26 Kasım 2024 Salı

 

DEVRİMLER KARŞI DEVRİMLER İSYANLAR

İngiliz Devrimi, Amerikan Devrimi, Fransız Devrimi, Sovyet Devrimi, Türk Devrimi, Çin DEvrimi; bunların hepsi savaşarak ve kan dökerek yapılmıştır. Milli bağımsızlık hareketleri de böyledir.

Atatürk kan dökerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Cumhuriyet kan dökülerek korundu ve kan dökülerek korunuyor. 

Sakarya Savaşı Atatürk’ün “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk edilemez.” Emirnamesi ile kazanıldı.

Bu emir o gün geçerliydi, bugün de geçerlidir.

Düzce, Bolu, Hendek, Adapazar, Yozgat Afyon, Afyon, Konya Ayaklanmaları Milli Mücadele sırasındaki isyanladır. Bunların hepsi silahla bastırılmıştır.

Şeyh Sait İsyanı, Şemdinli İsyanı, Hakkari isyanı, Ağrı isyanı, Dersim İsyanı Cumhuriyet dönemindeki ayaklanmalardan bazılıarıdır.

Aslında bunlar birer ‘egemenlik’ mücadeleridir. İsyanı başlatan ve sürdürenler belirli aşiretlerdir.

Kendi hakimiyet bölgelerinde Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin egemen olmasını istemeyen aşiret reisleri isyanları başlatmıştır. O topraklarda ya Cumhuriyet egemen olacaktı ya da aşiret reisleri; isyanların özü  budur. Yani arzu edilen şey Orta Çağ düzeninin devam etmesiydi.

Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da halk ev demeye bin şahit gereken kerpiç, yarı harabe evlerde yoksulluk içinde yarı tok yarı aç yaşıyordu. Üste yoktu, başta yoktu. Paçavralar onların kıyafetiydi.  Toprakları yoktu. Ağanın yanaşmalarıydı, marabalarıydı. Ağa için eker biçerlerdi. Az buçuk toprağı olanların ürettiklerinin bir kısmına ağalar el koyardı, bir kısmnını da kendileri götürür şeyh, seyid, şıh bildiklerine verirlerdi. Ağalar ve şeyhler ise zenginliğin sağladığı tüm imkanlardan ve refahtan faydalanırlardı.

Bu ağalar hiç ister mi Türkiye Cumhuriyeti o topraklarda egemen olsun? İstemedikleri için isyan ettiler.   

Bu ağaların arkasında ise emperyalist güçler vardı.

Seyit Rıza, Şeyh Sait ve diğerleri işte  bu nedenlerle Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk İnkılabı’na karşı isyan ettiler. Peşlerinden diğer aşiretleri de sürüklediler. Bu isyanların kan dökmeden, görüşerek bastırılmasına imkan yoktu. Bunu bilen Atatürk gereğini yaptı.

Tülay, ‘Suçlu olan hep karşı taraf mıdır’ diye soruyor.  Bu tarafta Cumhuriyet var, karşı tarafta ağalık düzeni var. Bu tarafta Türk devrimi var, karşı tarafta Orta Çağ var. Bu tarafta devrim var, karşı tarafta  devrim karşıtları var. Bu tarafta Tük milleti var, diğer tarafta empeyalist güçler ve onların uşakları var.

Ne yazık ki, Atatürk’ün başlattığı ‘Milli Demokratik Devrim’ yarım kaldı. Yarım kaldığı için ağalık düzeni , şeyhler, dervişler, mürittler, mensupların varlığı devam ettti. Ümmetten Türk milletine geçiş, etnik köken, mezhep ve inanış farklılııkları ön plana çıkarıldığı için yok olmadı. Gelir servet, refah , imkan ve fırsat eşitliği sağlanamadi. Ve Batı’nın ülkemiz üzerindeki emelleri son bulmadı.

Gene de bunların hiçbiri devlete karşı silahlı isyanı mazur gösteremez. Silahlı isyan silahla bastırılır.