EMPERYALİZMİN
MASALLARI VE KENDİ HİKAYEMİZ
Şunu iyi bilmek gerekir: Emperyalizm, bir ülkede etkili
olmaya başlayınca, ilk planda o ülkeyi az gelişmişlik düzeyinde tutmaya
çalışır; gelişmişliği ise kendi kültürünü ve yaşama biçimini benimsetmek olarak
kabul ettirir. Bunu başarmak içinde birtakım masallar uydurur ve söyler. En çok
söylediği masalın adı ise; “Evrensel Kültür”.
Bu masal, kurdun kırmızı başlıklı kıza söylediğine benzer.
Arzu edilen kötü amaca güzel bir masal ile ulaşılmak istenir.
Evrensel kültür kavramı, tehlikeli bir tuzağı gizler. Batılı
emperyalistler, yaklaşık iki yüzyıldır, Yahudi-Hıristiyan tabanlı kendi
kültürlerini ‘evrensel’ kılıfı giydirerek sömürmek istedikleri ülkelere kabul
ettirmeğe çalıştılar. Sömürü düzenini kültür emperyalizmi yolu ile bu şekilde
kolaylıkla kurdular.
Sömürmek istedikleri ülkedeki aydınları ve yöneticileri kültür
emperyalizmi yoluyla Batı hayranlığı içine hapsederek, işbirlikçi haline
dönüştürdüler. Bu insanları artık birer ‘kültür misyoneri’ halinde getirdiler.
EVRENSEL KÜLTÜR MASALINA KANMIŞ BATI HAYRANLARI
Bizde Batı hayranlığı 18. Yüzyıl sonlarında başlar. Osmanlı
ordularının savaş meydanlarında yenik çıkması, zamanın yöneticilerinde ‘Batı
hayranlığını’ başlatır. Düşman da Batı’dır, imdat beklenen yer de Batı’dır,
talimat alınan makam da Batı’dadır.
İşbirlikçiliğe dönüşmüş kültür misyonerlerine birkaç örek
verelim:
Tanzimat döneminde önemli görevler üstlenmiş Sadrazam Fuat
Paşa’nın yazdığı vasiyetnameden bazı ifadeler:
“…mahvolma felâketinden kurtulabilmekliğimiz, İngiltere
kadar paraya, Fransa kadar bilgi aydınlığına, Rusya kadar askere sahip
olmaklığımıza bağlıdır. Yabancı müttefiklerimiz içinde en önemlisi,
İngiltere’dir., (…) bendenizce, Bâbıâli’yi İngiltere’nin dostluğundan mahrum görmektense,
birkaç vilayetimizi elden çıkmış görmek daha iyidir.”
O dönemim önemli isimlerinden Ali Paşa da farklı görüşte
değil:
“…Avrupa ile aramızda daha sağlam bağlar yaratmalıydık. Onun
maddi çıkarlarıyla bizimkiler aynı olmalıydı. Ancak o zaman ülkenin bütünlüğü
siyasi bir hayal olmaktan çıkacak, bir gerçek olacaktı. Madem ki, Avrupa
topluluğu içindeydik, Avrupa ülkelerinin isteklerine cevap vermeliydik.”
1881’de Mekteb-i Mülkiye-i Şahâne’de İktisat dersleri
anlatan Ohannes Paşa da şunları anlatırmış: “Yerli sanayiinin, himaye
usulleriyle korunmasına, gelişmesine tarafta değilim; zira, her ne kadar,
yüksek gümrük resimlerinin devlet hazinesine bir menfaat getirmesi gerçek ise
de ‘himaye sistemi’ serbest ticareti önlemektedir; zamanın ithalat ve ihracat
rejimi ‘makul bir rejimdir’.
Ohannes Paşa’nın ‘makul rejim’ dediği 1838 yılında İngiltere
ile imzalan Balta Limanı Antlaşmasından sonra oluşan gümrüklerin indirildiği,
yabancı malların kolaylıkla ülke içinde dolaşabildiği rejim oluyor. Yani
‘serbest ticaret’, yani ‘liberal ekonomi’.
Bununla da kalınmamış, Batı sermayesinin ülke içine girmesine izin
verilmiş ve sürekli yüksek faizle borç para alınarak ekonomi idare edilemeye
çalışılmış.
