30 Ağustos 2025 Cumartesi

 

BİR DEVRİN BATTIĞI ZAMAN VE YER: 30 AĞUSTOS VE DUMLUPINAR

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.

30 Ağustos 1922 Türk tarihinin en önemli günlerinden birisidir.

Cumhuriyet’e giden yolun kapısını bugün açtık.

 Başını İngilizlerin çektiği Batı’nın emperyalist güçlerini bugün mağlup ve perişan ettik.

 Mazlum milletlere emperyalist güçlerin de yenileceğini bugün gösterdik.

Bu zaferle 23 Nisan 1920’de Atatürk’ün önderliğinde kurduğumuz cumhuriyeti tüm dünyaya kabul ettirdik.

Bu zaferle, Türk milleti, şehit kanları ile vatan kıldığı bu topraklara egemen oldu ve özgür ve bağımsız yaşamaya başladı 

ATATÜR’ÜN ZAFERİ DEĞERLENDİRMESİ

30 Ağustos’un hemen sonrasında, TBMM Reisi ve TBMM Ordularının büyük kumandanı Mustafa Kemal Paşa bu büyük zaferi değerlendirir ve bilgilendirir.

 Atatürk, bu konuşması ile sadece milletvekillerini değil, ebede kadar yaşayacak olan Türk milletinin her ferdini bilgilendirir.

 “Her safhasıyla düşünülmüş, ihzar, idare ve zaferle intaç edilmiş olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk zabitan ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin lâyemut abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunun başkumandanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur…”

 "..Milletin mukadderatını doğrudan doğruya deruhte ederek yeis yerine ümit, perişanlık yerine intizam, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin, civanmert ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. Kalbim bu meserretle dolu olarak pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve istiklâl fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum"

 31 Ağustos sabahı harp sahasını gezerken gördüğü manzara karşısında düşman askerlerinin durumunu şöyle değerlendirir: "Allah’ın bunlara bunu mukadder etmiş olmasına göre, burada bu vaziyete girenler asker değildir. Bunlar herhalde caniler ve katillerdir" Yunanlılar çekilirken, her yeri yakmış, yıkmış ve âciz, müdafaasız ahaliyi, kadın ve çocukları öldürmüş, yakmıştır. Bu nedenle Atatürk, "Bu müthiş faciayı kemali lânet ve nefretle yâdetmek lazım gelir" demiştir.

 30 Ağustos, bize bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik kapılarını açan bir zaferdir. Bu zaferi “milli varlığı son bulduğu sanılan” büyük Türk Milleti, askeri ile, komutanı ile, kadını ile çocuğuyla birlikte kazanmıştır.

 Bugün bağımsızlık timsali bayrağımız gönderinde dalgalanıyorsa, padişahın kulu olmaktan çıkıp özgür vatandaşlar olduysak, egemenlik Osmanlı sülalesinden millete geçtiyse, Türk olmanın gururunu yaşayabiliyorsak bunu bu büyük zafere borçluyuz.

 Yıllarca süren savaşlardan yorgun ve bitkin bir halk; insanlar aç ve susuz, üstte yok, başta yok, her evde 3-5 şehit veya gidip de gelmeyen nişanlı, koca, baba. Bu yokluk ve perişanlık iççinde eksik olmayan hürriyet ve istiklâl arzusu. Peki Osmanlı ne yapıyor? Kendi ikbali peşinde. İngiliz’e teslim olmuş, sarayından çıkamıyor ki o saraylar Türk halkı açıktan hastalıktan, savaşlardan kırılırken ondan bundan borç alınarak yapılmış. Zafer gerçekleşince Türk halkı mutlu, mesut, padişah ve avenesi ise üzgün ve mahzun.

 Bu eseri yaratan başta Mustafa kemal Paşa olmak üzere gazilerimize, şehitlerimize şükranlar olsun. Onlar sayesinde Osmanlının bize bıraktığı işgal edilmiş vatan, yabancı güçlerden temizlenmiş ve bağımsız bir vatana dönüşmüştür.

 Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1924 yılında yapılan, 30 Ağustos’u anma toplantısında bu büyük zaferi kazanan Türk halkını şöyle anlatmış:

 "Burada, hâdise sözden çok kuvvetli bir mevkidedir. Ben size ne söyleyebilirim ki, bu ovaların üstünde geçen vak’alar kadar derin, manalı, beliğ ve şümullü olsun. Söz burada fiil karşısında acizdir. Bakıyorum, aramızda Anadolu kadınları var, hiçbir felâketin üstüne gözyaşı akıtmamış, yüzleri kayalar gibi katı, yüzleri dağ başlarındaki kayalar gibi yanık, sayısız muharebelere sayısız şehitler vermiş Anadolu kadınları var. Aramızda alaca gömlekleriyle, çıplak ayaklarıyla köylüler ve köy çocukları görünüyor. Dağ başlarındaki yaylalardan Yörükler inmiş, içtimaa onlar da gelmişler, içtima tamamdır. Burada olanlar kadar burada olmayanlar da burada… Türk milletinin ruhu, bu harp meydanının kenarında şimdi el bağlamış duruyor.

Bu toprakların içinde zerre zerre parıltılarla örtülü, bembeyaz genç dişleri arasından istiklâl şehitleri bir şey sayıklıyorlar: "Ey Türk milleti, senin için! Diyar diyar, iklim iklim, bütün o boğuşmalar, o mücahedeler ve bu ölüm, ey Türk milleti senin için, senin için"

 Afyon ovası ve Kocatepe Necmettin Halil Onan’ın dediği gibi bir devrin battığı yerdir. Bu devrin batması ile, Türkiye Cumhuriyeti “Yeni bir güneş gibi doğmuştur” ve Türk Ulusu hürriyet zevkini Cumhuriyet ile birlikte tatmaya başlamıştır.

Necmettin Halil Onan


Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

 

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,

Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,

İstiklal uğrunda, namus yolunda,

Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

 

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,

Mübarek kanını kattığı yerdir.

 

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin

Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,

Bir harbin sonunda, bütün milletin,

Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Hiç yorum yok: