ÖLÜMÜNÜN 95.YILINDA ZİYA GÖKALP’İ DOĞRU TANIMAK!
Osmanlı döneminde başlayan Türkçülük akımının ileri gelen
3-5 düşünüründen birisi olan Ziya Gökalp, bundan 95 yıl önce, 25 Ekim 1924’de
vefat etmişti. Türk Devrimi’ne önemli fikri katkılarda bulunan bu değerli alimi
rahmetle ve şükranla anıyoruz.
Ziya Gökalp’ı çoğu kimse ırkçı ve Turancı olarak bilir ki bu
kanı son derece yanlıştır. Bize Ziya Gökalp Milli Demokratik Devrim’e fikirleri
ile ışık tutmuş bir düşünür ve yazardır.
IRKÇI DEĞİL TÜRKÇÜ VE HALKÇI
Onun millet anlayışını kendi ağzından anlatalım: “…millet,
ne ırkî, ne kavmî, ne coğrafî, ne siyasî ne de iradî bir zümre değildir.
Millet, dilce, dince, ahlâkça ve güzellik duygusu bakımından müşterek olan,
yani aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan bir topluluktur…”
Turancılık üzerindeki görüşünü kendi ifadesi ile özetlemek
mümkün: “Türkçülerin uzak mefkûresi, Tûran nâmı altında birleşen Oğuzları,
tatarları, Kırgızları, Özbekleri Yakutları dilde, edebiyatta, kültürde
birleştirmektir.”
Türkçülük mefkûresini Türkiyecilik, Oğuzculuk ve Turancılık
olarak üçe ayırdıktan sonra şöyle der: “Bugün, gerçeklik sahasında yalnız
‘Türkiyecilik’ vardır.”
MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM VE ZİYA GÖKLAP
Türk devrimi, Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen bir milli
demokratik devrim. Bu devrimin temel özelliği, iktidarın yapısını değiştirmek:
Egemenlik tek kişiden tüm millete geçiyor (Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir). Bu aynı zamanda ülkenin feodal/ümmet toplumundan, millet
toplumuna geçişi de gerektiriyor. Milletleşme sürecinin iki temeli var, milli
kültür ve laiklik. Ziya Gökalp, bütün bu hususlarda devrimci bir anlayış içinde
yazılar yazmış ve devrimi fikirleri ile deteklemiştir.
EGEMENLİK VE ZİYA GÖKALP
İktidarı tek adamdan alıp bütün millete yayan, istibdada son
veren Atatürk’e en büyük Türkçü demesi, onun Türk devrimine bakış açısını net
bir şeklide ortaya koyuyor:
“Bütün dünya, bugün Gazi Mustafa Kemal Paşa adını kudsî bir
kelime sayarak, her an hürmetle anmaktadır. Evvelce, Türkiye’de, Türk milletinin
hiçbir mevkii yoktu. Bugün, her hak Türk’ündür. Bu topraktaki hâkimiyet, Türk
Hâkimiyetidir. Bu kadar kat’i ve büyük inkılabı yapan zât, Türkçülüğün en büyük
adamıdır. Çünkü, düşünmek ve söylemek kolaydır. Fakat, yapmak ve bilhassa
başarı ile neticelendirmek çok güçtür”.
“Türkçülük hiçbir zaman klerikalizmle, teokrasi ile,
istibdatla bağdaşamaz. …Halk Fırkası, hükümranlığı millete yani Türk halkına
verdi. Devletimize Türkiye ve halkımıza Türk Milleti adlarını verdi.
…Halk Fırkası’nın annesi Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti, büyük
kurtarıcımız olan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin doğru yolu göstermesi
ve öncü olmasıyla bir yandan Türkiye’yi düşman saldırılarından kurtarırken, öte
yandan da devletimize, milletimize, dilimiz hakiki adlarını verdi ve siyasetimizi
istibdadın ve yabancı unsurlar siyasetinin son izlerinden bile kurtardı”.
ÜMMET KÜLTÜRÜNDEN MİLLİ KÜLTÜRE
Feodal kültürden milli kültüre geçiş, milli demokratik
devrimin bir gereğidir. Ziya Gökalp de zaten milli kültürü savunur ve bunun
için de milli terbiyeyi esas alır: “…biz modern bir cemiyet olduğumuz için,
terbiyemizin milli olmasına çalışmamız kâfidir. Terbiyemiz milli olduğu gün,
ister istemez modern de olacaktır”.
Ziya Gökalp, kültür ve medeniyeti iki ayrı husus olarak
kabul eder ama milli kültürün de Avrupa medeniyeti ile kaynaştırılmasını
önerir:
“Hukuk, ahlâk ve felsefe ve iktisatta usuller ve sistemler
Avrupalı olmalı, fakat ruh tamamiyle halka, hayata uygun ve milli bulunmalıdır.
İşte, bu usulleri takip etmek şartıyla, Avrupa medeniyetini milli kültürümüzle
kaynaştırabiliriz. Her milli kültür kendi istiklalini muhafaza edebilmek için,
milletlerarası medeniyeti benimsemek zorundadır.”
Yazımızı onun şu sözleri ile bitirelim:
“Gelecekte de halkçılık ve Türkçülük el ele vererek,
mefkûreler âlemine doğru beraber yürüyeceklerdir. Her Türkçü siyaset sahasında
halkçı kalacaktır, her halkçı da kültür sahasında Türkçü olacaktır.”
Kaynaklar:
Ziya Gökalp, Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri. Milli
Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992.
Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları. Milli Eğitim Bakanlığı
Yayınları, 1972
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder