NAYMAN ANA EFSANESİ VE MANKURTLAR
Dünya edebiyatının en büyük yazarlarından olan Cengiz
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel isimli romanında, Sarı Özek bölgesinde yaşayan
Kazakların Nayman Ana diye bilinen bir efsanenesini anlatır. Kısaca özetlemeye
çalışalım:
Juan-Juanlar Sarı Özek’i işgal ederler. Kazakların
topraklarına, su kuyularına, hayvanlarına el koyarlar. Kazaklarla Juan-Juanlar
arasında savaşlar olur. Juan-juanlar esir aldıkları kazaklara çok büyük
işkenceler yaparlarmış ve satarlarmış. En acımasız işkenceyi, satmadıkları genç ve
güçlü olan tutsaklara yaparlarmış. İnsanların hafızasını, aklını yitirmesine
yol açan bir işkence usulleri varmış. Önce esirin başını kazır, saçlarını tek
tek kökünden çıkarırlarmış. Bunu yaparken bir kasap oracıkta bir deveyi keser,
derisini yüzermiş. Deriyi parçalara ayırır, taze taze, esirin kan içinde olan kazınmış
başına sımsıkı sararlarmış. Buna “Deri Geçirme işkencesi” derlermiş. Bu işkenceye
maruz kalan esir ya acılar içinde kıvranarak ölür ya da hafızasını, aklını,
bilincini yitirerek ‘mankurt’ olurmuş.
Başına deri geçirilen tutsağın boynuna, başını yere sürmesin
diye, bir kütük ya da tahta kalıp bağlar, yürek yakan çığlıkları duyulmasın
diye uzak, ıssız bir yere götürürler, elleri ayakları bağlı, aç, susuz yakan
güneşine altında öylece birkaç gün bırakırlarmış. Onları öldüren açlık,
susuzluk değil, deve derisinin güneşte kuruyup büzülmesi, başlarını mengene
gibi sıkıp dayanılmaz acılar vermesiymiş. Ölen ölür kalanlar mankurt olurmuş.
Bu işkenceden sonra mankurtlar, hafızalarını, geçmişlerini,
ailelerini, kabilelerini, unuturmuş. Akılları başlarından gider, düşünemez
olurlarmış. Kendi insiyatiflerini yitiren bu mankurtlar, Juan-Juanların birer
kölesi olurmuş; Juan-Jaunlar ne derse, onu sorgusuz sualsiz yaparlarmış.
Juan-Juan’larla yapılan bir savaşta Nayman Ana’nın oğlu
yaralanır ve atı onu düşmanların içine doğru alır götürür. Bir daha da ondan
haber alınamaz. Savaş meydanında cesedi bulanamayınca öldü kabul edilir. Nayman
Ana, oğlunun öldüğüne inanmaz ve onu aramaya çıkar. Sarı-Özek bozkırlarında
oğlunu görür ve devesini ona doğru sürer. Mankurtlaşan oğlu onu tanımaz ve ilgi
göstermez. Bu sırada birkaç Juan-Juan kendilerine doğru geldiğini gören Nayman
Ana kaçar ve gizlenir. Juan-Juanlar Nayman Ana’yı görmüştür. Mankur oğlana
kadını öldür emrini verirler. Juan-Juanlar uzaklaşınca Nayman Ana oğlunun tekrar
oğlunun yanına gelir. Yaklaşınca oğlunun yayını gerdiğini ve okunu kendisine
doğrulttuğunu görür ama kaçamaz. Ok böğrüne saplanır ve devesinden düşen ana,
oracıkta hemen ölür.
Aklı, başından gitmiş, hafızasını yitirmiş, muhakeme edemez
hale gelmiş, denileni sorgusuz sualsiz kabullenmiş olan oğlan, dağları,
bozkırları, gece gündüz demeden, soğuk sıcak demeden kendisini arayan anasını
öldürdüğünü nereden bilsin?
ZAMANIMIZIN MANKURTLARI
Günümüzün Juan-Juan’ı da Amerika. Toprağımıza göz koyan o; bizi
sömürmeye kalkan o, zenginliklerimize el koymaya çalışan o, bizi bölmeye kalkan
o. Amerika Juan-Juan olur da bazılarımızı mankurta çevirmek istemez mi? İster elbette!
İstediğini de yapmıştır; vatanımız mankurt dolu.
Amerika’nın deve derisi kullanacak hali yok. Televizyonları
kullanıyor, gazeteleri kullanıyor, yazdırıyor, söyletiyor; insanlarımızın
beynini esir alıyor. Beyni esir alınanlar da mankurtlaşıyor. Mankurtlaşanlar akıl
yürütemez oluyor, Amerika ne isterse onu düşünüyor, onu söylüyor.
İnsanlar mankurtlaştıkça, kendi kendine yabancılaşmış,
milletine yabancılaşmış, halkına yabancılaşmış acayip bir mahluka dönüşüyor.
Amerikancı televizyonlarda akşam ne duyduysa, sabah onu
tekrar ediyor; gündüz Amerikancı yazarlardan ne okuduysa, akşam onu söylüyor. Amerika’nın
papağanı olmuş, ötüyor.
Bu mankurtlar kendi öz değerlerine düşman hale geliyor. Oklarını
vatanın bütünlüğüne atıyor, milletin birliğine atıyor, milli değerlere atıyor, milletin
mukaddesatlarına atıyor.
Kendisine sosyal medyadan ulaşan ne kadar fitne, fesat,
bozgun içeren yalanlar, uydurma haberler, Amerikancı yorumlar varsa onu paylaşıp
duruyor.
Bunlar ne olduklarının da farkında değiller. Kimisi
kendisini Atatürkçü sanıyor, kimisi milliyetçi sanıyor, kimisi solcu sanıyor, kimisi
de dindar…
GÜÇLERİ YETMEZ
Efsanede, Nayman Ana’nın oğlunun oku anasını öldürüyor ama
içimizdeki mankurtların attığı oklar vatanımızı bölemeyecek, milli birliğimizi
bozamayacak, maddi, manevi değerlerimiz zarar veremeyecek.
Milletimizin gerçek milliyetçileri, gerçek Atatürkçüleri,
gerçek dindarları bu okları savuşturacak güce sahiptir.
Milletimize güveniyoruz, milletimizin asil evlatlarına
güveniyoruz, geleceğimiz konusunda karamsar değiliz, umutluyuz. Zaman bizi
haklı çıkaracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder