26 Nisan 2021 Pazartesi

 

MİLLÎ HÂKİMİYET GÜNÜNDEN ÇOCUK BAYRAMINA

16 Mart 1920 tarihinde İstanbul işgal edilmeye başlandı.

İstanbul'un işgali dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa beyanname yayınladı:

"...Bugün İstanbul'u zorla işgal etmek suretiyle, Osmanlı Devleti'nin 700 senelik hayat ve hakimiyetine son verildi. Yani, bugün Türk Milleti medeni kabiliyetinin, hayat ve istiklal hakkının ve bütün istikbalinin müdafaasına davet edildi."

Osmanlı Mebusan Meclisi son toplantısını 18 Mart tarihinde yaptı.

11 Nisan 1920 tarihinde Padişah Meclis-i Mebusan’ı kapattığını ilan etti.

Aralarında hükümet üyeleri ve mebusların da bulunduğu bir heyet Malta’ya sürüldü.

19 Mart 1920’de Mustafa Kemal Paşa vilayetlere, livada ve kolordu komutanlarına genelge yayınladı:

"Ankara'da toplanacak fevkalade selahiyete haiz bir meclis için acele seçim yapılması."

23 Nisan 1920 meclisin açılış tarihi olarak belirlendi ve 22 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa bütün vilayetlere tamim gönderdi:

"..23 Nisan'dan itibaren bütün mülki ve askeri makamların ve umum milletin mercii meclis-i mezkur olacağı tamimen arz olunur."

23 Nisan 1920 Ankara’da Büyük Millet Meclisi toplandı.

Toplantıyı en yaşlı üye olarak başlatan Sinop mebusu açılış konuşmasında şöyle dedi:

“Tam istiklal ile yaşamak hususunda yaşamak hususunda kati azimde olan çok eskiden beri hür ve müstakil milletimiz, esaret vaziyetini şiddetle ve kesin olarak reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlayarak büyük meclisinizi vücuda getirmiştir. Bu büyük meclisin ikinci reisi sıfatıyla ve Allah’ın yardımı ile milletimizin iç ve dış tam istiklâl içinde kaderini bizzat eline aldığını ve idare etmeğe başladığını bütün cihana ilân ederek Büyük Millet Meclisini açıyorum.”

TÜRK DEVRİMİ’NİN İLÂNI VE YENİ DEVLET

Şeref Bey, milletimizin iç ve dış tam bağımsızlığı içinde kaderini bizzat elinde aldığını ve idare etmeğe başladığını söylerken aynı zamanda Türk Devrimi’ni de dünyaya ilân ediyordu: Egemenlik artık Türk milletinindi ve ebediyen de öyle kalacaktı.

Egemenliğin Türk milletine geçmesiyle birlikte Anadolu’da yeni bir Türk Devleti de doğmuş oluyordu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ

Artık hükumet Meclis’in hükümetiydi. Ordu Meclis’in ordusuydu. Valiler, kaymakamlar Meclis’in vali ve kaymakamlarıydı. Meclis ise Türk milletinin meclisiydi.

23 NİSAN MİLLİ EGEMENLİĞİN ADIDIR

23 Nisan 1920 Türk tarihinde çok önemli bir gündür çünkü:

Bu tarihte Türk Milleti tebaa olmaktan çıkmış, egemenliği padişahtan almış ve kendi kaderini kendisi belirlemeye başlamıştır.

Kendi evlatlarının kanları ile vatan kıldığı bu topraklarda kulluğu bırakmış, efendi olmuştur.

Yüzyıllarca padişahın olan egemenlik bu tarihte Türk milletine geçmiştir.

Türk Milleti, “medeni kabiliyetinin, hayat ve istiklal hakkının ve bütün istiklalinin müdafaasına” TBMM’de tecelli eden hür iradesi ile devam etmeye başlamıştır.

23 Nisan denince akla gelmesi gereken “Hakimiyet-i Milliye ve İstiklal-i Tam” olmalıdır.

23 Nisan, 12 Eylül 1980 darbesine kadar Millî Hakimiyet günüydü. Amerikancı Darbe, bayramın adını “23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı” diye değiştirdi.  Bu değişiklik yapıldıktan sonra “Milli Egemenlik” bir yana bırakıldı ve bu önemli gün çocuk bayramı olarak kutlanmaya başlandı.

Bugün artık 23 Nisan denince akla çocuklar geliyor ve bu önemli gün gerçek anlamıyla kutlanmıyor. Hakimiyet-i Milliye ikinci planda kalıyor, ön plana çocuklar çıkıyor. Hal böyle olunca da 23 Nisan’ın ve millet egemenliğinin önemi halkımız tarafından iyi kavranmıyor ve iyi değerlendirilemiyor.

MİLLİ EGEMENLİĞE VURULAN DARBELER

‘Milli Egemenlik’ emperyalist Batı’nın hiç hoşlanmadığı bir kavramdır. Hakimiyet hep kendisinde olsun ister. Bu amacına da iktidarları belirleyerek, uluslararası antlaşmaları kullanarak, ekonomik ve siyasi baskılar, yaptırımlar uygulayarak ulaşmaya çalışır.

Bu emperyalist Batı, İMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi oluşumlarla mazlum milletleri nasıl ekonomik olarak kontrol etmek istiyorsa, İstanbul Sözleşmesi gibi bazı belgelerle, ikili antlaşmalarla da siyasi açıdan diğer devletler üzerinde egemenlik kurmaya çalışıyor. Bağımsızlığımıza alenen darbeler vuruyor.

MİLLİ EGEMENLİK VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

İstanbul Sözleşmesi'nin uygulamasını izleyen bir mekanizma var: GREVIO. Bu GREVİO, sadece izlemiyor, talimatlar da veriyor, hesap soruyor.

GREVIO sözüm ona tarafsız ve bağımsız 10 uzmandan oluşuyor. Sözüm ona diyorum çünkü hazırladıkları rapor tam anlamıyla Türkiye karşıtlığını içeriyor.  

Bu oluşum, Türkiye’nin egemenlik haklarına açık bir şekilde müdahale ediyor. Türkiye’nin bağımsızlığına darbeler vuruyor. Kendisini Atatürkçü olarak tanımlayan bazıları da bu müdahaleleri beğeniyor, devam etsin istiyor.

Oysa Atatürk’ün en çok değer verdiği husus millet egemenliği idi. Onun bir sözünü hatırlatalım:

“Egemenlik, hiçbir mâna, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez.”

Bundan sonra, başta Atatürk olmak üzere, Türk milleti olarak egemenliğimizi kazanmamızı sağlayan tüm öncülere, şehitlerimize, gazilerimize layık olabilmek ve egemenliğimizi iç ve dış müdahalelere karşı koruyabilmemiz için, 23 Nisanları önemine ve anlamına uygun kutlayalım ve çocuklarımızın zihnine Atatürk’ün şu sözünü kazıyalım.

“Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz. “

EYUP S. KARAKAŞ

www.eyupskarakas.blogspot.com

Hiç yorum yok: