4 EKİM 1922
30 Ağustos’un öneminin tam olarak anlaşılması ve Atatürk’ün gerçek anlamıyla anılması için onun 4 Ekim 1922 tarihinde, TBMM’nde milletvekillerini bilgilendirmek için yaptığı konuşmayı okumak ve değerlendirmek gerekir.
Mustafa Kemal Paşa kürsüye çıkar ve anlatır:
“Efendiler, kalbimde derin bir özlem doğuran
ayrılıktan sonra tekrar sizlerin arasına katılmış olduğumdan dolayı mutluyum.
Cenabı Hakka şükrederim ki, ordularımızın silahlarına emanet ettiğiniz aziz ve
mübarek maksat, arzu ettiğiniz gibi mutlu sonuca ulaştı.
En karanlık ve bahtsız günlerimizde Meclisimizin sarp ve yalçın bir kaya gibi azim ve imanı talihin bu parlak gelişimine erişmek için gereken imkânı daima saklı tuttu. Milli meselelerde şaşmaz bir aklıselimle daima doğruyu ve daima iyiyi bulan ve ayırabilen Meclisimizin bu neticelere ermekten dolayı duyduğu mutluluk kadar hak edilmiş ne hayal edilebilir?
Milletimizin kaderini doğrudan doğruya üstlenerek üzüntü yerine umut, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin, civanmert ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve değerli arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve istiklal fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum.
“Her safhasıyla düşünülmüş, ihzar, idare ve zaferle intaç edilmiş olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk zabitan ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin lâyemut abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunun başkumandanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur…”
"Efendiler! Taarruzumuz, öteden beri Erkânı Harbiye-i Umumiye Reisi Paşa hazretlerinin pek derin ilme ve vukufa ve pek derin feyiz ve tecaribe müsteniden ihzar ettiği plân dâhilinde vuku bulacaktı. Bu plan düşman ordusunu kaçırmak için değil, fakat tutup boğmak esasını ihtiva eden bir plândı.."
"Ordumuzda zabitan ve kumandanların kendilerine verilen vazifeyi ifada gösterdiği tehalükü ve hissî namusu göstermek isterim. Ordumuzdaki zabitan ve kumanda heyeti âliyesi yekdiğerine karşı böyle bir muhabbetle, hürmetle, emniyet ve itimatla merbuttur ve mafevkten aldıkları emri bir namus telakki ederek ifa ederler"
"Topçularımızın, piyadelerimizin,
süvarilerimizin, makineli tüfeklerimizin, tayyarecilerimizin ve her sınıf
askerlerimizin gösterdikleri gayret ve kahramanlık her türlü takdiratın
fevkindedir. Ve bahusus askerlerimizin Yunan ordusunun kalb ve vicdanına
verdiği dehşet haiz-i ehemmiyettir. O havf-ü haşyet ve dehşet buradaki mahvü
müzmahil olan kıtaattan başka bütün Yunan ordusuna sirayet etmiş bulunuyordu.
Müteakip hareket bunun şahid-i katîsi olmuştur. Bu muharebenin neticesi
Yunanların ve Rumların kalbini sındırmıştır. Binaenaleyh; bu muharebeye Rum
Sındığı Meydan Muharebesi demek çok muvafık olur. Bu suretle
Afyon-Karahisar’dan izmir’e kadar dört yüz küsur kilometrelik mesafe, müteaddit
meydan muharebeleri de dâhil olduğu halde ordularımız tarafından on beş günde
katedilmiş ve milli ordunun bu müstesna kudret ve hareketi bilhassa şayan-ı
tezkâr bulunmuştur"
Efendiler! Milletimiz, tek bir adam gibi, gösterdiği sarsılmaz vahdet ve gayret sayesinde bu muvaffakiyeti ihraz etmiştir. Milletimizin sulh işlerinde de sulhtan sonraki işlerde de, aynı himmet ve gayreti ve vahdeti göstererek; bu zaferi itmam edeceğine şüphe yoktur. Bu zafer bize bir imkân bahşediyor. Biz bu imkânı memleketimizin, milletimizin münevver, mesut ve müreffeh istikbali için kullanacağız"
"30 Ağustosta sevk ve idare ettiğim
muharebe, Türk Milletinin yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve son
muharebedir. Bir insan kendini, milletle beraber hissettiği zaman, ne kadar
kuvvetli buluyor bilir misiniz? Bunu tarif müşküldür. Eğer ben, izahta izhar-ı
acz edersem beni mazur görünüz"
"Efendiler! Sözlerime hitam vermeden evvel kemali iftiharla şunu arzedeyim: Bu hareketi yapan bir ordunun babalarından ve analarından ibaret olan milletimiz bütün cihana karşı en yüksek mevki-i hürmeti ve mevkii izzeti kazanmıştır. Milletimiz bîperva iftihar edebilir. Bu en kuvvetli şeraitle hakkıdır ve böyle bir milletin âciz bir ferdi olmakla en büyük saadeti hissediyorum. Bu muharebe meydanlarında, emsalsiz kahramanlıklar ve şehamet göstermiş olan zâbitlerimizin, neferlerimizin ve kumandanlarımızın her biri ayrı, ayrı bir menkıbe, bir destan teşkil eden harekâtını kemali tebcille ve hürmetle ve takdirle yâdediyorum. Ve bu şehamet meydanlarında rahmeti rahmana kavuşan şühedamızın muazzez ervahına hep beraber fâtihalar ithaf edelim. Arkadaşlar! En son sözüm budur. fiehamet meydanında ölenlerin analarına babalarına taziyeler değil, fakat tebrikâtımızı îsal edelim"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder