16 Nisan 2020 Perşembe



NAYMAN ANA EFSANESİ VE MANKURTLAR

Dünya edebiyatının en büyük yazarlarından olan Cengiz Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel isimli romanında, Sarı Özek bölgesinde yaşayan Kazakların Nayman Ana diye bilinen bir efsanenesini anlatır. Kısaca özetlemeye çalışalım:

Juan-Juanlar Sarı Özek’i işgal ederler. Kazakların topraklarına, su kuyularına, hayvanlarına el koyarlar. Kazaklarla Juan-Juanlar arasında savaşlar olur. Juan-juanlar esir aldıkları kazaklara çok büyük işkenceler yaparlarmış ve satarlarmış.  En acımasız işkenceyi, satmadıkları genç ve güçlü olan tutsaklara yaparlarmış. İnsanların hafızasını, aklını yitirmesine yol açan bir işkence usulleri varmış. Önce esirin başını kazır, saçlarını tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bunu yaparken bir kasap oracıkta bir deveyi keser, derisini yüzermiş. Deriyi parçalara ayırır, taze taze, esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Buna “Deri Geçirme işkencesi” derlermiş. Bu işkenceye maruz kalan esir ya acılar içinde kıvranarak ölür ya da hafızasını, aklını, bilincini yitirerek ‘mankurt’ olurmuş.

Başına deri geçirilen tutsağın boynuna, başını yere sürmesin diye, bir kütük ya da tahta kalıp bağlar, yürek yakan çığlıkları duyulmasın diye uzak, ıssız bir yere götürürler, elleri ayakları bağlı, aç, susuz yakan güneşine altında öylece birkaç gün bırakırlarmış. Onları öldüren açlık, susuzluk değil, deve derisinin güneşte kuruyup büzülmesi, başlarını mengene gibi sıkıp dayanılmaz acılar vermesiymiş. Ölen ölür kalanlar mankurt olurmuş.

Bu işkenceden sonra mankurtlar, hafızalarını, geçmişlerini, ailelerini, kabilelerini, unuturmuş. Akılları başlarından gider, düşünemez olurlarmış. Kendi insiyatiflerini yitiren bu mankurtlar, Juan-Juanların birer kölesi olurmuş; Juan-Jaunlar ne derse, onu sorgusuz sualsiz yaparlarmış.

Juan-Juan’larla yapılan bir savaşta Nayman Ana’nın oğlu yaralanır ve atı onu düşmanların içine doğru alır götürür. Bir daha da ondan haber alınamaz. Savaş meydanında cesedi bulanamayınca öldü kabul edilir. Nayman Ana, oğlunun öldüğüne inanmaz ve onu aramaya çıkar. Sarı-Özek bozkırlarında oğlunu görür ve devesini ona doğru sürer. Mankurtlaşan oğlu onu tanımaz ve ilgi göstermez. Bu sırada birkaç Juan-Juan kendilerine doğru geldiğini gören Nayman Ana kaçar ve gizlenir. Juan-Juanlar Nayman Ana’yı görmüştür. Mankur oğlana kadını öldür emrini verirler. Juan-Juanlar uzaklaşınca Nayman Ana oğlunun tekrar oğlunun yanına gelir. Yaklaşınca oğlunun yayını gerdiğini ve okunu kendisine doğrulttuğunu görür ama kaçamaz. Ok böğrüne saplanır ve devesinden düşen ana, oracıkta hemen ölür.

Aklı, başından gitmiş, hafızasını yitirmiş, muhakeme edemez hale gelmiş, denileni sorgusuz sualsiz kabullenmiş olan oğlan, dağları, bozkırları, gece gündüz demeden, soğuk sıcak demeden kendisini arayan anasını öldürdüğünü nereden bilsin?

ZAMANIMIZIN MANKURTLARI

Günümüzün Juan-Juan’ı da Amerika. Toprağımıza göz koyan o; bizi sömürmeye kalkan o, zenginliklerimize el koymaya çalışan o, bizi bölmeye kalkan o. Amerika Juan-Juan olur da bazılarımızı mankurta çevirmek istemez mi? İster elbette! İstediğini de yapmıştır; vatanımız mankurt dolu.

Amerika’nın deve derisi kullanacak hali yok. Televizyonları kullanıyor, gazeteleri kullanıyor, yazdırıyor, söyletiyor; insanlarımızın beynini esir alıyor. Beyni esir alınanlar da mankurtlaşıyor. Mankurtlaşanlar akıl yürütemez oluyor, Amerika ne isterse onu düşünüyor, onu söylüyor.

İnsanlar mankurtlaştıkça, kendi kendine yabancılaşmış, milletine yabancılaşmış, halkına yabancılaşmış acayip bir mahluka dönüşüyor.

Amerikancı televizyonlarda akşam ne duyduysa, sabah onu tekrar ediyor; gündüz Amerikancı yazarlardan ne okuduysa, akşam onu söylüyor. Amerika’nın papağanı olmuş, ötüyor.

Bu mankurtlar kendi öz değerlerine düşman hale geliyor. Oklarını vatanın bütünlüğüne atıyor, milletin birliğine atıyor, milli değerlere atıyor, milletin mukaddesatlarına atıyor.

Kendisine sosyal medyadan ulaşan ne kadar fitne, fesat, bozgun içeren yalanlar, uydurma haberler, Amerikancı yorumlar varsa onu paylaşıp duruyor.

Bunlar ne olduklarının da farkında değiller. Kimisi kendisini Atatürkçü sanıyor, kimisi milliyetçi sanıyor, kimisi solcu sanıyor, kimisi de dindar…

GÜÇLERİ YETMEZ

Efsanede, Nayman Ana’nın oğlunun oku anasını öldürüyor ama içimizdeki mankurtların attığı oklar vatanımızı bölemeyecek, milli birliğimizi bozamayacak, maddi, manevi değerlerimiz zarar veremeyecek.

Milletimizin gerçek milliyetçileri, gerçek Atatürkçüleri, gerçek dindarları bu okları savuşturacak güce sahiptir.

Milletimize güveniyoruz, milletimizin asil evlatlarına güveniyoruz, geleceğimiz konusunda karamsar değiliz, umutluyuz. Zaman bizi haklı çıkaracaktır.


Hiç yorum yok: