EMPERYALİZM İLE
SAVAŞAN CHP’DEN EMPERYALİZİN UMUDU OLAN CHP’YE
Değerli bilim
adamı, gerçek Atatürkçü Prof. Dr. Cihan Dura yeni bir kitap yayımladı.
Okunmasını şiddetle önerdiğim bu kitaptan bir pasaj aktarmak istiyorum:
“Başkan John Kennedy’nin, kendisi gibi bir
suikast soncu öldürülen kardeşi Robert Kennedy anısına düzenlenen yıllık insan
hakları ödülüne Türkiye’den iki kişi uygun görülmüştü. Ödüller 21 Kasım 1997’de
Senatör Edward Kennedy tarafından verilecekti. Senatör Kennedy, Türkiye’den ve
Türklerden hoşlanmayan, özel hayatı da karanlık olan biriydi. Seçimlere
katıldığı Massachussets eyaletinde çok sayıda Rum asıllı seçmen vardı. Onlara
hoş görünmek için yıllardır Türkiye karşıtı politikalar izliyordu.
O gün, Kongre’de
hazırlanan salonda300’den fazla konuk vardı. Kennedy ve Türkiye’den gelen iki
şahıs kürsüde yerlerini aldılar. Bir köşede de çevirmenlik yapacak bir Türk
oturuyordu. Edward Kennedy ödül verilecek olan ilk şahsı tanıttı: 35 yaşında,
insan hakları savunucusu, “masum” bir avukattı. “Bu masum insan,
DEP’lileri ve halkı savunduğu için hapis yattı” dedi ve onu kürsüye
çağırdı. Ardından ağır gövdesiyle koltuğuna gömülüp gözlerini yumdu.
Ödül sahibi
elindeki yazılı metni okumaya başladı. Türk askerinin sistemli bir şekilde
Doğu’daki köyleri yakıp yıktığını, sivil halkı öldürdüğünü, işkence
uyguladığını ileri sürdü. Ardından, “Türkiye’nin Kürdistan diye bilinen
güneydoğusunda savaş var. Son on yılda 26 bin kişi öldürüldü. Bunların 3 bini
siyasi suikast sonucu öldürüldü. Savaş bölgesinde avukatlık yapan bir kişi
olarak neler çektiğimi bilemezsiniz” diyerek metni okumayı sürdürdü.
O sırada Edward Kennedy koltuğunda iyiden iyi uyuklamaya başlamıştı. Sanki söylenenler
umurunda değildi; önemli olan birilerinin Türkiye aleyhinde bir şeyler
söylemesiydi. Konuşmacı da aslî görevini yerine getiriyordu. Yüzüne iliştirdiği
ağlamaklı ifadeyle konuşmasını bitirip yerine oturdu.
Peki bu adam
kimdi? “Türk ordusunu cinayet ve işkence yapmakla suçlayan, güneydoğumuzu
Kürdistan olarak adlandıran, orada savaş olduğunu ileri süren, Amerikalarda
Türkiye aleyhine konuşmalar yapıp kendi devletini kötüleyen” bu adam kimdi?
Bu adam bugün
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’sinin çiçeği burnunda üyesi, aynı zamanda yakın
yardımcısı olan, Haziran 2011 seçimlerinde partiden İstanbul milletvekili
yapılan Sezgin Tanrıkulu’ydu.”
Sezgin Tanrıkulu
bu konuşmayı yaparken yalnız da değildir. Bu ödüle layık görülen ikinci kişi de
Şenal Saruhan’dır. O da CHP içinde siyaset yapmaktadır. Milletvekili
yapılanlardan birisi de odur. Emperyalizmin mahfillerinde kendilerine rol
verilen iki avukat, ikisi de CHP’li…
Tanrıkulu hızını
alamamış, daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Atatürk’ Tunceli’de
katliam yapığını ima eden sözler söylemiş ve CHP adına özür dilemişti.
KILIÇDAROĞLU DA
FARKLI DEĞİL
Tanrıkulu böyle
de Kılıçdaroğlu çok mu farklı? Bir konuşmasında, Konuşmasında HDP’yi masum ve
şirin göstermeye çalışmıştı. Onunla da yetinmemiş, Demirtaş’a şeref madalyası
takmıştı.
Sormak lazım: Bu
madalyayı Demirtaş’ın hangi hizmeti için takıyorsun? PKK’nın Mehmetçiğe sıktığı kurşunlar,
patlattığı bombalar için mi Demirtaş’a şeref madalyası takıyorsun? Demirtaş’ın
eşbaşkan olduğu HDP teşkilatları ve belediyeleri PKK’ya erzak, lojistik,
militan sağladığı için mi Demirtaş’a madalya takıyorsun? Bu eylemleri
yapanlarda şeref ne arar?
Türk ordusuna
madalya yok, Türk polisine madalya yok ama Demirtaş’a var. Yazıklar olsun!
Demirtaş’a
madalya takmak, kahraman Mehmetçiklerimize, emniyet mensuplarımıza yapılan bir
hakaret değil mi? Türk ordusuna karşı psikolojik bir saldırı değil mi?
KARŞI DEVRİM
PARTİSİ
CHP, Türk milletini
arkasına alarak, Atatürk’ün önderliğinde, Batı emperyalizmine ve onun yerli işbirlikçilerine
karşı savaştı, bir büyük devrim gerçekleştirdi ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.
Cumhuriyetin temeline vatanın bütünlüğü ve milletin birliği koydu. Bu nedenle,
vatanın bütünlüğüne, milletin tekliğine yönelik her söz bir karşı devrim
ilanıdır.
CHP, bugün Atatürk’ün
“Bizi aşağı olmaya mahkûm bir halk olarak tanımakla yetinmemiş olan Batı,
yıkılmamızı çabuklaştırmak için ne yapmak lazımsa yapmıştır” diye anlattığı,
başını Amerika’nın çektiği Batı emperyalizminin umudu haline gelmiştir.
CHP, Batı’dan
demokrasi, insan hakları dileniyor, Batı’da Türkiye üzerindeki projelerini
gerçekleştirmek için Kılıçdaroğlu ve dostlarına güveniyor.
O Batı ki, vatanımızın
bütünlüğüne kastediyor, Mavi Vatanımıza saldırıyor, yer altı ve yer üstü değerlerimize el koymak
istiyor, milli birliğimizi parçalamaya çalışıyor.
Hal böyle iken, CHP’yi
destekleyen, oy veren ve kendilerini Atatürkçü olarak tanımlayanlar Biden’ın
umudu haline gelen CHP’yi hâlâ Atatürk’ün partisi sanıyorlar. Bakalım,
yuttukları “Erdoğan düşmanlığı” afyonunun etkisinden ne zaman kurtulacaklar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder