ALGILARIN GÜCÜ
Gary Small’un “Bir Psikiyatristin Gizli Defteri” isimli bir
kitabını bilmem okudunuz mu? Kitapta çok sıra dışı vakalar anlatılıyor.
Bunlardan birisinde, Dr. Small’un hastası kendi elini oraya ait değilmiş gibi
hissediyor. Elinden kurtulana kadar kendisini rahat hissetmeyeceğini düşünerek
elini kestirmek istiyor.
Small, hastasına ‘dismorfofobi’ teşhisini koyuyor. Bu
hastalar kendisini veya kendisinin bir parçasını, gayet normal olduğu halde,
acayipmiş gibi algılıyor. Hastalar gerçeklere göre değil, bu algıya göre karar
veriyor ve acayip buldukları parçalardan kurtulmaya çalışıyor. Dr. Small,
gerçekten uzaklaşmış algısına teslim olmuş bu hastayı, hastanın rızası olmamasına
rağmen, marangoz olan hastanın elini kesmesinden korkup acil olarak hastaneye
yatırıyor ve tedaviye başlıyor.
Bu hikâyeyi okurken şunu düşündüm; kafalarda oluşmuş algılar
gerçeğin yerine geçebiliyor ve insanlar bu algılara göre seçimlerini yapıyor ve
kararlar veriyor. Freud’a göre de arzular ve bilinçaltı sürekli yanılgılar
üretir ve insanlar da bu yanılgıları hakikat diye inanır. Gerçeklerin yerini
algılar alır.
Uzun uzun düşünmek lazım; gerçek diye bildiklerimizin kaçı
gerçektir acaba? Ya da hangileri medyanın ya da sosyal medyanın etkisi ve bizim
bilinçaltımızın eseri olan algılardır. Ve biz bu algılar sonucu kendimize ve
çevremize zarar veriyor muyuz? Kendi elimiz kendimiz kesiyor muyuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder