26 Mayıs 2020 Salı


BATI’NIN BATI ASYA MERAKI

Kapitalizmin gelişmesiyle ortaya çıkan emperyalizmden çok daha önce sömürgecilik vardı. Sömürgecilik, bir toplumun coğrafi ve etnik olarak uzak başka toplum tarafından bir iktidarca yönetilmesidir. İngiltere, Portekiz, Amerika, Hollanda, Belçika sömürgeye dayanan büyü imparatorluklar kurdular. Yüz yıllarca diğer halkları sömürdüler ve egemenliklerini sürdürmek için acımasızca katlettiler, işkenceler yaptılar. İnsanların hem topraklarını hem mallarını hem de canlarını aldılar.

Katliamlar söz konusu olduğunda, ortaya yüce amaçlar sürülür. Gerçek amaç hep gizlenir. Bunun en iyi örneği Haçlı Seferleri’dir.

Avrupa’nın Batı Asya merakı çok uzun yıllar öncesine dayanır. Birinci haçlı seferi ile başlayan büyük akınlar yaklaşık yüzyıl kadar sürmüştür. Haçlı seferleri dinsel amaçlara bağlanmıştı. Kudüs dinsizlerin elinden kurtarılacak ve Bizans’a yardım edilerek Anadolu’daki Türk yerleşimine engel olunacaktı. Gerçek sebep ise, toprak ve öteki zenginlikleri elde etmekti.

Art arda seferler yapıldı. Kudüs işgal edildi. Edilmesine edildi ama yerel halkın uzun soluklu direnci ve karşı koyması sert oldu. Saldırganlar sürekli kayıp vermeye başladılar. Sonunda, Akdeniz kıyısı boyunca birkaç tutanak noktasına geri çekilmeye mecbur kaldılar.

Bu yerleşim yerlerinden en önemlisi, şimdiki İsrail’in kuzeyinde bulunan Akra oldu. Ancak 1291 yılında o da Müslümanların saldırısına uğradı. Olaylar Vietnam’daki duruma çok benziyordu. Amerikalılar Vietnam’dan nasıl kaçtılarsa, bu yabancı istilacılar da aynı şekilde kaçıp kurtulmaya çalıştı. Kaçamayanlar cezalarını bir şekilde ödediler.

Sefere katılan bu silahlı din adamlarının bazıları ise ‘Kutsal Topraklara’ gelen hacılar için yapılar inşa ettiler. Bazıları iki yüz yıl kadar bu şatolarda kaldılar ve çıban başı oldular. Tanrıya hizmet bahanesi ile korsanlık bile yaptılar. Bu şatoların en meşhuru Suriye’nin batısında yüksek bir dağda inşa edilmiş olan Krakdes Chevaliers şatosudur. İsrail de bugünün çıban başı olarak, sömürgecilerin devamı gibi davranıyor.  

DÜN SÖMÜRGECİLER VARDI BUGÜN EMPERYALİSTLER VAR

Evet! Dün sömürgeciler Batı Asya’ya saldırmıştı, bugün de emperyalistler. Gene kutsal değerler ve yüce amaçlar bahane oldu. Saddam ve Esat diktatördü, halklarına zulmediyorlardı. Üstelik Irak’ın elinde bulunan nükleer ve kimyasal silahlar insanlık için büyük bir tehdit oluşturuyordu.

Amerika ve dünya kamuoyu bu yalanlara inandırıldı ve Amerika’nın başını çektiği emperyalist saldırı başladı. Amerika art arda iki kere Irak’ı işgal etti. Irak’ı da yetinmedi, Büyük Ortadoğu Projesi adı altında 22 ülkenin yönetimlerini ve sınırlarını değiştirmeye kalktı.

Güya diktatörlüklere son verecek, insan haklarını önleyecekti. Ama olan bölge halkına oldu. İki milyona yakın insan canından oldu. Evini, yurdunu terk etmeye mecbur kaldı. Bölgeyi kan ve barut kokusu sardı. 

Esas amacı ise, bölgenin zengin petrol ve doğal gez zenginliklerine el koymak, İsrail’in güvenliğini sağlamak ve İran’dan Akdeniz’e kadar uzanan, adına Kürdistan dediği ikinci İsrail devletini kurmaktı. Amacına tam olarak ulaşamadan bölgeden askerlerini büyük ölçüde geri çekti. Tıpkı yüzyıllar öncesi Haçlıların çekip gittiği gibi pılısını pırtısını bırakıp gitti, gitmeye de devam ediyor.

“DÜŞÜK YOĞUNLUKLU, UZUN VADELİ ÇATIŞMA”

Amerika kendi askerlerinin büyük kısmını geri çekti ama yeni bir strateji uygulamaya başladı: “Düşük yoğunluklu, uzun vadeli çatışma”.

Bu çatışma tarzında Amerika kendi askerlerinden çok, eğittiği, danışmanlık yaptığı, parasal olarak desteklediği, silahlandırdığı örgütleri kullanıyor. Bu bakımdan, bu çatışma modeline “vekalet savaşı” da denebilir. PKK, YPG, PYD, DEAŞ, Amerika’nın taşeron savaşçılarıdır.

Amerika’nın bu örgütleri kullanmaya, desteklemeye devam etmesini ve Amerika’ya tabi bir iktidar oluşturmak için gösterilen gayretleri bir arada düşününce, ‘İkinci İsrail’ projesinden vazgeçilmediği ama uzun vadeye yayıldığı anlaşılıyor.

UZATMAYALIM BİTİRELİM

Düşük yoğunluklu çatışma uzadıkça, Amerika ve İsrail’in şansı artar. Amerika’nın beklentisi Türk halkının bu çatışmalardan bıkmasını ve ‘ver kurtul’ aşamasına gelmesini sağlamak ve devam edip giden bu çatışmalardan ve oluşan ekonomik krizden de yararlanarak kendisine tabi bir yönetim oluşturmaktır. Bu şekilde, amacına ulaşmış olacaktır.

Türkiye bu oyunu bozmalıdır. Suriye’nin kuzeyine yerleşmiş bir terör unsurlarını bir an önce yok etmelidir. Suriye’nin kuzeyinde ikinci bir ‘Krakdes Chevaliers’e izin vermemelidir. Bunun için, başta Suriye olmak üzere bölge ülkeleri ile askeri dahil her türlü işbirliğine girmelidir. Amerika ve İsrail’in bu projesine dur demenin en iyi yolu budur.

Bu işbirliği sağlanırsa, sonuç, yüzyıllar öncesindeki haçlı seferlerindeki gibi olacaktır. Batı Asya, tüm yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile bölge ülkelerine ait olacak, Amerika bu bölgede söz sahibi olmaktan çıkacak, İsrail’in genişleme planları da suya düşecektir.

Hiç yorum yok: