26 Nisan 2019 Cuma

23 NİSAN 1920: TÜRK DEVRİMİ

16 Mart 1920 tarihinde İstanbul işgal edilmeye başlandı.

İstanbul'un işgali dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa beyanname yayınladı:

"...Bugün İstanbul'u zorla işgal etmek suretiyle, Osmanlı Devleti'nin 700 senelik hayat ve hakimiyetine son verildi. Yani, bugün Türk Milleti medeni kabiliyetinin, hayat ve istiklal hakkının ve bütün istikbalinin müdafaasına davet edildi."

Osmanlı Mebusan Meclisi son toplantısını 18 Mart tarihinde yaptı.

11 Nisan 1920 tarihinde Padişah Meclis-i Mebusan’ı kapattığını ilan etti.

Aralarında hükümet üyeleri ve mebusların da bulunduğu bir heyet Malta’ya sürüldü.

19 Mart 1920’de Mustafa Kemal Paşa vilayetlere, livada ve kolordu komutanlarına genelge yayınladı:

"Ankara'da toplanacak fevkalade selahiyete haiz bir meclis için acele seçim yapılması."

23 Nisan 1920 meclisin açılış tarihi olarak belirlendi ve 22 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa bütün vilayetlere tamim gönderdi:

"..23 Nisan'dan itibaren bütün mülki ve askeri makamların ve umum milletin mercii meclis-i mezkur olacağı tamimen arz olunur."

23 Nisan 1920 Ankara’da Büyük Millet Meclisi toplandı.

Toplantıyı en yaşlı üye olarak başlatan Sinop mebusu açılış konuşmasında şöyle dedi:

“Tam istiklal ile yaşamak hususunda yaşamak hususunda kati azimde olan çok eskiden beri hür ve müstakil milletimiz, esaret vaziyetini şiddetle ve kesin olarak reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlayarak büyük meclisinizi vücuda getirmiştir. Bu büyük meclisin ikinci reisi sıfatıyla ve Allah’ın yardımı ile milletimizin iç ve dış tam istiklâl içinde kaderini bizzat eline aldığını ve idare etmeğe başladığını bütün cihana ilân ederek Büyük Millet Meclisini açıyorum.”

TÜRK DEVRİMİ’NİN İLÂNI VE YENİ DEVLET

Şeref Bey, milletimizin iç ve dış tam bağımsızlığı içinde kaderini bizzat elinde aldığını ve idare etmeğe başladığını söylerken aynı zamanda Türk Devrimi’ni de dünyaya ilân ediyordu. 

Egemenlik artık Türk Milletinindi.

Egemenliğin Türk milletine geçmesiyle birlikte Anadolu’da yeni bir Türk Devleti de doğmuş oluyordu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ

Artık hükumet Meclis’in hükümetiydi. Ordu Meclis’in ordusuydu. Valiler, kaymakamlar Meclis’in vali ve kaymakamlarıydı. Meclis ise Türk milletinin meclisiydi.

KUTSAL İSYAN

Egemenliğin padişahtan ve diğer egemen güçlerden millete geçişi bir kutsal isyan sonucudur.

Atatürk bunu şöyle izah eder:

“Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. “

“Millet egemenliğini almıştır ve isyan ederek almıştır. Alınan egemenlik, hiçbir neden ve biçimde terk edilemez; geri verilemez. Bırakılamaz. Bu egemenliği tekrar geri alabilmek için, almak için kullanılmış araçları kullanmak gerekir.”

“ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI”

23 Nisan 1920 Türk Devrimi’nin en önemli günüdür. Bu gün maalesef bu bilinç içinde kutlanmaz oldu. ”Hakimiyet-i Milliye” unutuldu, çocuklar öne plana çıktı.


Bu yılki kutlamalarda da çocuklar sevindirildi, eğlendirildi, yalandan makamlar, unvanlar verildi ama ne çocuklarımıza ne de yetişkinlerimize Türk Devrimi’nin ruhu verilmedi. Milli egemenliğin önemi anlatılmadı.

Televizyonlarda, radyolarda Atatürk’ün şu sözlerini duymadık:

“Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz.”

"Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde hiçbir makam, millî mukadderata hâkim olamaz.",

"Bütün kanunların düzenlenmesinde, her nevi teşkilatta, idarenin bütün teferruatında, genel eğitimde, iktisadî işlerde, millî egemenlik esasları dahilinde hareket olunacaktır."

“Arzumuz dışarıda bağımsızlık, içeride kayıtsız ve şartsız millî egemenliği korumadan ibarettir. Millî egemenliğimizin hattâ bir zerresini bozmak niyetinde bulunanların kafalarını parçalayacağınızdan eminim.”

EN BÜYÜK HEDİYE DEVRİM RUHUDUR

Çocuklarımızı elbette çok seviyoruz ve onlar bizim canımız, ciğerimiz ve geleceğimiz. Onlara balonlar, oyuncaklar vererek bir günlüğüne mutlu edebiliriz ama ömür boyu mutlu ve başı dik yaşamaları için vermemiz gereken Türk Devrimi'nin ruhudur.

O ruhun özü ise, milli egemenlik (Hakimiyet-i Milliye) ve tam bağımsızlıktır (İstiklâl-i Tam).

Hiç yorum yok: