16 Nisan 2021 Cuma

 

EMPERYALİZM İLE SAVAŞAN CHP’DEN EMPERYALİZİN UMUDU OLAN CHP’YE

Değerli bilim adamı, gerçek Atatürkçü Prof. Dr. Cihan Dura yeni bir kitap yayımladı. Okunmasını şiddetle önerdiğim bu kitaptan bir pasaj aktarmak istiyorum:

Başkan John Kennedy’nin, kendisi gibi bir suikast soncu öldürülen kardeşi Robert Kennedy anısına düzenlenen yıllık insan hakları ödülüne Türkiye’den iki kişi uygun görülmüştü. Ödüller 21 Kasım 1997’de Senatör Edward Kennedy tarafından verilecekti. Senatör Kennedy, Türkiye’den ve Türklerden hoşlanmayan, özel hayatı da karanlık olan biriydi. Seçimlere katıldığı Massachussets eyaletinde çok sayıda Rum asıllı seçmen vardı. Onlara hoş görünmek için yıllardır Türkiye karşıtı politikalar izliyordu.

O gün, Kongre’de hazırlanan salonda300’den fazla konuk vardı. Kennedy ve Türkiye’den gelen iki şahıs kürsüde yerlerini aldılar. Bir köşede de çevirmenlik yapacak bir Türk oturuyordu. Edward Kennedy ödül verilecek olan ilk şahsı tanıttı: 35 yaşında, insan hakları savunucusu, “masum” bir avukattı. “Bu masum insan, DEP’lileri ve halkı savunduğu için hapis yattı” dedi ve onu kürsüye çağırdı. Ardından ağır gövdesiyle koltuğuna gömülüp gözlerini yumdu.

Ödül sahibi elindeki yazılı metni okumaya başladı. Türk askerinin sistemli bir şekilde Doğu’daki köyleri yakıp yıktığını, sivil halkı öldürdüğünü, işkence uyguladığını ileri sürdü. Ardından, “Türkiye’nin Kürdistan diye bilinen güneydoğusunda savaş var. Son on yılda 26 bin kişi öldürüldü. Bunların 3 bini siyasi suikast sonucu öldürüldü. Savaş bölgesinde avukatlık yapan bir kişi olarak neler çektiğimi bilemezsiniz” diyerek metni okumayı sürdürdü.

O sırada Edward Kennedy koltuğunda iyiden iyi uyuklamaya başlamıştı. Sanki söylenenler umurunda değildi; önemli olan birilerinin Türkiye aleyhinde bir şeyler söylemesiydi. Konuşmacı da aslî görevini yerine getiriyordu. Yüzüne iliştirdiği ağlamaklı ifadeyle konuşmasını bitirip yerine oturdu.

Peki bu adam kimdi? “Türk ordusunu cinayet ve işkence yapmakla suçlayan, güneydoğumuzu Kürdistan olarak adlandıran, orada savaş olduğunu ileri süren, Amerikalarda Türkiye aleyhine konuşmalar yapıp kendi devletini kötüleyen” bu adam kimdi?

Bu adam bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’sinin çiçeği burnunda üyesi, aynı zamanda yakın yardımcısı olan, Haziran 2011 seçimlerinde partiden İstanbul milletvekili yapılan Sezgin Tanrıkulu’ydu.”

Sezgin Tanrıkulu bu konuşmayı yaparken yalnız da değildir. Bu ödüle layık görülen ikinci kişi de Şenal Saruhan’dır. O da CHP içinde siyaset yapmaktadır. Milletvekili yapılanlardan birisi de odur. Emperyalizmin mahfillerinde kendilerine rol verilen iki avukat, ikisi de CHP’li…

Tanrıkulu hızını alamamış, daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Atatürk’ Tunceli’de katliam yapığını ima eden sözler söylemiş ve CHP adına özür dilemişti.

KILIÇDAROĞLU DA FARKLI DEĞİL

Tanrıkulu böyle de Kılıçdaroğlu çok mu farklı? Bir konuşmasında, Konuşmasında HDP’yi masum ve şirin göstermeye çalışmıştı. Onunla da yetinmemiş, Demirtaş’a şeref madalyası takmıştı.

Sormak lazım: Bu madalyayı Demirtaş’ın hangi hizmeti için takıyorsun?  PKK’nın Mehmetçiğe sıktığı kurşunlar, patlattığı bombalar için mi Demirtaş’a şeref madalyası takıyorsun? Demirtaş’ın eşbaşkan olduğu HDP teşkilatları ve belediyeleri PKK’ya erzak, lojistik, militan sağladığı için mi Demirtaş’a madalya takıyorsun? Bu eylemleri yapanlarda şeref ne arar?

Türk ordusuna madalya yok, Türk polisine madalya yok ama Demirtaş’a var. Yazıklar olsun!

Demirtaş’a madalya takmak, kahraman Mehmetçiklerimize, emniyet mensuplarımıza yapılan bir hakaret değil mi? Türk ordusuna karşı psikolojik bir saldırı değil mi?

KARŞI DEVRİM PARTİSİ

CHP, Türk milletini arkasına alarak, Atatürk’ün önderliğinde, Batı emperyalizmine ve onun yerli işbirlikçilerine karşı savaştı, bir büyük devrim gerçekleştirdi ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Cumhuriyetin temeline vatanın bütünlüğü ve milletin birliği koydu. Bu nedenle, vatanın bütünlüğüne, milletin tekliğine yönelik her söz bir karşı devrim ilanıdır.

CHP, bugün Atatürk’ün “Bizi aşağı olmaya mahkûm bir halk olarak tanımakla yetinmemiş olan Batı, yıkılmamızı çabuklaştırmak için ne yapmak lazımsa yapmıştır” diye anlattığı, başını Amerika’nın çektiği Batı emperyalizminin umudu haline gelmiştir.

CHP, Batı’dan demokrasi, insan hakları dileniyor, Batı’da Türkiye üzerindeki projelerini gerçekleştirmek için Kılıçdaroğlu ve dostlarına güveniyor.  

O Batı ki, vatanımızın bütünlüğüne kastediyor, Mavi Vatanımıza saldırıyor, yer altı ve yer üstü değerlerimize el koymak istiyor, milli birliğimizi parçalamaya çalışıyor.

Hal böyle iken, CHP’yi destekleyen, oy veren ve kendilerini Atatürkçü olarak tanımlayanlar Biden’ın umudu haline gelen CHP’yi hâlâ Atatürk’ün partisi sanıyorlar. Bakalım, yuttukları “Erdoğan düşmanlığı” afyonunun etkisinden ne zaman kurtulacaklar?

Hiç yorum yok: