BÖYLE DOST DÜŞMAN BAŞINA
Trump, Netanyahu ile konuşurken Erdoğan’ı sözüm ona methetmiş. Söyledikleri de şunlar:
“Benim büyük bir dostum var, adı Erdoğan. Ben onu severim, o
da beni sever. Hiçbir zaman aramızda bir sorun olmadı. Birçok şey yaşadık
birlikte. Bibi, eğer Türkiye’yle bir sorunun varsa… Rahip Brunson olayını
biliyorsun… Bunu çözebileceğime inanıyorum. Ama makul olmalısın. Erdoğan sert
biridir, zeki biridir.” Bir yandan övüyor, diğer yandan Rahip Brunson’u
hatırlatıp Erdoğan’a aba altından sopa gösteriyor.
Bunları okuyunca aklıma şu meşhur söz geldi: “Zehri altın tabakta sunarlar”. Bir çarpıcı ifadede Almanlar’ın Edda isimli destanında var: “Eğer birine kötülük yapacaksan, yüzüne iyilikle bak, onunla dostça konuş.”
Trump’ın yaptığı da tam da bu, dostça konuşuyor ama kötülük
yapmanın hazırlığını da sürdürüyor. Ziya Paşa’nın dediği gibi, “Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz.”. Biz de Amerika’nın yaptığı işlere bakalım, Trump dost
mu düşman mı anlamaya çalışalım.
Romanya’dan Yunanistan’a, Dedeağaç’tan Girit’e, oradan Güney Kıbrıs’a askeri üslerini kurmuş, üsleri zırhlılarla, tanklarla, uçaklarla doldurmuş ve namlularını da Türkiye’ye çevirmiş uygun zamanı bekliyor; tıpkı, avcının Tüfeğini doldurup kuşu vurmak için beklediği gibi..
Yetmezmiş gibi, İsrail ile birlikte Kürdistan isimli bir kukla devleti kurmak için, Suriye’de darbe yapmış, İran ve Rusya’nın bu bölgedeki etkisini azaltmış, Türkiye’yi yalnızlaştırmış ve şartların olgunlaşmasını bekliyor.
Bununla da yetinmemiş, Türkiye’de kendisine daha az direnecek bir iktidar olsun diye uğraşıyor, ortalığı karıştırıyor.
Ne diyelim; böyle dost düşman başına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder