19 Haziran 2019 Çarşamba


HEM FULLERCİ HEM ATATÜRKÇÜ OLUNMAZ

Graham Fuller’i bilmeyenimiz azdır. Amerika’nın Türkiye’yi karıştırmak ve bölmek için görevlendirdiği CIA görevlisi. Onun yıllar önce Türkiye için söylediklerini ve hazırlayıp sunduğu senaryoyu dikkate alınınca bugünkü gelişmeler daha iyi anlaşılıyor.

Fuller ve Henri Barkey 2000 yılından önce kafa kafaya verip Türkiye için bir senaryo hazırlamışlar. Senaryo Türkiye için korkunç bir sonuçla bitiyor; özetle şöyle:

“Radikal İslâmcı hareketler, gittikçe büyüyecek, bundan rahatsız olduğu için Türk Silahlı Kuvvetleri siyasi dengelerle oynayacak. Radikal İslâmcılar isyan edecek ve iç savaş çıkacak. Ayrılıkçı Kürtler ile siyasal İslamcılar ittifak yapacak. Ordu da kendi içinde bölünecek.”  (Cumhuriyet 1 Haziran 1998)

Bu senaryo aslında Amerika’nın Türkiye için hazırladığı planı anlatıyor. Niyetleri açık ama biz gene de yazalım: Siyasal İslamcıları ve etnik bölücüleri kullanarak Türkiye’yi bölmek ve bir bu topraklarda bir kukla devleti kurmak.

Fuller’e kendisiyle yapılan bir röportajda şu soru soruluyor: “… Türkiye kendini bir milli devlet olarak tanımlıyor. Bu da kimlik sorununun bir parçası mı?”.

Tam da Fuller’in istediği bir soru. Cevabı gene bugünlere ışık tutuyor: “…evet! Türkiye çok etnik bir ülkedir ve bu gerçeği kabul etmelidir. Bu gerçeğin kabulü, daha gürbüzü, çekici ve başarılı bir Türk Devleti’nin başlangıcı olabilir”. (Zaman, 23 Mayıs 1998)

Bu cevapların içerdiği düşünce apaçık ortada: Türkiye tek uluslu milli bir devlet değildir. Bunu kabullenmelidir ve bu kabul doğrultusunda yeni bir devlet kurmalıdır. Tavsiye bu, plan bu, temenni bu…

Fuller’in yırtıp çöpe attığımız Sevr’i yeniden karşımız koyuyor ve bunu kabul edin yoksa iç savaş çıkar, bu da sizin için felaket olur diyor.

Amerika’nın bu amaca ulaşmak için etnik bölücüleri ve siyasal İslamcıları kullanacağı ta o zamandan açıkça belli oluyor.

PARİS KONFERANSI

Biraz gerilere gidelim. Kasım 1919’da Paris’te Wilson, Lloyd George, Clemenceau bir araya gelmişler Osmanlı Devleti’nin kaderini belirliyorlar. Daha doğrusu, Anadolu’nun kimlere verileceğini tartışıyorlar.

Bu toplantıda, Ermenileri temsilen Ohancaniyan, Kürtler temsil iddiası ile Şerif Paşa ve Bogos Nubar Paşa, ‘Yüksek Sulh Konseyi’ne bir muhtıra veriyorlar. İstekleri şu: “…Ermeniler ve Kürtler, benzer emellere ve menfaatlere sahiptir; bu yüzden, Türkiye’den birlikte ayrılmak istiyoruz; ‘Bağımsız v ve Birleşik Ermenistan’ ile ‘Bağımsız Kürdistan’ gerçekleştirdikten sonra ‘tek ve büyük devletin mandası altında yaşamaları’ uygundur. Yüksek Konsey’in belirleyeceği sınırlar taraflarca kabul edilecektir…”

YUNANİSTAN’IN İSTEKLERİ

Gene o yıllarda, Yunanistan’ın ‘Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ başkanı General Tagaris bir kitap yayımlıyor. Kitapta Yunanistan’ın istekleri var: “…Yunanlıların, Ermenilerin ve Kürtlerin, ‘Şark Meselesi’ni, uluslararası alanda, yeniden, yoğun bir şekilde ileri sürmeleri, kaçınılmaz bir görevdir. Amaç, uzun süre içinde dahi olsa Türkiye’yi taksim etmek olmalıdır. Bu Yunanlıların, Kürtlerin ve Ermenilerin hakkıdır.”

Bütün bu istekler daha sonra Sevr olarak karşımıza geldi. Başarılı olamadılar ama Tagaris’in “Amaç, uzun süre içinde dahi olsa Türkiye’yi taksim etmek olmalıdır” ifadesi hiçbir zaman gündemden düşmedi.

GELELİM GÜNÜMÜZE

Günümüzde, Türkiye halkının Türk milleti olarak birleşip, emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı verdiği bir savaş sonucu gerçekleştirdiği Türk Devrimi ile kurduğu milli devletin yıkılması için, Sevr Anlaşması’ndaki taksim planına uygun, ‘siyasi ve sosyal yapı’ yeniden hazırlanmaya çalışılıyor.

AKP’den ve Erdoğan’dan ümidini kesen Amerika, daha önce hazırlıklarına başladığı, yeni iktidar senaryolarını gündeme taşıdı. Artık İslamcılardan çok, Atatürkçüleri (!) ve milliyetçileri (!) kullanmaya çalışıyor.

YENİ BİR İKTİDAR MODELİ!

CHP’nin başına Kılıçdaroğlu bir kaset operasyonu ile gelmişti. MHP bölünmüştü ve İyi Parti kurulmuştu. HDP meclise sokulmuştu. Son günlerde de Gül ve Davutoğlu yeniden siyaset sahnesinde görünmeye başladı.  Bütün bunlar, Tagaris’in dile getirdiği ‘uygun siyasal ve sosyal yapının’ kurulması için birer aşama…


Türkiye’yi bölme konusunda Amerika’nın en büyük silahının PKK ve onun siyasal uzantısı olan HDP olduğu açıkça ortada. Şerif Paşa, Nubar Paşa, Tagaris, Seyit Rıza, Şeyh Sait, Graham Fuller ne istiyorsa HDP/PKK da onu istiyor. Ne acıdır ki, bu HDP ile CHP ve İyi Parti el ele seçime giriyor.

İstanbul seçimlerinde bu HDP ile CHP ve İyi Parti beraberce İmamoğlu’nu destekliyor. Kendisini Atatürkçü, milliyetçi, Türkçü ilan edenler de İmamoğlu’nun başkan olmasını istiyor.

BÜYÜK VE ACI ÇELİŞKİ

Fuller’in, Nubar Paşa’nın, Şerif Paşa’nın, General Tagaris’in planlarının zamanımızdaki savunucusu ve takipçisi HDP ile Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin devamı olan ve Atatürk’ün kurucusu olan CHP aynı safta birleşmiş durumda. Oysa CHP Atatürk ilkelerinin ve onun önderliğinde gerçekleştirdiğimiz milli demokratik devrimin takipçisi olmalıydı; Fuller’in adamlarının değil.  Ne büyük çelişki!  Ve ne büyük acı!

Bu böyle gitmez. Samimi Atatürkçüler eninde sonunda bu çelişkiyi göreceklerdir.

İstanbul seçimlerinde Atatürkçülerin tek bir adayı var: Mustafa İlker Yücel. Umarız Sayın Yücel hak ettiği oyları alır. İlker’e verilecek her oy, Fuller’in ve onun piyonlarının suratına atılmış bir tokat olacaktır.

Not: Bu yazı, Sayın Attilâ İlhan’ın, Türkiye İş Bankası yayınlarında çıkan “Batı’nın Deli Gömleği” ve “Dönek Bereketi” isimli kitaplarından faydalanılarak hazırlanmıştır.

Hiç yorum yok: