24 Eylül 2025 Çarşamba

 

ESAS SUÇLU BU VAHŞİ KAPİTALİST SİSTEMDİR

Gazze’de insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden birisi yaşanıyor. Bir toplum roketlerle, füzelerle, toplarla, kurşunlarla, aç ve ilaçsız bırakılarak yok ediliyor. Bugüne kadar 70 binden fazla insanın hayatına son verildi. Bunların yarısından çoğu kadın ve çocuklardı. Enkaz altında bu rakamdan çok daha büyük insan cansın şekilde yatıyor.

Bütün bunlardan sürekli olarak Netanyahu sorumlu tutuluyor. Doğrudur Netanyahu bir katildir ama kiralık katildir. Ona bu katliamları yapması emri büyük bir güç tarafından verilmiştir. Esas katil bu güçtür. Bu gücün yaptığı ilk katliam da bu değildir. Bugüne kadar, Vietnam, Dominik Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Laos, Kamboçya, Lübnan, Afganistan, Endonezya, Nikaragua, Panama, Grenada, El Salvador, Şili, Libya, Lübnan, Libya, Irak, Suriye ve Somali’de ve şimdide Filistin’de milyonlarca insanın ölüm emrini bu güç verdi.ES

GÜCÜN KAYNAĞI: KAPİTALİZM

Kapitalist dünyanın büyük sorunlarından birisidir eşitsizlik. Servet, gelir ve fırsat eşitsizliği en gelişmiş ülkelerde bile sosyal dokunun ciddi hastalıkları haline geldi. Marx’ın yıllar önce dediği gibi sermaye belirli ellerde toplandı.  Para hem ekonomik hem de siyasi güç olarak rakipsizleşti.

Bu güç, ülkelere, topraklara, toprak altı zenginliklere, dağlara, ırmaklara, hatta soluduğumuz havaya, seyrettiğimiz uzaya egemen olmak istiyor.

Bu güçlü sermaye Amerika'ya ait değildir, Amerika bu sermayeye aittir. Amerika ve İsrail bu kanlı paranın kullandığı iki büyük örgüttür. Amerikan ordusu, medyası bunların gücünü devam ettirmeye yarar. Dünyanın dört bir tarafına dağılmış üsler, tesisler, uçaklar gemiler, füzeler bu sermayenin hizmetindedir. NATO’da bu gücün emrindedir.

Kapitalist sistemin koruyucusu Amerika’nın farklı ülkelerde kurulmuş 400 civarında askeri üssü vardır. Bu üslerde en az 500.000 askeri personel görev yapar. 8 000 stratejik, 22 000 taktik nükleer silah kapasitesi olduğu söylenir. Çok büyük bir donanmaya sahiptir. Binlerce uçağı, füzesi, tankı, topu vardır.

Batı Asya’nın (Orta Doğu) ve Doğu Akdeniz’in zengin enerji kaynaklarına el koymak için milyonlarca insanı öldüren, evinden yurdundan süren, kadınların ırzına geçen hep bu kirli paranın sahipleridir.

Bu parayı emperyalizmin askerleri kana bulamıştır; doların rengi yeşil değil kırmızıdır.

Bunlar sadece topla, füzeyle savaşmazlar. Mazlumların üzerine ekonomik yöntemlerle, psikolojik yöntemlerle giderler. Ambargo koyarlar, insanları aç bırakırlar, ilaçsız bırakırlar.

İnsanların beyinlerine de egemen olmak isterler. Onları bu vahşi sistemin kuklaları haline getirirler. Bunun için yumuşak güç kullanırlar. Televizyonlar, filmler, diziler, sinema ve diğer sanat dalları, gazeteler, sosyal medya ortamları, eğitim ve kültür programları bu yumuşak gücün araçlarıdır. Bu araçları kullanarak, kendi amaçlarını Amerika halkının ve diğer ülke halklarının amacı haline getirirler. Onları robot haline dönüştürür ve istedikleri gibi kullanırlar.

CIA’nın çıkardığı gazeteler var, fonladığı gazeteciler var, yönettiği televizyonlar var, çevirdiği filmler, diziler var, yayımladığı kitaplar var, beslediği sosyal medya trolleri var, liderlik okullarında eğittiği politikacılar var. Bunlar aracıyla, toplumları yönlendirirler, kışkırtırlar. Egemenlik meraklısı büyük sermayenin çıkarı neyi gerektiriyorsa toplumun o şekilde düşünmesini sağlarlar.

Bu yumuşak güç unsurlarının en etkili olduğu ülkelerin başında Türkiye gelir. Bu nedenle Türk halkı Gazze’deki bu toplu katliamlara Bazı Avrupa ve Güney Amerika ülke halkları kadar tepki vermedi. “Araplar bizi arkadan vurdu” lafını boşuna yaymadılar…

SİLAHSIZ OLMAZ

Gazze’deki bu insanlık dışı canavarlar ancak silahla durdurulur. Kolombiya devlet başkanı Gustavo Petro’nun önerisi gerçekçidir. Gustavo Petro, BM Genel Kurulu'nda Gazze'de yaşanan soykırımı kabul etmeyen ülkelerin bir "barış gücü" oluşturması gerektiğini söyledi ve "Eğitimsiz Mavi Bereliler yerine, soykırımı kabul etmeyen ülkelerden oluşan güçlü bir orduya ihtiyacımız var" dedi.

Bu ordu hemen kurulmalıdır. Filistin devletinin tanınmasının katliamları durdurmada hiçbir etkisi olamaz. Silaha ancak silahla karşı konulur.

Bu katliam ne ilk ne de son olacak. Bu kanlı tablo kapitalizmin ve onun doğurduğu emperyalizmin eseridir. Bu vahşi kapitalist sistem devam ettiği sürece, paranın ekonomik ve siyasi gücü de devam edecektir. Bu gücü koruyarak bu güce gem vurulamaz. Öncelikle sermayenin belirli ellerde birikimine engel olmak gerekir.

Mücadele, bu vahşi sisteme karşı yapılmalıdır. Bu sistem devam ettikçe, bu Netanyahu gider başka bir Netanyahu gelir.

 

20 Eylül 2025 Cumartesi

TÜRKİYE BİR DEVRİME GİDİYOR

Ertuğrul Özkök bir beyanda bulunmuş ve İsrail-Türkiye savaşının olma ihtimali sıfırın altındadır demiş. Anlaşılan, başımızı kuma sokmamızı istiyor çünkü o bir görev adamı. Tehlike ve tehditleri görmezsek önlem de alamayız.

 İsrail tehlikesini gizlemek için bir açıklama da Ümit Özdağ’dan geldi. Ona göre, Kürdistan’ı Çin kurmak istiyormuş.

 Bir kere şunu söyleyelim, İsrail sadece İsrail değil. İsrail demek Amerika ve başta Yunanistan olmak üzere bazı diğer Avrupa ülkeleri demek. Tehdit bu ortaklıktan geliyor.

 Amerika sürekli Doğu Akdeniz’deki varlığını artırıyor. Girit’teki üssünü büyüttü. Yunanistan’daki üs sayısını artırdı. Sınırımıza 40 km mesafede, Dedeağaç’ta büyük bir üs kurdu. Daha geçenlerde Yunanistan ile beraber nehri geçme tatbikatı yaptı. Biliyorsunuz Yunanistan ile bizim aramızda Meriç nehri var. Güney Kıbrıs’a sürekli asker ve mühimmat yığıyor. İsrail’de Güney Kıbrıs’a hava sistemleri yerleştiriyor.

 Doğu Akdeniz’de Amerika, Yunanistan, İsrail donanmaları sürekli tatbikatlar yapıyor.

 Yunanistan Sağlık bakanı iki gün önce şöyle dedi: “Tel Aviv, bölgedeki başlıca müttefikimizdir. Türkiye’nin kilit rakibidir. Eğer bugün biz İsrail’in yanında olursak, yarın neye ihtiyacımız olursa olsun İsrail de bizim yanımızda olacaktır”

 Eski MOSSAD Başkanı Yosi Cohen, “Türkiye İran’dan daha büyük tehdit” diyordu.

 Salı günü Jerusalem Post gazetesinin bir etkinliğinde konuşan İsrail Diaspora ve Antisemitizmle Mücadele Bakanı Amihay Şikli; Türkiye, Suriye ve Katar'ı "yeni şer ekseni" olarak nitelendirerek, "Bu yeni İran'dır” dedi.

 Netenyahu’nun son konuşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı saldırması, esas hedefin Türkiye olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

 ÖNLEMLER ALINIYOR

 Milli güçler Amerika, İsrail ve Yunanistan ve Güney Kıbrıs’tan kaynaklanan tehdit ve tehlikeleri gördü ve önlemler almaya başladı.

 2014’te Silivri duvarları yıkıldı ve askerlerimiz, aydınlarımız özgürlüğüne kavuştu.

 24 Temmuz tarihinde, Türk uçakları Kandil’i bombaladı ve PKK unsurlarına karşı silahlı mücadele başladı. “Açılım süreci” adı altında yürütülmekte olan ihanete son verildi. PKK kendi açtığı hendeklere gömüldü.

 15/16 Temmuz 2016 gecesi sokak sokak, kışla kışla Amerika ile savaşıldı ve Türkiye’ye egemen olmak için yapılmak istenilen darbe önlendi.

 Bu tarihten itibaren ordu, yargı, emniyet ve tüm devlet kurumları Amerika’nın içimizde kurduğu  FETÖ örgütünün mensuplarından temizlenmeye başlandı.

 15 Temmuz’un hemen arkasından, 24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı adı altında, PKK unsurlarına karşı Suriye’nin kuzeyine askerî harekât yapıldı. Bunu Barış Pınarı, Zeytin Dalı gibi harekâtlar takip etti. Bu şekilde, Kürdistan adı altında, İran’dan başlayıp Akdeniz kadar uzanan bir alanda kurulmak istenen ikinci İsrail devletine engel olundu.

Terör örgütünün tüm unsurlarına karşı silahlı mücadele devem ettirilerek, PKK silah bırakmaya mecbur edildi.

Tehdit algısı değiştiği için önce Rusya’dan S 400 hava savunma füzeleri alındı.  Savunma sanayiinde büyük atılımlar yapıldı ve dışa bağımlılık azaltıldı. Milli Piyade tüfeği ile başlayan atılım, kara, deniz ve hava savunma silahlarının gelişmesi sayesinde ordunun kullandığı silah ve mühimmatın yerlilik oranı kısa sürede %20’lerden %80’lere çıkarıldı.

 Türkiye artık sadece top tüfek yapmıyor, roket, füze (hipersonik dahil), tank, çeşitli zırhlı araçlar, İHA, SİHA, insanlı insansız savaş uçağı, helikopter, muhrip, hücumbot, denizaltı yapıyor. Ambargo nedeniyle alamadığımız tank, helikopter, uçak, SİHA’ların motorlarını da kendimiz yapmaya başladık. 

 İÇ CEPHE ÖNEMLİ

 Bu tehdit ve tehlikelere karşı iç cephenin de güçlü olması gerekiyordu. Bu amaçla Sayın Bahçeli bir açıklama yaparak, PKK’nın kendisini feshettiğini Öcalan’ın açıklamasını istedi Öcalan’da bir mektup yayınlayarak, “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” dedi. Böylece “fesih, silah bırakma ve toplumla ve devletle” süreci başlamış oldu.

Sayın Devlet Bahçeli’den Sünni-Alevi birlikteliğini ve kardeşliğini güçlendirmek için bir hamle de sanırım 29 Ekim’de gelecektir.

 İsrail yalnız değil, Amerika, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve bazı Avrupa ülkeleri İsrail ile ittifak halindeler. Savaşı önlemek ve tehditleri bertaraf etmemiz için bizim de güçlü bir ittifak kurmamız gerekiyor. Bu yöndeki bir çağrı da gene Bahçeli’den geldi ve şu ifadelerle Türkiye, Rus ve Çin ittifakını önerdi:

 “Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek 'TRÇ' ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir.”

Sonuç olarak; tehdit Batı kaynaklıdır, bunun başını Amerika İsrail ortaklığı çekmektedir. Türkiye’nin milli güçleri bunu görmüştür. Önlemler alınmaktadır.

TÜRKİYE DEVRİME GİDİYOR

Bu gelişmeler eninde sonunda Türkiye’yi bir devrime götürecektir. Türkiye Batı’dan kopup yükselen Asya uygarlığındaki yerini alacaktır.

Bağımsız, başı dik, özgür, üreten, kamucu, halkçı Türkiye’ye doğru ilerleyiş devam edecektir. Var olan yönetim ile gerçekleşemeyeceğine göre, AKP, CHP, VP ve diğer partilerdeki milli unsurların bir araya gelmesi ve yeni bir hükümet kurması kaçınılmazdır.