30 Mayıs 2025 Cuma

 

TERÖRSÜZ TÜRKİYE’NİN BEDELİ VATAN TOPRAĞI OLMAMALI

 Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Terörsüz Türkiye” sürecinin başladığını ilan etmesiyle birlikte ‘eşit yurttaşlık’ çağrıları arttı. DEM’li Bayulken,  Bakırhan ve diğer yetkililer eşit yurttaşlık isteklerini sık sık dile getirmeye başladılar. Bunlar yetmezmiş gibi de CHP’liler de DEM’lilerle söz birliği etmiş gibi bu çağrıyı tekrarlayıp duruyorlar. Son olarak da yaptıklarından utanıp sesini keseceğine İmamoğlu da eşit yurttaşlık istemiş; ‘Kürt sorunu’ böyle çözülürmüş!

Öncelikle şunu söyleyelim, teröristlerin derdi özgürlük değil ki, onların derdi toprak. Vatanımızın bir kısmını Amerika’ya hediye etmek istiyorlar. Amerika ve İsrail’in desteğinde ve kontrolünde olan ve Türkiye’yi bölmeyi hedefleyen terörü ‘Kürt Sorunu’ olarak nitelemek ise emperyalizme hizmetten başka anlam taşımaz. PKK da zaten ABD izin vermedikçe silah bırakıp teslim olmaz.

YURTAŞARIN EŞİTLİĞİ ZATEN ANAYASAGÜVENCESİ ALTINDA 

Atatürk önderliğinde gerçekleştirdiğimiz Cumhuriyet Devrimi ile Türkiye halkı, etnik kimliğine, dini inancına bakılmadan Türk Milleti olarak birleşti, tek millet oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkes, ayırım gözetilmeden devletin eşit yurttaşları yapıldı. Anayasaya bu amaçla, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” maddesi konuldu. 

EŞİT YURTTAŞLIK NE ANLAMA GELİYOR

Hal böyle iken bu ‘eşit yurttaşlık” kavramı neden ileri sürüldü? CHP ve DEM ne yapmak istiyor? 

‘Eşit Yurtaşlık’tan ne kastedildiğini bugüne kadar hiçbir DEM ve CHP’li yetkili açıklamadı. Açıklamadı çünkü açıklayamazlar. Onların yapmadığını biz yapalım:

Eşit Yurttaşlıkta’ eşitlik yurttaşlar arasında değil, etnik veya dinsel yapılar arasındaki eşitliktir.  Azınlıklar tanınacak, bunlara anayasal haklar verilecek. Türkiye Cumhuriyeti çok milletli bir devlet olacak.Böylece ‘Kürt Sorununa’ TBMM zeminde çare bulunacak. Amerika ve AB yıllardır Türkiye’ye bunu dayatıyor. Açıkça bölünün diyemediği için, azınlık hakları diyor, yerel özerklik diyor, demokratik özerklik diyor, insan hakları diyor, ileri demokrasi diyor ve eşit yurttaşlık diyor.

Bütün bunların sonucunda arzu edilen şey adı Kürdistan olan ikinci İsrail devleti.  Bu amaca adım ilerleyerek varmak istiyorlar. Bu adımlardan birisi de bu ‘eşit yurttaşlık’.

 SİLAHA SİLAHLA KARŞILIK VERİLİR

Amerika ve İsrail’in başını çektiği emperyalist güçler, başta Türkiye olmak üzere, Batı Asya ülkelerinin sınırlarını değiştirmek, adı Kürdistan olan ikinci İsrail devletini kurmak için terör örgütlerini bölgeye yığmışlar, silahlandırmışlar, eğitmişler, maaşa bağlamışlar, ortamı kan gölüne çevirmişler ve biz de birkaç yasa değişikliği ile bunu durduracağız.

Şimdi biz CHP’li ve DEM’li yöneticilere soruyoruz: Anayasa’nın hangi maddelerini değiştireceksiniz de Amerika Türkiye’yi bölmekten vazgeçecek? Yasalarda nasıl bir değişiklik yapacaksınız da PKK elindeki silahlar elinden bırakıp gelip teslim olacak.

Demokratik özerklik, insan hakları, yerel özerklik, anadilde eğitim gibi sözler İkinci İsrail devletine giden yola taş döşemekten başka işe yaramaz.

Anayasa değiştirilerek Amerika dize getirilecekmiş! Amerika bizi silahla bölmek istiyor, çaresi de silah kullanmaktır. Atatürk de bunu yapmıştı.

13 Mayıs 2025 Salı

 



PKK'NIN FESHİ VE 12.KONGRE KARARLARI 

İnsanların sürece şüphe ile yaklaşmalarına hak veriyorum.  Öcalan’ın mektubu ile PKK’nın 12. Kongre kararları bir biriyle ciddi anlamda çelişiyor.

Öcalan şöyle diyordu: “…; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” “…devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.“

Öcalan basit bir silah bırakmaktan ve örgütü feshetmekten söz etmiyor; toplumla ve devletle bütünleşmekten söz ediyor

Bu kararlılık kongre kararlarında yok. Tam tersine mücadeleye devam edileceğinden, özgürlük hareketi için yeni bir dönem başlamıştır, Kürtlerin devletten ayrı olarak etnik temelde ayrı bir örgütlenmelerden, saldırılara karşı kendilerini savunacaklarından, soykırımdan, Lozan’dan söz ediyor.

Bütün bunlara rağmen ben karamsar değilim. Emperyalizmi arkalarına almalarına rağmen, 40 yılı aşkın bir sürede Türkiye’yi bölmek için silahlı mücadele veren örgüt bunu başaramadı. Silahla başaramadıklarını ne yapacaklarda başaracaklar.

Anayasa’nın ilk 4 maddesi ve 66. Maddesi yerinde duruyor. TSK ve diğer güvenlik örgütlerimiz büyük bir dikkatle süreci takip ediyor.

Örgüt yeni eleman bulmakta zorlanıyor. Güneydoğu eski Güneydoğu değil. İnsanlar terör korkusu olmadan huzurlu bir şekilde yaşıyorlar. Örgütün yurt içinde ve dışında eylem yapacak hali kalmamış. Lider kadroları tek tek temizleniyor. Ve bir önemli husus daha, Amerika, Trump’tan sonra değişti. PKK’ya olan desteğini kesiyor.  

40 yılı aşkın bir sürede devlete karşı mücadele etmiş silahlı bir örgüt ben yenildim, gelin beni teslim aldım diyemez. Bu bildiri aslında ölüme sürüklediği insanlara biz boşuna mücadele ettik, yenildik diyemez.

Sonuç olarak, karamsar olmadan ama çok dikkatli bir şeklide süreci takip etmek lazım. 

PKK İÇİN KURTULUŞ YOK

Türkiye Cumhuriyeti PKK’nın önüne iki alternatif koydu. Ya örgütü feshedecekler ya da yapılacak büyük bir askeri harekâtla yok olacaklar. Güneydoğu’da askeri yığınak var. Birlikler, uçaklar, SİHA’lar, obüsler, roketler, tanklar hazır.  Bunu Öcalan da anladı, PKK’nın dağdaki liderleri de anladı. 12. Kongrede aldıkları kararları uygulayacak güçleri yok. Onlar için tek kurtuluş örgütü feshetmek ve silahları teslim etmek. Hiç kimse Türkiye’nin gücünü küçük görmesin.

Bu süreç bir günde bitmez ama sürecin sonunda çok daha güzel günler bizi bekliyor.

Emperyalizmin yüz küsur senelik planları bozulacak. Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacak.

Türkiye Cumhuriyeti PKK’nın önüne iki alternatif koydu. Ya örgütü feshedecekler ya da yapılacak büyük bir askeri harekâtla yok olacaklar.

Güneydoğu’da askeri yığınak var. Birlikler, uçaklar, SİHA’lar, obüsler, roketler, tanklar hazır. 

Bunu Öcalan da anladı, PKK’nın dağdaki liderleri de anladı. 12. Kongrede aldıkları kararları uygulayacak güçleri yok. Örgüt üyelerine ve sempatizanlarına moral vermeye ve fesih kararını içlerine sindirmeye çalışıyorlar; o kadar!

Onlar için tek kurtuluş örgütü feshetmek ve silahları teslim etmek.

Hiç kimse Türkiye’nin gücünü küçük görmesin.

Bu süreç bir günde bitmez ama sürecin sonunda çok daha güzel günler bizi bekliyor.

Emperyalizmin yüz küsur yıllık planları bozulacak.

Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacak.


9 Mayıs 2025 Cuma

 

YUNUS NADİ’DEN EKREM İMAMOĞLU’NA SÜRÜKLENEN GAZETE: CUMHURİYET

Hemen her gün diğer birçok gazeteyi olduğu gibi Cumhuriyeti de okuyorum. Her okuyuşta nerden nereye diyorum. Yunus Nadi’nin kurduğu, antiemperyalist ve devrimci çizgide yayın yapan gazete, emperyalizmin bizi yönetmesi için bulduğu, eğittiği ve kullandığı birisinin ‘trolü’ haline gelmiş.

Yunus Nadi’yi iyi tanırsak dediklerim daha iyi anlaşılır.

KURUCU YUNUS NADİ, İSİM BABASI ATATÜRK

Cumhuriyet Gazetesinin kurucusu olan Yunus Nadi, gazetecilik hayatına Tasvir-i Efkâr gazetesinde başlamış, bu gazetenin başyazarlığını yapmış. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Velid Ebuzziya ile anlaşmazlığa düştüğü için Tasvir-i Efkar gazetesinden ayrılan Yunus Nadi, 1918'de Yeni Gün gazetesini kurmuş. Anadolu'daki milli mücadele hareketini desteklediğini Yeni Gün’de açıkça yazmış.

16 Mart 1920’de İstanbul'un işgalinden bir gün sonra gazetesi İngilizler tarafından kapatıldı. Yunus Nadi Anadolu'ya geçmek zorunda kaldı. 10 Ağustos 1920'den itibaren gazetesini “Anadolu’da Yeni Gün” adıyla çıkardı ve Anadolu'daki milli mücadeleyi desteklemeye devam etti. Gazete, 11 Mayıs 1924'e kadar Ankara’da yayımlandı.

Yunus Nadi, cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul'a giderek hilafet yanlısı İstanbul basınına karşı cumhuriyeti ve devrimleri savunacak bir yayın organı olarak Cumhuriyet gazetesini yayımlamaya başladı. Gazete, Mustafa Kemal'in teklifi üzerine Hakimiyet-i Milliye ve Yeni Gün gazetelerinin birleştirilmesi ile doğdu ve Atatürk’ün önerisiyle ‘Cumhuriyet’ ismini aldı.

YUNUS NADİ’NİN BATI EMPERYALİZMİNE KARŞI TAVRI

Yunus Nadi'nin solla ilgilenişi 1917 Sovyet Devrimi'ne kadar geriye gider. Başyazarı olduğu Tasvir-i Efkar Lenin'in 1917 ilkbaharında Rusya'ya dönüşünü haber veren ilk gazetedir. Lenin'in ilk resmini o basmış ve devrim hakkında sürekli yazılar yazmıştır.

1920 yılında yazdığı bir yazıda şunları söylemiş:

“...Batı emperyalizminin mahkûm mevkiine indirdiği, kendisine ilelebet köle kılmak istediği, zulüm görmüş milletler arasında, bize çevrilen husûmet, bizi mahvetmekle bir teselli bulmak istemeyen bir vahşet derecesindedir. Ellerimizi ayaklarımızı kıskıvrak bağlayarak, bize ebedi bir kölelik hayatı yaşatmak istiyorlar. Demek oluyor ki, dünyanın büyük inkilâp savaşında, bizim yerimiz, vahşice saldırısını en ziyade bizim üzerimize yöneltmiş olan emperyalist ve kapitalist güruhu yıkmak isteyen taraftır.”

“...Bu arada, kendi nefsimizde tecrübeye dayanan bir keyfiyet olmak üzere, sâbit olmuş gerçek şudur ki, fenalık Rusya'da veya İngiltere'de değil, emperyalist ve kapitalistliktedir; Çarlık'ın ortadan kalkmış olması, İngiltere ve Fransa'nın Çarlık'a rahmet okutacak kadar, zalim ve kan içici olmalarına engel olmadı. Buna binaen gâye, daha fazla vuzuhla kendiliğinden belli oldu; aletıtlak emperyalistliğe ve kapitalistliğe karşı ve bunları ernegun edinceye kadar cidâl!...

“... Bu bayrak altında birleşen milletlerin savaşı, dünyanın ve insanlığın en mukaddes bir ihtilâlidir. Bu ihtilâl ki ona nazaran İngiliz ve Fransız İhtilâlleri, zikrolunmaya bile değmeyecek ufaklıkta, gölgede kalıyor...”

YUNUS NADİ’NİN KEMİKLERİ SIZLIYORDUR

Cumhuriyet gazetesi, emperyalist ülkeleri zalim ve kan içici olarak tarif edip, sömürüye karşı yapılan Sovyet ve Türk devrimini Fransız devriminden dahi büyük ve olumlu gören Yunus Nadi’nin gazetesi şimdilerde artık ‘zalim ve kan içici’ emperyalizmin kuklasına hizmet eder hale gelmiş.

Soldan sağa, devrimden karşı devrime ne acı savruluş!