DEVRİMLER KARŞI DEVRİMLER İSYANLAR
İngiliz Devrimi, Amerikan Devrimi, Fransız Devrimi, Sovyet
Devrimi, Türk Devrimi, Çin DEvrimi; bunların hepsi savaşarak ve kan dökerek
yapılmıştır. Milli bağımsızlık hareketleri de böyledir.
Atatürk kan dökerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Cumhuriyet
kan dökülerek korundu ve kan dökülerek korunuyor.
Sakarya Savaşı Atatürk’ün “Hattı müdafaa yoktur, sathı
müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın
kanıyla sulanmadıkça terk edilemez.” Emirnamesi ile kazanıldı.
Bu emir o gün geçerliydi, bugün de geçerlidir.
Düzce, Bolu, Hendek, Adapazar, Yozgat Afyon, Afyon, Konya
Ayaklanmaları Milli Mücadele sırasındaki isyanladır. Bunların hepsi silahla
bastırılmıştır.
Şeyh Sait İsyanı, Şemdinli İsyanı, Hakkari isyanı, Ağrı
isyanı, Dersim İsyanı Cumhuriyet dönemindeki ayaklanmalardan bazılıarıdır.
Aslında bunlar birer ‘egemenlik’ mücadeleridir.
İsyanı başlatan ve sürdürenler belirli aşiretlerdir.
Kendi hakimiyet bölgelerinde Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin
egemen olmasını istemeyen aşiret reisleri isyanları başlatmıştır. O topraklarda
ya Cumhuriyet egemen olacaktı ya da aşiret reisleri; isyanların özü budur. Yani arzu edilen şey Orta Çağ
düzeninin devam etmesiydi.
Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da halk ev demeye bin şahit
gereken kerpiç, yarı harabe evlerde yoksulluk içinde yarı tok yarı aç yaşıyordu.
Üste yoktu, başta yoktu. Paçavralar onların kıyafetiydi. Toprakları yoktu. Ağanın yanaşmalarıydı,
marabalarıydı. Ağa için eker biçerlerdi. Az buçuk toprağı olanların ürettiklerinin
bir kısmına ağalar el koyardı, bir kısmnını da kendileri götürür şeyh, seyid, şıh
bildiklerine verirlerdi. Ağalar ve şeyhler ise zenginliğin sağladığı tüm
imkanlardan ve refahtan faydalanırlardı.
Bu ağalar hiç ister mi Türkiye Cumhuriyeti o topraklarda
egemen olsun? İstemedikleri için isyan ettiler.
Bu ağaların arkasında ise emperyalist güçler vardı.
Seyit Rıza, Şeyh Sait ve diğerleri işte bu nedenlerle Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk
İnkılabı’na karşı isyan ettiler. Peşlerinden diğer aşiretleri de sürüklediler. Bu
isyanların kan dökmeden, görüşerek bastırılmasına imkan yoktu. Bunu bilen
Atatürk gereğini yaptı.
Tülay, ‘Suçlu olan hep karşı taraf mıdır’ diye soruyor. Bu tarafta Cumhuriyet var, karşı tarafta ağalık
düzeni var. Bu tarafta Türk devrimi var, karşı tarafta Orta Çağ var. Bu tarafta
devrim var, karşı tarafta devrim karşıtları
var. Bu tarafta Tük milleti var, diğer tarafta empeyalist güçler ve onların
uşakları var.
Ne yazık ki, Atatürk’ün başlattığı ‘Milli Demokratik
Devrim’ yarım kaldı. Yarım kaldığı için ağalık düzeni , şeyhler, dervişler,
mürittler, mensupların varlığı devam ettti. Ümmetten Türk milletine geçiş,
etnik köken, mezhep ve inanış farklılııkları ön plana çıkarıldığı için yok
olmadı. Gelir servet, refah , imkan ve fırsat eşitliği sağlanamadi. Ve Batı’nın
ülkemiz üzerindeki emelleri son bulmadı.
Gene de bunların hiçbiri devlete karşı silahlı isyanı
mazur gösteremez. Silahlı isyan silahla bastırılır.