Abdülhamid döneminde Almanlar da işin içine girmiş. Alman emperyalizmi
de bu dönemde nasibini almış.
Atatürk’ün bu dönem ile ilgili görüşü ise oldukça sert:
"Tanzimat’ın açtığı serbest ticaret devri, Avrupa
rekabetine karşı kendisini savunamayan ekonomimizi bir de iktisadi kapitülasyon
zinciriyle bağladı. İktisat alanında bizden kuvvetli olanlar yurdumuzda bir de
imtiyazlı durumda bulunuyorlardı. Rakiplerimiz, bu suretle, gelişmeye elverişli
sanayimizi de mahvettiler. İktisadi ve mali gelişmemizin önüne geçtiler."
TÜRK DEVRİMİ VE MODERNLEŞME VE BİZİM HİKAYEMİZ
Batı’nın ‘evrensel kültür’ masalı etkisinde kalan
insanlarımız ne yazık ki ‘modernleşmeyi’ Batı emperyalizminin dayattığı kültürü
benimseme olarak kabul etmişler. Memleketin hammaddeleri ucuza kapatılsın, halk
sömürülsün, fabrikaları elinden çıksın, yabancı sermaye ekonomiye egemen olsun;
onlar için önemli değil; halk sömürgeci ülkenin kültürünü benimsedi mi ilerleme
başlamıştır, halk çağdaşlaşmıştır.
Türk Devriminin lideri Atatürk’ün, çağdaşlaşma anlayışı çok
farklıdır ve elbette gerçekçidir.
Devrimin amacı, feodal/ümmet toplumunu millete dönüştürmek
olmuştur. Bunun için milli kültürün gelişmesine ve eğitimin milli oluşuna çok
önem verilmiştir.
Nesiller, bir yandan milli kültür ile donatılmaya
çalışılırken bir yanda da “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar
memleketi olamaz” denilerek özgürleştirilmeye çalışılmıştır. Ekonomik, siyasi,
askeri bağımsızlık olmadan özgürlük olamayacağı bilinciyle hareket edilmiştir.
Toplumun önüne yol gösterici olarak bilim konulmuştur.
“Modernleşme” adına o dönemde bizim söylediğimiz hikâye işte
buydu.
GERİYE DÖNÜŞ
Atatürk’ün vefatı ile birlikte, ne yazık ki, ‘evrensel
kültür masalı’ tekrar söylenmeye başlandı ve zihinler tekrar bulanıklaştı. O
kadar bulanıklaştı ki İnönü döneminin önemli isimlerinden Nurullah Ataç şunu
söyleyebilmişti: “Bizim devrim dediğimiz hareketin amacı, bu ilkeyi Batı
ülkelerine benzetmektir. Biz görüyoruz eksiğimizi, Yunanca öğrenemedik, Latince
öğrenemedik, Avrupalıların eğitiminden geçemedik, onun için ne denli uğraşsak
Avrupalılar gibi olamıyoruz, buna üzülüyoruz.”
İnönü ile yeniden başlayan Batı’nın masallarına inanma devri,
bugünlere kadar geldi ama bunun devam etmeyeceği gelişen olaylardan ve bazı
söylemlerden anlaşılmaktadır. Sayın Kalın’ın tartışma yaratan ifadesini bu
gözle değerlendirmekte fayda var.
BENZERLİK Mİ, ÇELİŞKİ Mİ?
Şimdi iki farklı ifadeyi alt alta yazıyorum. Önce Atatürk’ün
bir sözü ve arkasından da Kalın’ın ‘tweet’i Aralarında çelişki mi var, yoksa
benzerlik mi? Kararı siz verin:
“Bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin
hurufatından (boş inançlarından) ve evsaf-ı fıtriyemizle (doğuştan sahip
olduğumuz özelliklerle) hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan
ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciye-i milliye ve
tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü deha-yı milliyemizin
inkişaf-ı tamı ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir.”
"Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize
yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı.
Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır"
https://www.aydinlik.com.tr/haber/emperyalizmin-masallari-ve-kendi-hik%C3%A2yemiz-215940
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder