TÜRKİYE BİR DEVRİME GİDİYOR
Ertuğrul Özkök bir beyanda bulunmuş ve İsrail-Türkiye
savaşının olma ihtimali sıfırın altındadır demiş. Anlaşılan, başımızı kuma sokmamızı istiyor
çünkü o bir görev adamı. Tehlike ve tehditleri görmezsek önlem de alamayız.
İsrail tehlikesini gizlemek için bir açıklama
da Ümit Özdağ’dan geldi. Ona göre, Kürdistan’ı Çin kurmak istiyormuş.
Bir kere şunu söyleyelim, İsrail sadece İsrail
değil. İsrail demek Amerika ve başta Yunanistan olmak üzere bazı diğer Avrupa
ülkeleri demek. Tehdit bu ortaklıktan geliyor.
Amerika sürekli Doğu Akdeniz’deki varlığını
artırıyor. Girit’teki üssünü büyüttü. Yunanistan’daki üs sayısını artırdı. Sınırımıza
40 km mesafede, Dedeağaç’ta büyük bir üs kurdu. Daha geçenlerde Yunanistan ile
beraber nehri geçme tatbikatı yaptı. Biliyorsunuz Yunanistan ile bizim aramızda
Meriç nehri var. Güney Kıbrıs’a sürekli asker ve mühimmat yığıyor. İsrail’de Güney
Kıbrıs’a hava sistemleri yerleştiriyor.
Doğu Akdeniz’de Amerika, Yunanistan, İsrail
donanmaları sürekli tatbikatlar yapıyor.
Yunanistan Sağlık bakanı iki gün önce şöyle
dedi: “Tel Aviv, bölgedeki başlıca müttefikimizdir. Türkiye’nin kilit
rakibidir. Eğer bugün biz İsrail’in yanında olursak, yarın neye ihtiyacımız
olursa olsun İsrail de bizim yanımızda olacaktır”
Eski MOSSAD Başkanı Yosi Cohen, “Türkiye
İran’dan daha büyük tehdit” diyordu.
Salı günü Jerusalem Post gazetesinin bir
etkinliğinde konuşan İsrail Diaspora ve Antisemitizmle Mücadele Bakanı Amihay
Şikli; Türkiye, Suriye ve Katar'ı "yeni şer ekseni" olarak
nitelendirerek, "Bu yeni İran'dır” dedi.
Netenyahu’nun son konuşması ve Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ı saldırması, esas hedefin Türkiye olduğunu bir kez daha gözler önüne
serdi.
ÖNLEMLER ALINIYOR
Milli güçler Amerika, İsrail ve Yunanistan ve
Güney Kıbrıs’tan kaynaklanan tehdit ve tehlikeleri gördü ve önlemler almaya
başladı.
2014’te Silivri duvarları yıkıldı ve askerlerimiz,
aydınlarımız özgürlüğüne kavuştu.
24 Temmuz tarihinde, Türk uçakları Kandil’i
bombaladı ve PKK unsurlarına karşı silahlı mücadele başladı. “Açılım süreci”
adı altında yürütülmekte olan ihanete son verildi. PKK kendi açtığı hendeklere
gömüldü.
15/16 Temmuz 2016 gecesi sokak sokak, kışla kışla
Amerika ile savaşıldı ve Türkiye’ye egemen olmak için yapılmak istenilen darbe
önlendi.
Bu tarihten itibaren ordu, yargı, emniyet ve
tüm devlet kurumları Amerika’nın içimizde kurduğu FETÖ örgütünün mensuplarından temizlenmeye
başlandı.
15 Temmuz’un hemen arkasından, 24 Ağustos
2016’da Fırat Kalkanı adı altında, PKK unsurlarına karşı Suriye’nin kuzeyine
askerî harekât yapıldı. Bunu Barış Pınarı, Zeytin Dalı gibi harekâtlar takip
etti. Bu şekilde, Kürdistan adı altında, İran’dan başlayıp Akdeniz kadar uzanan
bir alanda kurulmak istenen ikinci İsrail devletine engel olundu.
Terör örgütünün tüm unsurlarına karşı silahlı
mücadele devem ettirilerek, PKK silah bırakmaya mecbur edildi.
Tehdit algısı değiştiği için önce Rusya’dan S
400 hava savunma füzeleri alındı. Savunma
sanayiinde büyük atılımlar yapıldı ve dışa bağımlılık azaltıldı. Milli Piyade
tüfeği ile başlayan atılım, kara, deniz ve hava savunma silahlarının gelişmesi
sayesinde ordunun kullandığı silah ve mühimmatın yerlilik oranı kısa sürede %20’lerden
%80’lere çıkarıldı.
Türkiye artık sadece top tüfek yapmıyor,
roket, füze (hipersonik dahil), tank, çeşitli zırhlı araçlar, İHA, SİHA, insanlı
insansız savaş uçağı, helikopter, muhrip, hücumbot, denizaltı yapıyor. Ambargo
nedeniyle alamadığımız tank, helikopter, uçak, SİHA’ların motorlarını da
kendimiz yapmaya başladık.
İÇ CEPHE ÖNEMLİ
Bu tehdit ve tehlikelere karşı iç cephenin de
güçlü olması gerekiyordu. Bu amaçla Sayın Bahçeli bir açıklama yaparak, PKK’nın
kendisini feshettiğini Öcalan’ın açıklamasını istedi Öcalan’da bir mektup yayınlayarak,
“Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak
yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar
alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” dedi. Böylece “fesih,
silah bırakma ve toplumla ve devletle” süreci başlamış oldu.
Sayın Devlet Bahçeli’den Sünni-Alevi birlikteliğini
ve kardeşliğini güçlendirmek için bir hamle de sanırım 29 Ekim’de gelecektir.
İsrail yalnız değil, Amerika, Yunanistan,
Güney Kıbrıs ve bazı Avrupa ülkeleri İsrail ile ittifak halindeler. Savaşı
önlemek ve tehditleri bertaraf etmemiz için bizim de güçlü bir ittifak kurmamız
gerekiyor. Bu yöndeki bir çağrı da gene Bahçeli’den geldi ve şu ifadelerle Türkiye,
Rus ve Çin ittifakını önerdi:
“Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer
koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve
yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek 'TRÇ' ittifakının inşa ve
ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil
olması arzu ve önerimizdir.”
Sonuç olarak; tehdit Batı kaynaklıdır, bunun
başını Amerika İsrail ortaklığı çekmektedir. Türkiye’nin milli güçleri bunu
görmüştür. Önlemler alınmaktadır.
TÜRKİYE DEVRİME GİDİYOR
Bu gelişmeler eninde sonunda Türkiye’yi bir
devrime götürecektir. Türkiye Batı’dan kopup yükselen Asya uygarlığındaki yerini
alacaktır.
Bağımsız, başı dik, özgür, üreten, kamucu, halkçı
Türkiye’ye doğru ilerleyiş devam edecektir. Var olan yönetim ile gerçekleşemeyeceğine
göre, AKP, CHP, VP ve diğer partilerdeki milli unsurların bir araya gelmesi ve
yeni bir hükümet kurması kaçınılmazdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder