğini sanıyor. Oysa hem ülkeye hem kendisine zarar veriyor. 

YABANCILAŞAN İNSANLAR TEHLİKE SAÇIYOR

İnsanların, sorgulamadan kabullendikleri yalanların kendilerine verdiği zararlardan kurtulması lâzım.

Edinilen yanlış bilgi kişiyi kendi özüne yabancılaştırıyor. Yanlış bilgiler yanlış seçimlere yol açıyor. Yanlış seçimler sadece nefret yobazının kendi geleceğini değil milletin de geleceğini riske sokuyor ama farkında değil ki…

En büyük yabancılaşma ve buna bağlı yanlış seçimler siyaset alanında görülüyor.

Öyleleri var ki, kendisini Atatürkçü sanıyor, Milliyetçi sanıyor, Türkçü sanıyor ama Atatürk’ün ömrü boyunca Batılı emperyalistlerle mücadele ettiğini ve ölümüne kadar Batı ile yakın ilişki içine girmediğini dikkate almıyor. Erdoğan’a duyduğu nefret, onu emperyalistlerin şahini ve büyük bir Türk düşmanı olan Biden’ın yanına itiyor. Onunla birlikte AKP iktidarını yıkmaya çalışıyor.

Erdoğan nefreti bunların gözlerini öyle kör etmiş ki, vatanımıza ve milli birliğimize saldıran eli kanlı bir örgütün mecliste temsil edilmesi için çabalar gösteriyorlar hatta oy veriyorlar.

Bu durumun devam etmesini isteyenler de sürekli sürekli Erdoğan ve AKP nefretini pompalıyorlar.

DUYGULARIN YERİNİ AKIL ALMALI

Ancak nefretten arınan insan özgürce düşünebilir. Nefretinin esiri olmuş ve gaflet uykusuna dalmış insanları sarsarak uyandırmalıyız. Kuvvetli uyarıcılar olmadan bu gaflet uykusu son bulacak gibi görünmüyor.

Olayları nesnel gerçeklerden hareket ederek değerlendiren ve gerçeklere bu şekilde ulaşan vatanseverlere büyük görev düşüyor. Ortamdaki bilgi kirliliğini temizlemeye gayret etmek gerek. Bunu yaparken de nesnel gerçekler gür bir sesle çekinmeden ve korkusuzca her ortamda dile getirilmelidir.

Türk milletinin geleceği için, bu hastalıklı ‘psikolojik kitlenin’ bilinçli kitleye dönüşmesi lazım. Türkiye’nin duygularının esaretinde olmadığı için sağlıklı düşünebilen insanlara ihtiyacı var, nefret yobazlarına değil!

 

Hiç yorum yok: