YUSUF AKÇURA VE
BORÇLANMA EKONOMİSİ
Bundan 143 yıl
önce 2 Aralık 1876 tarihinde Kazan’da doğan Yusuf Akçura Türk devrim tarihinin
en önemli kişilerinden birisidir. Osmanlı’nın son döneminde ortaya çıkan,
Kemalizm’e de kaynaklık yapan 'Türkçülük' siyasetinin gelişmesinde büyük rol
oynamıştır.
Abdülhamid
zamanında, diğer Türkçüler gibi hapse atılmış ve sürgüne gönderilmiştir. 1908
devriminden sonra İstanbul’a dönmüş ve yoğun bir tempo ile Türkçülük fikrinin
yayılmasına hizmet etmiştir.
Onun Osmanlı
Devleti’nin iktisadi çöküşüyle ilgili yaptığı tespitler, bugünün borç batağına
saplanmış ekonomimizi anlamamızda büyük önemi vardır.
2.
Mahmut zamanında
başlayan borçlanma siyasetinin Osmanlı Devleti’ni nasıl iflasa götürdüğü anlaşılırsa,
Türkiye’nin de 500 milyar dolar dış borç altına nasıl girdiği kolaylıkla
anlaşılır. Bu bakımdan Akçura’nın o dönem için yazdıklarını hatırlamakta fayda
var:
“Avrupa’da büyük
sanayi ve sermayenin oluşmasıyla, Osmanlı ülkesine girişi, ekonomimizi alt üst
etti ve memleketimizin ekonomik krizinde hiç şüphesiz, en önemli etken oldu...
2. Mahmut
zamanında, ecnebi milletlerden borç almak, borçlanmak düşünüldü. Abdülmecit
zamanında borçlanma kapısı geniş açıldı ve en çok bu kapıdandır ki Avrupa’nın
büyük sermayesi, Osmanlı ülkesine girip istila etti. Sanayi ürünleri ile
memleketten aldığı kazanca para kirası olarak aldığı faizler eklendi.
Ecnebilerden alınan borç paraların mühim bir kısmı, egemen zümre ve padişahlar
tarafından verimsiz masraflara harcandı.
Devlet bütçesinin
masraflar kısmına borç faizleri de yüklenince, denge daha çok bozuldu. Fakat bu
borçlanma belası bunla da kalmadı. Devlet, borcunun faizlerini ödeyemeyince,
müflis borçlulara yapılan muamele, konkordato Osmanlı Devleti’ne reva görüldü:
Düyun-u Umumiye kurumu kuruldu.
Kim ne derse
desin, Osmanlı saltanatında, Düyun-u Umumiye Kurumu, devlet içinde devlet
mahiyetindeydi, iktisadi bağımsızlığımızı ve bunun üzerine siyasi
bağımsızlığımızı büsbütün yaraladı.”
“...Memleketin
seneden seneye fakirleşmesinin en mühim sebebi, kanaatimce ecnebi sermayesinin
memleketimize girip faiz ve temettü yolu ile müstakil sanayi ve ticaretimizi
imha suretiyle, milli servetimizi çekmesi ve ezmesi olmuştur. Avrupa
sermayesinin istilasının sonuçları bu kadar mı? Hayır efendiler, hayır! Bu
istiladan dolayı memalik-i Osmaniye’de küçük ve orta sanayi hemen hemen
kalmadı”
Devletimizin,
milletimizin başına gelen en büyük felâketler Avrupa sermayesi yüzündendir.
Avrupa sermayesinin duhulünden itibarendir ki saltanat-ı Osmaniye pek süratle
dağılmağa yüz tutmuş, borçlanma uçurumuna doğru dev adımlarla yürümeye
başlamıştır.”
Osmanlı
Devleti’ni uçuruma götüren Batı sermayesi, emperyalistlerin en büyük silahı
olmuştur. Özellikle 1838 tarihli Baltalimanı Antlaşması Osmanlı’da mevcut cılız
sanayii yok etmekle kalmamış, küçük esnafı da yaralamıştır. Akçura’ya göre
Osmanlı’nın çöküşündeki en önemli faktör budur. Ekonomik olarak bağımsız
olamayan Osmanlı, siyaseten de bağımsızlığını yitirmiş ve nihayet kenarına
kadar geldiği uçurumdan aşağı düşmüştür.
TARİH TEKERRÜR
ETTİ
Bugün de
ekonomimiz borç batağına saplanmış durumda. Karaosmanoğullarının, Özalların,
Kemal Dervişlerin, Tayyip Erdoğanların Batı sermayesinin istekleri
doğrultusunda uyguladıkları programlar bu durumu yarattı.
Adına liberal
ekonomi dediler, dünya ile bütünleşme dediler, küreselleşme dediler kapıları,
pencereleri açtılar ve sömürücü sermaye de bu açıklardan ülkemize girip
tahribatını yapacağı kadar yaptı.
Tarih tekerrür
etti ve dün Osmanlı’nın başına ne geldiyse, bizim başımıza da aynısı geldi.
BATI SERMAYESİ NE
YAPTI?
Yabancı sermaye
borç olarak girdi, yüksek faizler topladı.
Özelleştirme adı
altında girdi, işletmelerimize, fabrikalarımıza, bankalarımıza el koydu; elde
ettikleri kârları transfer etti.
Tarımımızı, sanayileşmemizi
baltaladı, bizden ucuza aldığı hammaddelerden ürettiği ürünlerini bize pahalı
olarak sattı.
Gümrüklerimizi
kaldırttı, sanayimizi rekabet edemez hale getirdi, Türkiye’yi açık Pazar haline
dönüştürdü.
Para girişini
devlet kontrolünden çıkardı, borsa ve diğer finans oyunları ile paramızı
hortumladı.
Bizleri kendi
ülkelerinde ucuz işçi olarak çalıştırıp emeğimizi sömürdü.
Yabancıya
gayrimenkul satışları kolaylaştırıldı, topraklarımıza el koydu.
Kendi kömürümüzü,
kendi madenimizi çıkaramaz duruma getirdi ve yurt dışından ithalat yapmak
mecburiyetinde bıraktı.
Sonuçta üreten
değil, borç para ile mal ithal eden bir ülke haline geldik.
Oysa Akçura’yı
dinleseydik, tarihten ders alsaydık bütün bunlar olmazdı.
BATI SİSTEMİ
İÇİNDE ÇÖZÜM YOK
Batı’nın bize
reva gördüğü muameleler: Güneydoğu Anadolu’yu verin, bölünün; liberal ekonomi
programına devam edin, sömürülün; Ege ve Kıbrıs ve denizlerdeki haklarınızdan
vazgeçin, küçülün.
Batı sistemi
içinde kalarak bu sorunlara çözüm bulamayız. Batı’nın çıkarları ile bizim
çıkarlarımız birçok alanda birbiriyle çelişiyor. Bu sistemin bize hayrı yok.
Türkiye, Atlantik
sistemi içinde kalarak bu kötü niyetleri bertaraf edemeyeceğini anlamış ve
yönünü Avrasya’ya çevirmiştir. İyi de etmiştir. Şimdi sıra borçlanma
ekonomisini terk etmeye ve üretim devrimini gerçekleştirmeye gelmiştir.
Akçura’nın da gösterdiği yol da budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder